Arama

Ekrem Demirli
Kasım 24, 2021
Tasavvuf ve Akıl: Nefs Terbiyesi ve Akıl Eleştirisi
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Tasavvuf Müslüman toplumun bilgi ve akıl anlayışlarına yönelik ciddi fakat sistematik olmayan eleştiri şeklinde teşekkül etti; zaman içinde eleştirileri artsa bile bu eleştiriler 'sistematik olmamak' ile her zaman malul kaldı. 'Dünyanın terki' çerçevesi amaçlı bir takım uygulamalardan oluşan zahitlik işin bu kısmını görmeyi gölgelemiştir, bunda kuşku yoktur fakat tasavvuf her zaman bir bilgi ve akıl kritiği olarak hareket etmiştir. Bir bilimi veya düşünceyi sadece eleştirileriyle hatırlamak ve onu buradan hareketle tanımlamaya çalışmak haksızlık olabilir. Müslüman coğrafyada bir daha kendisinden büyüğünü göremediğimiz büyük metafizikçi Konevi'nin dediği gibi 'selb bilgi ifade etmez.' Fakat tasavvufun uzun ve karmaşık süreçte neler yaptığını fark edebilmek için 'sistematik olmayan' eleştirilerini unutmamak gerekiyor. Zaman içinde tasavvufun akıl eleştirisi, oldukça menfi yaklaşımlarla algılanmış, sufiler neredeyse İslam toplumunun 'sofistleri' kabul edilmişti. Böyle bir tasavvuf telakkisinin ortaya çıkmasının birçok nedeni olmakla birlikte gerçek neden, sufilerin yöntemsizliğiydi. Yöntemsizlik hem onların metinlerinde büyük karışıklıklara yol açmış, hem de öteki insanların sufilerin düşüncelerini anlamada başarısız kalmasını sağlamıştır. 'Tasavvuf kadar söylediğini başkasına anlatamayan başka bir disiplin yoktur' dersek, bunun nedeni söz konusu yöntemsizliktir.

Her şeyden önce tasavvuf, bir kelime yerine aynı anlamda olup olmadığını bilmediğimiz bir çok kelime kullanmayı alışkanlık edinmiştir. Bazen aynı kelimeyi bir çok anlamda kullanabilir, burada herhangi bir kayıt veya karine yoktur. Sufilerin sözlerini dinleyenler eleştiriyi dinler gibi değil, başka bir dünyayı ve başka bir hikayeyi dinler gibi dinler. Buradan ise istenilen sonuç meydana gelmez. Bir sufi kelamcının veya filozofun 'akıl' diye konuştuğu konuyu nefs, kalp, ruh diye anlatmaya başlarken bazen kalbin mertebelerinden söz ederek yeni bir bilinmezliğe kapıyı açar.

Bu meyanda ortadaki karmaşıklıkları düşünürken dikkatimizi çeken ilk konu 'nefs terbiyesi' diye bir tabirin kullanılmış olmasıdır. Tasavvufun nefs terbiyesini konu edinmesi sufilerin bilim erbabının dikkatlerinden uzaklaşmasını sağlayan en önemli nedenlerden biridir. Böyle bir tabir, haddi zatında herkesin aşina olduğu bir takım düşünceleri çağrıştırabilir. Fakat bu düşünceler daha çok ahlak ve bilhassa 'güzel' ahlak gibi hayatın ideal alanıyla ilgili kabul edilir. Bilim ve düşünce ise hayatın daha zaruri kısımlarıyla ilgilendiği ölçüde tasavvufun gösterdiği alan 'nafile/gönüllü' kabul edilmiş, istekle yapanların dışında kimsenin ihtiyacı haline gelmemiştir. Başından beri tasavvufun İslam toplumundaki en önemli sorunu, hayatın zaruri alanlarından birisi olarak görülmemiş olmasıdır. Bir çok insan için nefs terbiyesi olsa iyi görülebilecek olan, fakat vakit ve imkan bulunamayan 'meşakkatli' bir lükstür.

Nefs terbiyesinin zaruri işlerden görülmeyişinin din bilimlerinin doğasından kaynaklanan gerekçeleri de vardır. Bunların başında Müslüman cemaatin sistematik bir akıl telakkisine sahip olmayışı ile din bilimlerinin kendileri hakkındaki yeterlilik duygusu gelir. Fıkıh ve kelam eksenli dindarlık dini hayat içinde herhangi bir boşluk bırakmadan her şeyi genel hükümler kapsamında bir yere yerleştirir, ortada bir arayışa gerek bırakmaz: Bir konu ya farzdır veya vacip-sünnet veya müstehaptır, buna mukabil uzak durulması gerekenler de haram ve onun kapsamında yer alan ikincil konulardır. Bu durumda nefs terbiyesinin sözünü ettiği konular ya ana konular olmalıdır -o zaman tasavvufa gerek yoktur, çünkü bunlarla ilgili bilimler vardır- veya bunların içerisinde yer alan tali konular olmalıdır. Tasavvuf, Müslüman cemaatte her zaman 'tali' konularla ilgilenen bir alan olarak kalmış, bu nedenle dile getirdiği bir çok düşünce 'olsa da olur olmasa da' kapsamında kalarak ana odağa ulaşamamıştır. Tasavvuf, Müslüman toplumun ana aklına ve bilimlerine ulaşamamış, hiçbir zaman kurucu bir disiplin olarak kabul edilmemiştir. Din bilimleri arasında belki sadece tasavvuf böyle bir meşruiyet krizi yaşamış, bu ise Müslüman cemaatin farklı bakış açılarından mahrum kalmasında önemli bir rol oynamıştır.

Öte yandan Müslüman toplumun bilgi anlayışı, sistematik bir akıl telakkisine sahip değildi, bu da tasavvufun işini zorlaştırmış ve 'nefs terbiyesi' tabirini boşlukta bırakmıştır. Bu ne demektir? Burada en azından metafizikçi filozofların görüşlerini dikkate alarak konuşursak akıl ile ahlak veya nefs terbiyesi ile akıl arasındaki irtibatı kurabilecek sistematik bir insan tasavvurunun gelişmiş olması gerekiyordu ki tasavvufun yaptığı işin ehemmiyeti fark edilebilsin. Metafizikçiler böyle bir akıl teorisine sahip oldukları için nefs terbiyesi ahlaki bir konu iken aynı zamanda nazari bir mesele olarak telakki edilebilmiştir. Metafizikçiler için nefsin terbiyesi teorik aklın yetkinleştirilmesinin en önemli merhalesi, belki öncelikli merhalesidir. Bu bakımdan tasavvuf, bir metafizikçi için gerekli hatta zaruri işlerden söz eden bir disiplindir. Bununla birlikte tasavvuf, metafizikçiler için de hüsnü kabul görmeyecektir, bunun nedeni ilgilendiği konular değil, bunun için takip ettiği yöntem ve gözettiği amaçtır. Bunlardan birincisi nübüvvet, ikincisi ise Tanrı telakkisini ele almayı iktiza eder. Meselenin bu kısmı geniş bir tartışma konusudur, biz şimdilik öteki bahse dönerek şunu söyleyelim: Nefs terbiyesinin nafile ve gönüllü bir iş gibi telakki edilmesi Müslüman toplumda akıl ve bilgi meselesinin teorik düzlemde kavranmayışından ortaya çıkan bir sorundur. Gerçekte nefs terbiyesi akıl kritiğinin en önemli merhalesi, nefsi terbiye etmek aklı terbiye etmek demektir.

Öyleyse tasavvufu bir akıl kritiği, teorik aklın kritiği şeklinde okumak mümkün iken nefsin kemale ermesi de aklın kemali demektir.

Ekrem Demirli

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN