İtirazım var
Konumuz, arabesk şarkı ya da komedi filmi değerlendirmesi yapmak değildir. Açık ve net olarak; "karşı çıkma" anlamındaki "itiraz etme" eylemi ve söylemi ile ilgilidir.
Bu bir konum belirleme, muhkem bir duruştur. Kabullerimizle, retlerimizle, tarafımızı belli ederek hayatta var oluştur.
İman, "Allah'tan başka ilahlara itiraz" ile başlar. Şeytana ve şeytanlıklara karşı çıkmak içindir, hac ibadeti sırasında atılan taşlar...
Tarih boyunca, tüm peygamberler; "bozuk dinlere ve düzenlere itiraz etmek için" gönderilmiştir. Onlar ve izlerinden gidenler tarafından; hak için, adalet için, huzur için, güven için mücadele verilmiştir.
Ateşe atılarak yakılmayı, suda boğularak öldürülmeyi, ambargo uygulanarak mağdur edilmeyi, yurtlarından ve yuvalarından kovularak sürgüne gönderilmeyi göze almalarının arkasındaki "temel dinamik" budur. Hakka "itaat" ile batıla "itiraz"; herkesin ve her şeyin ötesinde bir belirleyici olmuştur.
Genel olarak, bir şeye "itiraz" edenler; yerine başka bir şeyi "ikame" ederler. Hedef kitleye; "daha iyisini yapacağız" derler.
Sosyal, kültürel, siyasal, ekonomik, dini, ideolojik değişimlerin ve dönüşümlerin tamamı; "itiraz" ile başlamış, "ikame" ile bitmiştir. Yeni anlayış ve yaşayış hayata geçirilirken; eskisi kovulmuş, toparlanıp gitmiştir.
Şüphesiz, itirazların istikametini belirleyen iradenin arkasında; duygu, düşünce, davranış biçimlerini şekillendiren "değerler sistemi" vardır. Hayatın ana unsuru olan insanı; kimi cennete, kimi cehenneme çağırır.
Allah (CC), Âl-i İmrân Suresi ayet 104'teki beyanında; "Hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir ümmet olmamızı" istiyor. O'nun seçilmiş elçisi Hz. Muhammed (SAV) ise; "İçinizden biri bir kötülük görürse, eliyle düzeltsin; buna gücü yetmezse, diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalbiyle (ona karşı kin ve nefret besleyerek) buğz etsin. Bu, imanın en düşük seviyesidir" diyor.
O halde, yakın ve uzak çevremize alıcı gözüyle bakalım. İtiraz etmemiz, engellememiz gereken şeylerin listesini yapalım.
Herkes kendi gücü ve imkânı nispetinde harekete geçsin. Nerede eksik, yanlış, kötü bir sözle yahut fiille karşılaşırsa; sağına soluna bakmadan, "itirazım var" desin.
Bu işin kişisel, kurumsal, toplumsal, evrensel boyutları var. Kötüler ve kötülükler; hiçbir sınır tanımadan, her tarafa sızıyorlar.
İlk itirazı kendimize, dostlarımıza, yakınlarımıza, mensubu yahut taraftarı olduğumuz sosyal ve siyasal çevrelere yapalım. Tembelliğe, sorumsuzluğa, korkaklığa, menfaatperestliğe, hırsızlığa, yolsuzluğa, dinsizliğe, ahlaksızlığa, haksızlığa, hukuksuzluğa karşı çıkalım.
Ancak, bu bizi; tüm değerlerimize düşman olduklarını bildiğimiz kimselerin ve kesimlerin safına düşürmesin. İtirazımızın istikameti şaşmasın; iyilik enerjimizi, kötülüğün gıdasına dönüştürmesin.
Asırlar önce, Ömer Hayyam; itiraz etme istidadını kaybetmiş topluluğun durumunu, veciz bir şekilde ifade etmişti. "Celladına âşık olmuşsa bir millet; / İster ezan, ister çan dinlet. / İtiraz etmiyorsa sürü gibi illet; / Müstehaktır ona her türlü zillet." demişti.
Devletler ve medeniyetler zincirimizin nihai halkası olan Türkiye, son yıllarda; dünyanın tüm mazlum milletlerini de bizi de mağdur eden küresel sömürü düzenine karşı, bir "itiraz" süreci içine girdi. Sosyal, kültürel, siyasal, ekonomik, bilimsel, teknolojik, askeri, diplomatik alanlarda; zorlu mücadeleler verdi.
Bu itiraza itiraz edenler; geniş bir "şer ittifakı" oluşturdular. Sesimizi, soluğumuzu kesmek için; aslında "benzemez, bir araya gelmez" gibi görünen yerli ve yabancı unsurları muhalefet cephesinde buluşturdular.
Şimdi, yeniden; daha güçlü bir itiraz atağına kalkmalıyız. Sosyalizm, Komünizm, Kapitalizm, Siyonizm, Liberalizm, Hümanizm, Sekülerizm, Ateizm ve dahi Kemalizm gibi tüm beşeri dinlere karşı çıkmalıyız.
Kendilerini yeryüzünün ilahları gibi konumlandıran müstekbirlere, sonuna kadar itiraz etmeliyiz. İnsanlık âleminin yegân e kurtuluş reçetesi olan "ilahi adalet" düzeninin yolunu tutmalıyız.
O zaman yuvamız, yurdumuz ve dünyamız "daha iyi" olacak. Zincirler kırılacak; hayatımız, sahte ilahların sultasından kurtulacak.
Başkalarını bilmem ama benim bu sömürü düzenine "itirazım var". Mağdur, mahrum ve mazlum duruma düşürülmüş milyonlar hatta milyarlar; İslam'ı asrın idrakine sunup, yeniden ikame etmemizi bekliyorlar.
Her yerde, her zaman, herkes için; iyiliği emredip, kötülükten sakındıralım. En büyük "hayır ittifakı" cephesini oluşturup, daha adil bir dünya düzeni kuralım.
Zekeriya Erdim
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.