Osmanlı belgeleri ışığında Filistin’e Yahudi göçü
Kudüs, üç semavi din için de mukaddes sayılan bir belde… Tarih boyunca gözde bir şehir olan Kudüs, 400 yıl boyunca Osmanlı Devleti'nin himayesi ve hizmetindeydi. Yahudilerin bölgeye sistematik göçleri, 19. yüzyılın yılların sonunda başladı. 1896 yılında Theodor Herzl öncülüğünde bu göçler, farklı bir boyut kazandı ve Filistin, siyonizmin başlıca hedefi haline geldi. Peki, Herzl ile Sultan II. Abdülhamid arasında nasıl bir konuşma geçti? Osmanlı'da Yahudi göçlerinin önüne geçmek amacıyla hangi önlemler alındı?
Filistin, geçmişi tarih öncesi döneme uzanan, asırlar boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış bir belde.
💠
Üç semavi din için de mukaddes sayılan Kudüs'ü çevreleyen Filistin toprakları, 1516 yılından itibaren Osmanlı himayesine girdi.
400 yıl boyunca Osmanlı idaresinde kalan bölge, Kudüs, Gazze ve Nablus sancaklarına ayrıldı.
YAHUDİLER NE ZAMAN KUDÜS'E YERLEŞMİŞLERDİ?
📌 Yahudilerin Filistin hayali tarihin hiçbir döneminde sönmedi. Kudüs merkezli Filistin toprakları MÖ 2000 bin yıllarında Arap, MÖ 1800'de Hitit, MÖ 1286'da Mısır hâkimiyetine girdi.
📌 Hz. Musa öncülüğündeki İsrailoğulları buraya yerleştiler.
📌 Hz. Davud ve Hz. Süleyman'ın yönetimi altında idare edilen bölgede, sürgünler ve işgallerle dolu yıllardan sonra MÖ 64'te Roma egemenliği başladı. Bu dönemde 30 yıllarına kadar Hz. İsa vardı.
📌 Filistin 395 yılında Bizans, 637 yılında İslam, 1516'da Osmanlı hâkimiyetine girdi.
1896 yılından sonra aslen gazeteci olan Theodor Herzl'in önderliğinde, dünyaya yayılan Yahudilerin tekrar Filistin'de toplanıp bir devlet kurması için çalışmalara başlandı.
💠
Herzl, 1897'de İsviçre'de topladığı Siyonist Kongre'de temel hedef ve yöntemleri tespit etti.
📌 Siyonist hedefleri gerçekleştirmek amacıyla, Avrupa'da örgütler kuruldu, fonlar oluşturuldu.
Toplanan paralarla Filistin'de yaşayan Araplardan geniş topraklar satın alındı ancak; asıl amaç için bunlar yeterli olmadı.
THEODOR HERZL'İN ABDÜLHAMİD'E GİZLİ TEKLİFİ
Theodor Herzl, 1901 yılında Sultan II. Abdülhamid ile yaptığı bir görüşmede, gizli kalmak şartıyla "Avrupa borsasını ellerinde tutan Yahudilerin Osmanlı İmparatorluğu'nun bütün borçlarını ödemesi karşılığında Filistin'de bir yurt verilmesini" teklif etti.
Siyonist güçler tarafından Sultan Abdülhamid'e götürülen bu teklifin cevabı, Yahudiler için büyük bir hayal kırıklığına sebep oldu.
💠
Abdülhamid şu sözleri söyledi:
"Ben bir karış dahi toprak satamam, zira o bana değil, halkıma aittir. Onlar, bu İmparatorluğu kurup kanlarıyla mahsuldar kıldılar. Onu, bizden koparılmadan önce üzerini kanımızla bir kere daha kaplamayı biliriz."
'DİNDAŞLARIMIN ÖLÜM FERMANINI İMZALAYAMAM'
📌 Siyonist lider Theodor Herzl kaleme aldığı hatıratında, Abdülhamid'in "Dindaşlarımızın ölüm fermanını bu göçlerin önünü açarak imzalamam asla mümkün değildir" dediğini yazmıştı.
Meşrutiyet ile birlikte azınlıklara verilen haklar, Yahudilerin de işine yaramıştı. Özellikle 1914 yılından sonra Filistin'deki Araplardan geniş topraklar satın alıp yerleşmeye başladılar. Önce Mekke Şerifi Hüseyin bin Ali'ye Arap Krallığı'nı vadedildi.
1916'da İngiltere temsilcisi Sir Mark Sykes ile Fransa temsilcisi M. F. George Picot arasında imzalanan Sykes-Picot Antlaşması, Osmanlı topraklarını İngiltere, Fransa ve Rusya arasında paylaştırıyordu.
💠
Filistin için ise uluslararası bir statü öngörüyordu. 1917 yılında, İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour, siyonist kampanyanın önemli figürlerinden Lord Walter Rothschild'e yazdığı mektupla "Yahudilerin Filistin'de yurt kurmalarını desteklediğini" bildirdi.
'HALKSIZ VATANA, VATANSIZ HALKI YERLEŞTİRME'
Balfour Deklarasyonu, İsrail'in kurulmasına giden süreçte, en önemli kilometre taşı oldu. Rothschild ve Balfour arasında karşılıklı yazışmalar sonunda hazırlanan deklarasyon, İngiltere'nin savaşa yeni dahil olan ABD'de güçlü olduğuna inandığı Yahudi diasporasını etkilemeyi amaçlıyordu.
📌 "Halksız vatana, vatansız halkı yerleştirme" söylemiyle yapılan kampanyalar çerçevesinde yazılan mektubun ardından, tarihi Filistin topraklarına büyük bir Yahudi göçü başlatıldı.
Mektubun yazıldığı günden bir hafta sonra basınla paylaşılan Balfour Deklarasyonu'na, Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti'nin imzaladığı Sevr Anlaşması'nda yer verildi.
💠
Milletler Cemiyeti'nde 1922 yılında kabul edilen Filistin topraklarındaki İngiliz manda yönetiminin temelini de bu deklarasyon oluşturdu.
1918 YILINDA OSMANLI FİLİSTİN'DEN ÇEKİLDİ
📌 Balfour Deklarasyonu sonrasında, 1918 yılında Osmanlı askerleri Filistin'den çekildi. 1880 ile 1918 arasında Filistin'deki Yahudilerin sayısı 24 binden 65 bine, nüfusun yüzde 10'una çıktı.
İngiliz mandası altındaki Filistin'e 1920-1940 arası dönemde Yahudi göçü hız kazandı. Son olarak Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı sırasında, Yahudilere yönelik Nazilerin gerçekleştirdiği soykırım sebebiyle göç oranı giderek arttı. Filistin işgallerine giden yolda Yahudilerin göçleri, bu şekilde meşrulaştırılmaya çalışıldı.