Arama

Mustafa Özcan
Mayıs 6, 2021
Bilal Yüksel’in anısına
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Merhum hemşerimiz Mevlüt Özcan'ın oğlu adaşım Mustafa Özcan Wahatsapp üzerinden benimle temasa geçti ve bir mesaj paylaştı. Mesajında Milli Gazete'nin efsanevi spor müdürü Bilal Yüksel'in aramızdan ayrıldığını haber veriyordu. Milli Gazete'nin menendi ve rakibi olmadığı günlerde Spor Bilal Yüksel'den sorulurdu. 1986 yılında hasbe'l kader Milli Gazeteye intisap ettiğimde sık sık Bilal Yüksel ile karşılaşırdık. Kaldı ki zaten bir avuç çalışandan ibarettik. Soldan sağa üç beş kişi, sağdan sola da yine üç beş kişiydik. O sıralarda İstanbul Otogarı; Trakya ve Anadolu otogarları şeklinde Topkapı'da yerleşik düzendeydi. Orada satıcılar, lokantacılar ve bilumum alışveriş merkezleri kümelenmişti. Bunlar arasında ikinci el elbise satan yerler olduğu gibi çay ocakları da bulunuyordu. Bazen Sedat Yılmaz, Bilal Yüksel ile birlikte bu çay ocaklarından birisine damlıyor ve sohbet ediyorduk. Özellikle de sayfalar çatıldıktan sonra soluklanmak için genellikle anılan mekanlara geliyorduk. Bazen bu buluşmalara Abdulkadir Türker ve İbrahim Balcı vesaire de katılıyordu. Bilal Yüksel spora bakıyordu Sedat Yılmaz ise o sıralarda tek başına ya da bir yardımcı ile birlikte tashihe mukayyet oluyordu. Adeta o tashih servisinin kayyımı idi. Onun sorumluluğu ağırdı. Zira taziyelerde bazen Milli Gazetenin görünür patronu Hazım Oktay Başer ismi Hazık Oktay Başer şeklinde çıkıyordu. Bunda da kasıt aranıyordu. O sıralarda ABD'ye gitmeden evvel arşivle de Bayram Öz ilgileniyordu. Bilal Yüksel renkli bir insandı ve Milli Gazeteden ayrıldıktan sonra da uzun yıllar kendinden bahsettirdi. Demek ki geride unutulmaz izler bırakmıştı. Adeta o ayrıldıktan sonra spor müdürlüğü onunla bitmiş oldu. Onun gibi bu servisle bütünleşen ikinci bir isim gelmemişti. Onun zamanında spor bir tekke gibiydi. Spor ona değil o spora kimlik kazandırmıştı adeta. O günler acısıyla tatlısıyla geçti. Ardından gök kubbede hoş bir seda bıraksa da sonuç insan çabuk unutuluyor. Kaderi insanı döndürüp dolaştırıyor. Son yıllar da ben de Bilal Yüksel'i unutmuştum. Adaşım Mustafa Özcan'ın mesajıyla irkildim ve eski günleri hatırladım. Artık seslerimiz Karaca Ahmet Mezarlığı tarafından duyuluyor. Çok yaşlı olduğunu zannetmem. Aramızda birkaç yaş fark olmalı.

Bilal Yüksel bir bileşke idi. Bu bileşkeyi spor, sigara ve çay temsil ve tayin ediyordu. O da spor konusunda komplo teorisine pek inanırdı. Bunu sık sık da muziplik olsun diye dile getirirdi. Sporla kamuoyunu yönettiklerini ve uyuttuklarını söylerdi. Karl Mark, ' din milletlerin afyonudur' demiştir. Kitleler dinle uyutulur demek istemiştir. Bilal Yüksel de aynı şekilde dünyayı üç fi ile yönettiklerini söylüyordu. Nitekim, Portekizli diktatör Salazar'a ülkeyi 41 yıl tek başına nasıl yönettiğini sormuşlar. Hafif bir gülümseme ile "Tres F" yani "3 F ile" diye yanıt vermiş; Fado (müzik), Fatima (din) ve Football (futbol). 3F'deki din unsurunun yerini zamanla Portekiz dışındaki coğrafyalar "Fiesta" yani eğlence unsuru ile yorumlamış.

Sigarası elinden hiç düşmüyordu. Red Kit karakterindeki gibi ayrılmaz ikiliydiler. Yanmış kısmında biriken küllerini eliyle fiske vurarak indirmek yerine kendiliğinden aşağıya doğru sarkarak sarkıtlar gibi yere bazen de avcuna düşmesini beklerdi. Bazen hastalıklarından dem vururdu. Kendisinde birçok hastalığın olduğunu söyler ve adeta bunlarla gurur duyardı. Guatr ve şeker hastalığı o zamanlar üzerinde taşıdığı bazı illetlerdi. Derdi ki hasbe'l kader bir hastaneye yolum düşse hastalıktan dolayı beni alıkoyarlar, derhal yatırırlar. Hasbe'lkader bedavadan yaşadığını söylerdi. Akşamları da demlikle birlikte yattığını daha doğrusu demlik demlik çay tükettiğini söylerdi. Elbette o faslını ve kısmını bilmiyoruz. Derken çevreden koptu ya da biz ortak mekanlardan koptuk ve kendisini göremez hale geldik. Bazen zihnimizde ismi ve karaltısı şimşekler gibi çakıp geçiyordu. Dostumuz Bilal Yüksel acaba korona virüsünden veya salgınından dolayı mı vefat etti yoksa üzerinde taşıdığı mutat hastalıklardan mı? Her ne sebep olursa olsun sebepler taaddüt etse de netice ve ölüm değişmez ve birdir. Ondan ötesi yok. Ölümünün en güzel tarafı da Anadolu'nun bu saf ve temiz çocuğunun ramazanın son on gününde irtihal etmesi ve beka alemi ile tanışması. Eninde sonunda bu teni toprağa tevdi etmeyecek ve vermeyecek miydik? Eskiden ölenlere üzülürdüm simdi ise biraz seviniyorum. Dünya gailesi bitti ve meşakkatinden kurtuldular diye. Dünya durdukça albenisi, fitnesi ve kederi bitmiyor. Ne güzel ki ramazanın son on gününde sırlandı.

Son dönemde ardamızdan ayrılanlar arasında hemşerisi Kazım Naci Doğan da vardı. Onunla da zaman zaman hoş anlar geçirdik. Kazım Bey benim dalgınlığımla alay ederdi. Düşünce halinde, duruşunda olduğumdan dalgınlığım da fazla idi. Bazen önümde görmediğim hususları o gösterirdi. O ekonomiye bakarken ben dış haberlere bakıyordum ve bölümlerimiz yan yana idi. Çok has ve hoş ve hasbi bir arkadaşımızdı. Onlar gitti biz yalnızlaştık. Anne babadan değil de dostlardan yetim kaldık. Keşke yaşarken birbirimizin kıymetini bilebilsek.

Bilal Yüksel'in sporun başında olduğu sıralarda spor sayfasını yönetmek gayet netameli bir şeydi. İnsanlar mahrem olarak gördükleri sporcunun ayaklarının görünür olmasına itiraz ederlerdi. Bazı spor müsabakalarının sonuçları ise erken baskı nedeniyle verilemezdi. Bu işten sıyrılmanın mahareti Bilal Yüksel'e kalmıştı. Şimdi ise bu tartışmalar ya da zorluklar geride kıldı. İyi mi oldu kötü mü oldu sorusu ise hala cevabını bekliyor. Bunun dünyada cevabı varsa bile bunu vermek ileriki kuşakların uhdesine kaldı. Spordan hala anlamam ve spor denilince Bilal Yüksel aklıma gelirdi. Şimdi o da yok.

Allah geride kalanlara sabrı cemil ihsan etsin, Bilal Yüksel'e de rahmetiyle muamele etsin. İnnehu semiun mucibu'd daavat…

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN