Arama

İsmail Güleç
Mayıs 26, 2021
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Sosyal medyada kimi paylaşımları gördükçe, artık pek kullanmadığımız ve unutmaya başladığımız, eskilerin "kulak mollası" dedikleri bir deyimi sıkça zikretmeye başladım. "Kulak mollası" kulaktan dolma bilgilerle mollalık yani bilgiçlik taslayanlar için kullanılan bir deyim.

Kulak mollası, özellikle camilerde hocaları dinleyerek öğrendiklerini satanlar için kullanılırdı. Cami cemaati pandemiden sonra iyice azaldı ama öncesinde de azalmaya başlamıştı. Hatırlarım, çocukluğumda, devrin meşhur hocalarını dinlemek için Kadıköy'den kalkıp Eminönü'ne, Yeni Cami'ye veya Beyazıt'a gidilirdi. Millet rahatça gelebilsin diye pazar günleri selatin camilerde mutlaka vaazlar olurdu. Bu vaazların da müdâvimleri vardı.

Bizde, Cuma ve sâir günlerde namazlardan önce veya sonra devrin nâmdâr hocalarının vaazlar vermesi köklü bir gelenektir. Bu vaazların toplum üzerindeki etkisi, yönlendirmede üstlendiği işlevin farkında olan devletin başındakiler de sözü dinlenen hocalardan, devletin selameti ve toplumun menfaati doğrultusunda vaazlar vermesini ister ve beklerdi.

Bu vaazlar, toplumda müşterek bir bilincin oluşmasında mühim rol oynardı. Vaazlarla halkın dini eğitimi yanında tarih ve edebiyat zevkinin oluşmasına katkıda bulunulurdu. İlaçların yan etkisi olduğu gibi bu vaazların da yan etkisi vardı. O da kulak mollaları yetiştirmesi idi.

Kulak mollası

Hocaların vaazlarını aksatmadan dinleyen, hafızası güçlü kimseler zaman içinde birçok şeyi öğrenirlerdi. Herhangi bir şekilde mektep-medrese görmemiş bu kişiler hafızalarının gücü ile dinlediklerini akıllarında tutar, keçinin olmadığı yerlerde Abdurrahman Çelebilik yaparlardı. Okuma yazma bilmedikleri halde vaazları düzenli takip etmeleri sonucu, medrese mezunu kadar bilgili olanları bile vardı.

Sadece vaazları dinleyerek bilgi sahibi olan bu kişiler arasında bazen kendini kaptırıp hoca olduğunu zannedenler çıkardı. Kendince birtakım hükümler çıkarıp fetvalar vermeye başlayanları da olurdu. Halk, vaazlarda dinledikleri ile bilgiçlik taslayan bu tiplere çok güzel bir isim bulmuştu: Kulak mollası. Mollalığı, kulaktan duyduğu bilgilerle elde ettiği düşünülür ve pek itibar edilmezdi. Kulak mollaları da halkın kendilerine karşı takındığı bu hafif alaycı tavırlara pek takılmaz, duyduklarını anlatmak için fırsat ararlardı ve bulduklarında da heba etmezlerdi.

Molla Google'dan Google Mollası'na

Bilgisayarla ilk tanışmamı ve ilk bilgisayarımı hatırlıyorum. Masa üzerindeki kocaman bilgisayarlar ceplere girecek kadar küçüldü. Dünyanın bilgisini cebimizde taşır olduk. Her şeyi arama motorlarına sorar olduk. Öyle ki hocalarımız bize bir şey sorduğu zaman "Molla Google'a bakın" derdi. Sözlüklerin ve ansiklopedilerin yerini arama motorları almıştı.

Sonra bu iş biraz daha gelişti ve herkes her şeyi googledan öğrenir oldu. Böyle giderse korkarım mektep medreseye ihtiyaç kalmayacak duruma geleceğiz. Her konuda her türlü bilginin bulunduğu bu ortam atalarımızın kulak mollası deyimini de güncelledi: Google mollası.

Bütün bunları neden yazdığımı merak edebilirsiniz. Anlatayım.

Geçenlerde hastanede bir vesile ile beklerken birilerinin konuşmasına istemeden kulak misafiri oldum. Aralarında aşı konusunu tartışıyorlardı. Hallerinden doktor olmadıklarını anladığım kişilerden biri aşı olmayacağını söylüyordu ve kimse aşı olmasın diye de peşinden tavsiyede bulunuyordu. Neden diye soranlara da internet üzerinde araştırma yaptığını ve bu konuda ciddi tartışmalar olduğunu söyledikten sonra kendisinde böyle bir kanaatin oluştuğunu ve kimsenin olmaması gerektiğini söylüyordu. Kendisine neden hastaneye geldiğini, kendi kendini Google yardımıyla tedavi edebileceğini söylemeye niyetlendim, ama;

Sakın nâdâna izhâr eyleme esrârı ey dânâ
Sükût et nezd-i câhilde hâmûş ol kitâb-âsâ

Beytini hatırladım ve bu fikri zihnimden kovaladım. İşte size anlatmaya çalıştığım tam manası ile bir Google mollası.

İnsanlar, din, hukuk, sosyolojiyi geçtik, tıp gibi, uzmanlık isteyen bir alanda bile ancak bir uzmanın söyleyebileceği şeyleri konuşabiliyor, anlayamıyorum. Bir doktorun 10 yıl eğitimin ardından yıllarca süren meslek tecrübesi ile iktisap ettiği bilgiyi, on dakikalık bir Google araştırması veya dinledikleri televizyondan elde ettikleri bilgilerle ahkam kesen bu mollalarla ne yapacağız, bilemiyorum. Bir de sosyal medya hesapları yardımıyla, aslı astarı olmayan bilgiyi yayma da işin içine girince durumun vahametini düşünmek bile istemiyorum.

Şâir-i merhûm Nâbî'in dediği gibi;

Etme ar öğren oku ehlinden
Her şeyin ilmi güzel cehlinden

Kemâl-i cehl ile da'vâ-yı irfan eyleyenlerin bol olduğu bir devirde yaşıyoruz. Herkesin bilgiçlik tasladığı zaman Şeyh Gâlib'i dinleyeceğiz;

Gel ârif ol ki marifet olsun tecâhülün

Sükut hiçbir devirde günümüzdeki kadar değerli bir erdem olmamıştı. Artık konuşmasını değil, susmasını bilen insanlar arıyoruz.

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN