Arama

Zekeriya Erdim
Şubat 16, 2022
Hangi seçim selamete götürür?
Sesli dinlemek için tıklayınız.

İnsan ve toplum hayatı yaptığımız seçimlerin, tercihlerin sonuçlarından oluşuyor. Adına "kader" dediğimiz hikâyemiz, niyetlerimizin ve gayretlerimizin yöneldiği istikamete doğru gelişiyor.

Birilerini ya da bir şeyleri, başka birilerinden veya bir şeylerden üstün tutuyor, önceliyor, önemsiyor, ayırt ediyor, benimsiyor, kendimize yakın buluyoruz. Seçmediklerimizden, tercih etmediklerimizden uzak duruyor; böylece, onlardan vazgeçmiş oluyoruz.

Farklı ülkelerin ve toplumların, dinlerin ve düşünce sistemlerinin, kültürlerin ve medeniyetlerin aydınları, yöneticileri bir noktada buluşmuşlar. Hayatın tüm alanlarında ve konularında doğru seçimlerin selamete, yanlış seçimlerin felakete götürdüğü ve götüreceği fikrinde mutabık olmuşlar.

Allah (cc), yaptığımız ve yapacağımız seçimlerin yahut tercihlerin tamamını; üst başlık olarak ikiye ayırmış. Birine "hak", ötekine "batıl" demiş; ikisinden birini seçme konusunda, insanları özgür bırakmış.

İyi ve güzel, doğru ve gerçek, hayırlı ve faydalı olan her duygu, düşünce, davranış "hak" tanımının içine giriyor. Kötü ve çirkin, yalan ve yanlış, hayırsız ve zararlı olan her duyguya, düşünceye, davranışa ise kısaca "batıl" deniyor.

Ayrıca her seçimin doğurduğu doğal sonuçlar var. Haktan yana tercih yapanlar mükâfatlandırılıyor, batıldan yana tercih yapanlar cezalandırılıyorlar.

İlahi irade, Kehf suresi ayet 29'da; meseleyi açık ve net bir şekilde özetlemiş. Mealen ve Hz. Peygamber'in (sav) şahsında bütün insanlara hitaben "De ki; gerçek, Rabbinizden gelendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin. Biz, zalimler için, alevleri kendilerini çepeçevre kuşatan bir ateş hazırladık" demiş.

Yunus suresi ayet 108'de konu biraz daha açıklığa kavuşturulmuş. "Ey insanlar! Size, Rabbinizden, gerçeğin ta kendisi olan Kur'an gelmiş bulunuyor. Artık kim doğru yolu seçerse, kendi faydasına seçmiş olur; kim de doğru yoldan saparsa, yine kendi zararına sapmış olur" diye buyurulmuş.

Fussilet suresi ayet 46'da, "Kim iyilik yaparsa, kendi lehine; kim de kötülük yaparsa, kendi aleyhine yapmış olur" diye teyit ediliyor. Böylece, "seçme" yetkisinin de sorumluluğunun da insanların kendilerine ait olduğu belirtiliyor.

Nasuh Mahrukî'ye göre; hayatımız, yaptığımız seçimlerden oluşur. Her seçim, bir kapıyı açmış yahut kapatmış olur.

Marlo Morgan'a göre ise seçimlerimizi bilgelikle yaparsak, istediğimiz şeyleri elde ederiz. Doğru seçimin mükâfatını alır, yanlış seçimin cezasını öderiz.

İmam Gazali; "Seven, sevdiğinin sözünü, başkalarının sözüne tercih eder. Seven, sevdiğinin sohbetini, başkalarının sohbetine tercih eder. Seven, sevdiğini memnun etmeyi, başkalarını memnun etmeye tercih eder" diyor. Aleksandr Solzhenitsyn insanların, mutlu etmeyi tercih ettikleri sürece mutlu olacaklarını söylüyor.

Edwin Markham, seçimleri kaderin menteşelerine Sebuhi Quluzade, hayat denizindeki dünya gemisinin pusulalarına benzetmiş. William Shakespeare ise bugün kim olduğumuzun, dünkü seçimlerimizin sonucu olduğunu ve yarın kim olacağımızın da bu günkü seçimlerimizin sonucu olacağını ifade etmiş.

Jean Paul Sartre'ın görüşüne göre; "Hayatı insan için yaşanılır kılan veya işkenceye dönüştüren şey, kendi özgür iradesi ile yaptığı seçimlerdir". Ali Fuat Başgil'in görüşüne göre ise tercihlerimiz konusunda tereddüde düştüğümüz zamanlar, fikrini alacağımız kimseleri doğru seçmek fevkalade önemlidir.

Dostoyevski, bir alanda veya konuda ilk yapılan yanlışı "kaza", ikinci yapılan yanlışı "hata", üçüncü yapılan yanlışı "tercih" olarak tanımlamış. Victor Hugo yüce sonuçların, yüce kararların meyvesi olduğu ve olacağı kanaatine varmış.

Doğru tercihler yapmak gerekiyor ama yetmiyor. O tercihlerin arkasında durmak ve mücadelesini vermek de gerekiyor.

Asırlardır, yaptıkları tercihlerden dolayı ağır bedeller ödeyenler var. Hor görülmüşler, tecrit edilmişler, işkenceye tabi tutulmuşlar, sürgüne gönderilmişler, ölüm cezasına çarptırılmışlar.

Bertrant Russell; "Hayvan gibi yaşamaktansa, insan olarak ölmeyi tercih etmeliyiz" demiş. Mahatma Gandhi yanlışı savunup kalabalıkları arkasına almaktansa, doğruyu savunup yalnız kalmayı göze alacağını söylemiş.

Sokrates "Sizin istediğiniz gibi konuşup yaşamaktansa, kendi istediğim gibi konuşup ölmeyi tercih ederim" diyor. David Russell; hayattaki en zor şeyin, "geçeceğimiz köprüler ile yakacağımız köprüleri ayırt etmek" olduğunu söylüyor.

Kişiler ve kurumlar, ülkeler ve toplumlar olarak; her an bir yol ayırımındayız. William Hazlitt'in dediği gibi; kendi faydamız yahut iyiliğimiz için, ahlaksızlık ile erdem (batıl ile hak) arasında değil, farklı erdemler arasında tercih yapmalıyız.

Bizi sahil-i selamete çıkaracak olan doğru seçimlerdir. Hayatımızın her alanında, haktan ve hakikatten yana tercih yaparsak her zaman, her yerde, herkese huzur ve güven getirir.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN