Arama

Mustafa Özcan
Nisan 20, 2021
Düşmanca işbirliği çöküyor mu?
Sesli dinlemek için tıklayınız.

İsrailli iki yazar Yossi Melman ile Dan Reviv, 1988 yılında kaleme aldıkları Düşmanca İşbirliği: İsrail ile Ürdün Arasında Gizli Temaslarının Hikayesi (tarihçesi) kitabıyla tabu konulardan birisine daha neşter atmış ve eşelemişlerdi. Bu başlıkta kullanılan 'düşmanca işbirliği' ifadesi bilahare deyim haline gelmiştir. Bugün de Rusya ile Türkiye münasebetlerini izah etmek için kullanılıyor. Elbette Rusya ile Türkiye münasebetleri gizli kapaklı olmaktan uzak. Lakin her iki ülke de farklı düşman kamplarda yer alıyorlar. Buna rağmen kuşkuların pabucunu dama attılar. Mevlana bu tür çapraz deyimleri din ve hikmet alanında sık ve çok kullanır. Siyaset alanında da böyle çapraz deyimler vardır. Mesela 'tarafsız müttefikimiz' bunlardan birisidir. Ünlü yazar Miles Copeland, Game of Nations (Milletler Oyunu) adlı eserinde Nasır için 'tarafsız müttefikimiz' deyimini kullanır. Ters etki kuralı ile bazen düşman bile müttefik kalıbına girebilir. Nitekim, Sovyetler Birliği kimi zaman bu düşmanlık algısına hizmet etmiş ve bu düşmandan korkanlar ABD'nin gerisinde saf tutmuşlardır. Halbuki, hem Berlin'de hem de Süveyş Kanalı'na yönelik Üçlü Saldırı karşısında ya da eski dünya karşısında yeni dünya liderleri olarak ABD ile SSCB çıkarlarını korumak için birlikte hareket etmişlerdir. Bu kavram İngilizcede 'Adversarial collaboration' terkibiyle kullanılmaktadır.

Ürdün son dönemlerde İsrail ile soğuk barış yaşıyor. Ya da araya Suudi Arabistan gibi yeni ortaklar girince pabucu dama atıldı. Rusya ile Türkiye ilişkileri de Rus yayılmacılığı nedeniyle inişli çıkışlı bir çizgide seyrediyor. Rusya'nın 2015 yılında yani Putin döneminde Suriye'ye inmesi ilişkileri sarstı. Türkmen Dağının acımasızca bombardımana tabi tutulması ve akabinde Türkiye'nin, sınırı ihlal eden bir Rus avcı uçağını vurmasıyla ilişkiler anlık bir krize girdi. Bununla birlikte çıkarlar bu krizin üstesinden gelinmesine yardımcı oldu. Astana Süreci krizi kökten çözmese de kriz idaresine katkıda bulundu, yardımcı oldu. Bununla birlikte 9 Mart 2020 tarihinde Cumhurbaşkanı öncülüğünde Türk heyetinin Kremlin ziyaretinde ve kabullerinde bekletilmesi İsrail ile alçak koltuk krizindeki kadar olmasa bile soğuk bir duş etkisi yapmıştır. Elbette tarihi husumetleri ve sınır sorunları olan iki ülke arasında bir dargın bir barışık ilişkiler çok da şaşırtıcı olmasa gerek. Bu kriz nöbetleri işin tabiatına ve doğasına uygun gelişmelerdir.

Joe Biden'in seçilmesinden sonra Ukrayna'nın inisiyatif geliştirerek ayrılıkçı Rusların etkin olduğu Donetsk ve Luhansk bölgelerini itaat altına almak, burada kontrolünü pekiştirmek istemesi Kremlin tarafından tırmandırma politikasıyla karşılık bulmuştur. Ruslar Ukrayna'nın Rus azınlığa özerklik sözü verdiğini ve bunu tutması gerektiğini hatırlatıyorlar. Ukrayna ise konjonktürün lehine geliştiğini görüyor ve buna göre hareket ediyor. Bu, Rusya'nın bir bütünüyle NATO ekseni ve AB ile ABD ile ilişkilerini olumsuz yönde etkilerken ister istemez Ukrayna –Rusya hattındaki gerilim Türkiye'ye de olumsuz olarak yansımaktadır. Rus uçağının düşürülmesinin ardından Putin yönetimi Türkiye'yi ekonomik yaptırımlarla 'terbiye etmeye' çalıştı. Şimdi de kuzeydeki yayılmacı politikalarından dolayı bir kez daha Türkiye ile karşı karşıya geldi. Yine ekonomik müeyyidelere başvurdu ve Rus turist akımına sekte vurdu. Ukrayna'yı çetelerle ve kuşatma ile cezalandırıyor Türkiye'yi de yine ekonomik yaptırımlarla dize getirmeye çalışıyor. Rusya'nın Ukrayna'da bir kez daha hayata geçirdiği çete siyaseti Osmanlı'nın son dönemlerine kadar geriye gidiyor. Rus yayılmacılığı, araç olarak azınlıklar üzerinden silahlı çeteler üretmeye dayanmıştır. Böylece ülkeleri ve birliklerini yumuşatmıştır. Mustafa Kemal'in kız kardeşi Makbule Atadan bir hatırat kitabı olan 'Büyük Kardeşim Atatürk' kitabında Osmanlı'nın sön dönemlerinde Çarlık Rusya'sının Makedonya'da nasıl bir kışkırtma ve çete donatma siyaseti izlediğini gözler önüne sermektedir.

Rusya'nın yayılmacı atakları iki tarafla da iyi ilişkiler içinde olan Türkiye ile münasebetleri de eksi yönden etkilemiştir. Türkiye Ukrayna ile süregelen ilişkileri üçüncü tarafa yönelik (Rusya kastediliyor) olmadığını vurgulasa da Ruslar düşmanca mukabeleden geri durmamışlardır. Rusların seciyesi ve alışkanlığı budur (Kur'an ifadesiyle de bu).

İlişkilerin seyrini analiz eden Fransız gazetesi Le Monde şöyle bir başlık kullanmıştır: Türkiye ile Ukrayna'nın yakınlaşması Türkiye'nin Rusya ile düşmanca işbirliğini zora soktu, bıçak sırtı haline getirdi. Elbette ilişkilerin doğasında inişli çıkışlı olma durumu var. Türkiye Ukrayna'yı insansız hava araçları ve Bayraktar gibi stratejik savaş araç gereçleriyle donatması Rusları kızdırdı. Birkaç defa bunu yüksek sesle dile getirdiler. Türkiye de cevaben 'isterseniz aynı türden silah araç gereçlerini size de satabiliriz' kabilinden bir cevap verdi. Burada müşteri sıfatıyla Ukrayna ile Rusya'nın eşit statüde olduğu iması var. Şimdi hatlar karıştı.

Bu krizde Amerikalılar şunu anlamalı: Tek yanlı ittifak veya dostluk olmaz. S-400 krizi palyatif bir krizdi. Şimdi devran değişti belki de Ruslar S-400'lerin mütebaki paketini verme konusunda isteksiz davranabilirler. Tek düze dostluk olmaz. Ruslarla ateş hattında olan ABD değil bilakis Ukrayna ve Türkiye gibi kuşak ülkeleridir.

Suriye kriziyle birlikte Akdeniz'e inen veya Akdeniz'deki varlığını pekiştiren Rusya şimdi Karadeniz'de varlık kaygısı ve mücadelesiyle karşı karşıya. Döndü dolaştı mücadele Rusların ümüğüne kadar geldi. Ukrayna kriziyle birlikte Karadeniz'de sıkışıyor. Bulgaristan, Romanya ve Bulgaristan gibi NATO üyesi ülkeler Karadeniz'e kıyıdaş ülkeler. Ukrayna, Gürcistan gibi diğer kıyıdaş ülkeler de NATO'ya katılmak istiyor. Bu da Karadeniz'i Rus gölü olmaktan çıkaracaktır. Türkiye, Ukrayna ile askeri işbirliğine gittiği gibi Kırım da dahil bu ülkenin toprak bütünlüğünü de teyit ediyor. Kırım'daki Rus işgalini de tanımıyor.

Sonuç olarak; Rus yayılmacılığı 'düşmanca işbirliğinin' de sınırlarını tayin ediyor.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN