Arama

Prof. Dr. Teoman Duralı
Nisan 13, 2021
Canlılar biliminden kaynaklanan yeni bir felsefe-bilime doğru
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Madde, Aristo fiziğinde canlı ilkesince biçim kazanırken, Galileo-Newton'unkinde ifâdeleri sınırlayan, her çeşid araştırma için kendisinden hareket edilip sonunda bütün bulguların kendine geri götürülen esâstır. Yalnızca fiziğin de değil, bilim iddiasını güden, bundan dolayı fiziğin yolundan yürümek zorunda kalan bütün araştırma ile inceleme alanlarının, öyleki bilimselliğe özenen kimi çağdaşöğretilerin temel dayanak noktası olmuştur. Onaltıncı yüzyılda araştırma ile inceleme doğrultularında insan, doğa ile evren kavrayışları ile değerlendirmelerinde meydana gelen köklü dönüşümler, hatırı sayılır bunalımlara yol açmışlardır. Yirminci yüzyıl başlarındaysa, gerek araştırma ile inceleme tutumlarında ve doğrultularında gerekse insana, doğa ile evrene bakışlarda, bunları değerlendirişlerde beliren, her bakımdan görülmedik yepyeni bir manzaradır. Artık bahse konu olan, öncekinin önemli ölçüde değişmiş şekli değil. Apayrı temeller üstünde yükselen bir medeniyet ve onun ürünü zihniyet çerçevesinde yaşıyoruz. Bu medeniyetin zeminini, önceki devirlerdeki gibi, din -felsefe-bilim- zanaat/sanat üçlüsü oluşturmaz olmuştur. Felsefe-bilim kuruluşunun (Fr institution) felsefe yakası gündemden düştü. Bilimse, Galileo-Newton mekaniğinin getirdiği madde anlayışının koymuş olduğu sınırlamaları aşmıştır. Bayağı tuhaf sayılabilecek bir durum belirmeğe başlar: Dindışı, maddeci-mekanikci bir medeniyet ortamında serpilen çağdaş bilim, gittikce maddedışı doğrultularda yol alır olmuştur. Sözünü ettiğimiz bilim, öncekinden, demekki klasik mekaniğe dayanandan, özellikle nesnellik ile cisimlilik kavrayışı bakımından ayrılmaktadır. Galileo-Newton bilim anlayışı uyarınca nesnellik, 'nesne'den çıkan, neşet eden anlamındadır. Nesne, bir 'cism'e aid ölçülebilir, tartılabilir, kısacası nicel tesbitlere dayanan boyutların toplamıdır. 'Gözlemim'e konu olan 'dışım'daki bir cisim, 'benliğim'den bağımsızdır. Yine bir cismin manevî değil de, maddî yapısı var. Çünkü onun, boyuna, derinliğine ölçülebilen boyutları; tartılıp hesaplanabilir ağırlığı, kütlesi ile hacmı bulunur. Bütün bu ve benzer nedenlerle, gerekli şartları yerine getiren her araştırmacı belirli bir cismin boyutlarını ölçüp biçerek, tartarak meslekdaşlarıyla eldeki sorun hakkında tartışıp aynı nesnel sonuçlara ulaşabilmeli. Her olayın yahut sürecin oluşmasını, ortaya çıkmasını sağlayan sayımlanır, çözümlenip ölçülebilir boyutları bulunan etkenleri olmalı. Bu çeşit nesnel dayanaklı positiv etkenler, bilim teorisinde 'neden' ıstılahıyla tanınırlar. Nedenin, nesneye dayanması gerektiği zâten söylendi. Nesneyse, gözlemlenebilir, ölçülebilir, dolayısıyla da boyutları tanıtlanmaya (Fr demonstration) açık şekilde belirlenebilir bir cisimdir. Bir cisim de, hangi unsurlardan oluşursa oluşsun, fizik-kimya yapılışına sâhip değilmi; öyleyse son çözümlemede bir maddî bünyeyi hâizdir. Bu durumda Yeniçağla birlikte gelişen yeni bilim geleneğindeki nedensellik ilkesi, Eskiçağdaki cancı/animiste ve gâyebildirir/teleologique olanların tersine, cisimli (Fr corporel, materiel) ve mekanik esâslara dayanır.

Varolanların, bütün süreçler ile etkileşmelerin kaynağı, aslı, esâsı olan maddenin, söz konusu konumunu kaybetmesiyle birlikte klasik bilimin iki aksiyomu, nedensellik ile nesnelliğin de zayıfladıklarını, hâkim güçlerinden çok şey yitirdiklerini görüyoruz. Ne var ki, bu sefer bilimin yerini ilme terkettiğini öne sürmek, durumu yanlış değerlendirmek olur. Galileo-Newtonöncesi ilme yaklaşıldığı bile kesinlikle söylenemez. Çünkü temelde yine tavizsiz dindışı, gayrımanevî bir tutum; öznel duygulanımların, tavır alışların, araştırılan konuya idhâl yasağı; gâyeliliğe asla yönelinmemesi, tesbitlerin biçimsel, öncelikle de matematik tarzda dile getirilmesinin zorunlu sayılması hususları, çağdaş bilimin, klasik mekaniği esâs bilen bilim anlayışından kopmamış olduğunu göstermektedirler. Değişen, birtakım temel kabullerin, ilkeler ile tariflerin sınırlayıcılık gücüdür. Çağdaş bilimin en önemli kavramı energi, sözgelişi maddedışı, maddî- olmayan (Fr immateriel) vakıaları dile getirmekle birlikte, kesinlikle madde-ötesi (Fr transmateriel) anlamını taşımamaktadır. Kimi vakıaların maddî-olmaması hususu, elbette nesnenin —maddenin yahut alanın— kendisini (Alm an sich) vermesini beklediğimiz varlıköğretisini (Y-Fr ontologie) benimsemiş klasik fiziğin pek hoş görebileceği bir anlayış olamaz. Klasik fiziğin keskin, köktenci tavrı (Alm klassische Vollstandigheit) yerini, kuvantum mekaniğinin tamamlayıcı, bütünleyici (Alm Komplementaritat) bakış açısına bırakmıştır.[i] Böylelikle gerçekliğin, belli bir bakış açısının tekelinde bulunmadığı mütâleası ağırlık kazanmıştır. Her varlık alanı, buna göre, başlıbaşına bir gerçekliktir. Bundan dolayı, başka bir gerçeklik kesitini temsil eden değişik bir varlık alanına geri götürülemez.[ii] Bu bağlamda, Onyedinci yüzyıldan beri süregelen canlılar bilimini fiziğin bağrında eritme çabaları da önemlerini yitirmişlerdir.

İşte alışılagelmiş bilim anlayışının kabul edemeyeceği, fakat günümüz canlılar biliminin de kendilerinden yoksun kalamayacağı kavramların başında teleonomi gelmektedir. Aslında bu, teleoloji terimiyle kullanılagelmiş, ama alışılmış bilim anlayışının, deyim yerindeyse, kapıdan kovduğunu, günümüz biliminin, birtakım tadillerle bacadan yeniden içeri soktuğu bir kavrayıştır. Teleolojinin yanısıra, onun tabii uzantısı yahut öncüsü gibi gözüken, doğada, giderek, evrende -Jacques Monod'nun savunduğu savın tersine- zorunluluğu vargören anlayışın da bundan böyle ufukta belirmesi gerekiyor. Günümüzde teleonomi ile evrim düşüncelerini artık dışlamayan canlılar bilimi, böylelikle özerk mevki edinen bilim olmak durumuna girmektedir. Bundan da öte, Onsekizinci yüzyıldan beri felsefe-bilime zemin oluşturan fizik yerine, Yirminci yüzyıl başlarında izini yitirdiğimiz, ama artık yeni baştan meydana getirilmesi gereken bir felsefe-bilim sisteminin tabanı canlılar bilimi olmalı. Res Cogitans ile Res Extansa arasındaki duyarlı dengeyi elden geldiğince gözeterek gerçekliği en az çarpıtıp sakatlamak sûretiyle bizlere yansıtmağa aday düşünme araştırma tutumu gibi görünen, canlılar bilimidir de ondan.

(Ş. Teoman Duralı'nın, Dergah Yayınları'nca yayınlanan 'Hayatın Anatomisi – Canlılar Bilimi Felsefesi – Evrim ve Ötesi' isimli kitabından alıntılanmıştır.)


[i] Bkz: E. Scheibe: "Phanomenologie der Naturwissenschaft: Wissenschaftstheoretische und philosophische

Probleme der Physik", 478. — 479. syflr.; ayrıca bkz: Josef Speck: "Handbuch wissenschaftstheoretischer

Begriffe", 470. — 480. syflr.

[ii] Bkz: Immanuel Kant: "Nachlass" (4036); ayrıca bkz: Rudolf Eisler: "Kant-Lexikon", 620. s.

Prof. Dr. Ş. Teoman Duralı

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN