Arama

Mustafa Özcan
Kasım 15, 2021
Cüceleştirilen kahramanların dünyasında
Sesli dinlemek için tıklayınız.

İslam alemi kaybettiği reşit ve yiğit adamı arıyor. Onları yeniden tarih önüne çıkarabilirse düştüğü yerden kalkacak. Hasan el Benna vaktiyle "Kaht-ı Rical"den (ezmetü'r rical) bahsetmiştir. Şimdi durum daha da vahimleşmiş ve kötü bir duruma gerilemiştir. Gelişme yok tereddi var. Ürdünlü muhalif olarak ünlenen isimlerden Leys Şebilat hasretle geçmişin kötü adamlarını arıyor, yad ediyor ve şimdinin iyi adamlarından kat be kat üstün ve iyi olduklarını teyit ediyor. Vaktiyle talebe iken 'Amerikancı' diye suçladıklarının şimdi gözünde tüttüğünü söylüyor. Onların yanında şimdikileri karıştırıcı ve çorbacı olarak nitelendiriyor. Semir Rifai, Kral kendisinden habersiz İngiliz veya Amerikalı yetkililerle görüştü diye istifasını sunmuştur. Makamının haysiyetini koruyordu. Yine zamanın başbakanlarından Tevfik Ebu'l Hüda, Maliye Bakanı Süleyman Paşa Sükker'den Veliaht Tallal adına yakacak temini için avans(sülfe) istemiştir. Süleyman Paşa Sükker ise bu talebi şöyle savuşturuyor: 'Biz memurlara avans veriyoruz. Devlet adamlarına veya kraliyet mensuplarına avans ödememiz yoktur!'' Leys Şebilat, iki dönem arasındaki farkı şimdi idrak ettiklerini söylüyor.

Bunları anlatan adam Amman'da olmalı; durduk yerde sabah namazından sonra kahvaltı için geldiği Salahaddin fırınında 5 kişi tarafından darp ediliyor ve neye uğradığını şaşırıyor. Onun gibi 7-8 vaka daha kayda geçiyor. "Es Sebil" yazarlarından ve "İslami Çalışma Cephesi" milletvekillerinden Ali Atum, Nahid Haddad gibi isimler de darp ediliyor. Hele bunlar arasında birisi var ki, görme engelli bir şair. Sadece darp etmekle kalmıyorlar bir de akbabalara yem olsun diye çöle atıyorlar. Macid Mecali isimli görme engelli şair, dövüldükten sonra sahraya yani çöle atılıyor. Belki de ölsün diye bırakmışlardır. Artık kimsenin muhalifi bırakın yandaşa bile tahammülü kalmamış. Zaten Leys Şebilat, kendisinin ne yandaş ne de muhalif olduğunu;siyaseti terk ettiğini sadece salih ve iyi bir vatandaş olarak kalmanın derdinde olduğunu söylüyor. Muhalefete de inanmıyor. Sonuç itibarıyla iktidara gelenler bir zamanların muhalifleri arasında bulunuyorlardı. Turnike gibi çark dönüyor ama değişen pek bir şey yok.

Ortak veya merkezi hutbe ve hatiplerin denetlenmesi gibi hususlarda şimşekleri üzerine çeken Vakıflar Bakanı Muhammed Halayile önüne gelene dava açıyor. Başbakan Dr. Bişr el-Hasavne "Allah'tan kork" diyenleri korkutuyor ve yüzlerine köpürüyor.

Leys Şebilat 'ben profesyonel muhalif değilim, nasihat erbabı bir kimseyim' dese de derdini kimseye dinletemiyor. Aksine sivri bulunmuş olmalı ki darp ediliyor. Hasan el Benna'nın bahsettiği kaht-i rical dönemi aştık, geride bıraktık lakin şimdi hasbi nasihlere bile yer yok.

Mısır'da 2010 yılında seçimlere hile karıştırılmasının ardından Müslüman Kardeşlerin parlak ve munis yüzlerinden İsam Aryan Diyojen gibi adam kıtlığında adam ararken birkaç dikkat çekici yazı kaleme almıştı. Bunların başlığı genelde Kur'an ibaresine taşıyordu: 'eleyse fiküm reculun reşid!' Aranızda bir akil adam ve reşit adam yok mu, başlığı altında makaleler döşenmişti. Maalesef sürü psikolojisiyle hareket eden kitlelerde akil ve yiğit adam bulmak zordur. O çığlık havada yankılanıp kaybolup gitti. Geride iz bırakmadı.

Bir de hakkı gücüyle göğüsleyip kaldıracak er kişilere de ihtiyaç var.

Ürdün devlet ricali, aynen son sıralarda normalleşme havasında olduğu Esat rejimine özeniyor, benzemeye çalışıyor. Üzüm üzeme baka baka kararır derler. Esat hakkında en çok kullanılan tekerleme şudur: "Esedün ala şa'bihi ve naametün ala a'daihi." Halkına aslan, hasımlarına ise başını kuma gömen devekuşudur. Özellikle de İsrail karşısında. Ürdün rejimi de farklı davranmıyor. 60 yıl önce Muhammed Maruf Devalibi gibi Suriyeli devlet adamlarına Ürdün model olarak gösterilirdi. Esat döneminde ise Ürdün'e Suriye modeli öneriliyor. Ya da Ürdün, Esat modeline kapılanıyor. Ürdün rejimi, halkından gizleyerek ve saklayarak İsrail ile ortak askeri tatbikatlar yapıyor. Esat ile barışıyor ve Yunanistan ile flört ediyor. Yani artık onu farklı kılan bir özelliği yok.

Arap dünyasında erkekleri iğdiş ediyorlar. Hadiste belirtildiği gibi hain kahraman, kahraman ise hain muamelesi görüyor. Likud Cephesi milletvekillerinden ve eski İstihbarat Bakanı Eli Cohen, Filistin'i İsrail'de aramanın bir gereği olmadığını Filistin'in zaten Ürdün sınırları içinde mündemiç olduğunu ve yaşadığını söylüyor. Çıt yok. Bu söylem geçmişte alternatif vatan söylemi içinde "Şaron" gibiler tarafından da telaffuz ediliyordu. İsrail'de değişen bir şey yok, Şaron gitti Eli Cohen geldi.

Peki, meselenin muhatabı Ürdün ne yapıyor? Leys Şebilat hatta görme engelli Macid Mecali'yi gün ortasında darp eden, döven ve çöle süren kahramanlar nerede? Halkına tokat atanlar İsrail'in şamar oğlanı oldular. Leys Şebilat zorbaların hükümetten değil daha üst kurumlardan yani kraliyet rejiminden cesaret ve talimat aldıklarını söylüyor. Ürdünlü eğitimci ve vekillerden DIMA TAHBOUB soruyor: Bu adama (Eli Cohen) haddini bildirecek içinizde bir yiğit yok mu? Bulunursa, bir yiğit aranıyor. Elbette ki ilgisiz ve yetkisiz adamlardan ses gelmekte gecikmiyor. Lakin onlar bile meselenin özüyle değil kışrıyla ve kabuğuyla meşgul oluyorlar. Adamın sıfatı üzerinde duruyorlar. Sanki eski kılı kırk yaran ve Allah ile pazarlığa oturan Beni İsrail gitmiş yerlerine 'Müslümanım' diyenler gelmiş! Geçmişte birisi Yahudileşme temayülü adıyla bir kitap yazmıştı. Zaten hadisler dünyanın son diliminde Müslümanların Hıristiyan, Yahudi ve Mecusileri taklit edecekleri haber veriyor, bildiriliyor. 'Karış karış sizden öncekilerin çığırlarına uyacaksınız' hadisi buna delalet ve işaret etmektedir. Görev yapmak yerine incir çekirdeğini doldurmayan eften püften meselelerle uğraşıyorlar. Peki, bu halimiz tesadüf mü? Tasavvufta hal ile makam ayrımı vardır. Cevher ile araza benzer. Hal halden hale geçer yani renklenir. Makam ise oturmuş hali ifade eder. Bazı huylar rusuh kesp eder ve kökleşir. Bu duruma makam denilmektedir. Yiğitliğin ve yiğit adamların kalmadığı yerde, insanların özü değil de tozu, kabuğu ve talaşı kalacaktır. Kahtu Rical'den Hüsaletu'n Nas'a (insanlarn çeri çöpü) geçiş yaptık. Yine yaşadığımız günleri canlandıran hadislerde, Müslümanlar selin önündeki iradesiz çöp yığınlarına ve çere çöpe benzetilmiştir.

Müslümanlar neden kendi kahramanlarını cüceleştirirler? Hadım hale getirirler? Zira başta olan cüceler yani "rüvaybide" misali tipler kahramanlara tahammül edemezler. Bunun için onların nazarında fütuhatlar bir suç olmuştur. Salahaddin, Ukbe Bin Nafi gibi isimler utanılacak isimler olarak görülüyor. Sadece dönemlerindeki kahramanlara değil tarihin kahramanlarına da düşmandırlar. Dahi Halfan ve Sisi gibiler fetihleri, işgal olarak tanımlıyorlar.

"Eş Şuruk" gazetesinden (Cezayir) Abdulhamid Osmani, maksadımıza tercüman olmuş ve Cezayirlilerin neden aygırlarını (fuhul) veya yiğitlerini hadım ettiklerini soruyor( 05/09/2021). Yazı spor meselesine hasredilmiş olsa da (adanmış) diğer alanlar için de fazlasıyla geçerlidir.

Lafın özü!

Düşük seviyedeki idareciler kıskançlık damarı ve diğer kusurlarından dolayı istidat sahiplerinin önünü keserler ve yetenekleri köreltirler. İstidat avcısı değil yetenek katilidirler. İslam alemi adam kıtlığından kırılıyor. Dünya da pek farklı değil.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN