Hafızası Olan Evler: Necip Fazıl'ın doğduğu konak
Türk şiirinin ve fikir dünyasının kutup yıldızı Necip Fazıl Kısakürek... Onun ruhunu mayalayan, hatıralarında silinmez izler bırakan bir mekan: Çemberlitaş ile Sultanahmet'in gölgesindeki o büyük konak. Peykhane Caddesi'nin şahidi olan bu yapı bugün yok; ancak Üstad'ın kelimelerinde hala nefes alıyor. Mekanın ruhuna yolculuk ettiğimiz 'Hafızası Olan Evler' serimizin ilk durağı: Necip Fazıl'ın doğduğu konak.
◾ Necip Fazıl Kısakürek edebiyatımızın en müstesna isimlerinden. "Sultanu'ş Şuara" yani "Şairlerin Sultanı" ünvanı ile anılan Necip Fazıl, kelimelerle adeta bir dünya kurmuştur.
◾ Türk düşünce tarihinde gerek eserleriyle gerek fikirleriyle derin izler bıraktı. Kaldırımlar, Çile, Bir Adam Yaratmak, Reis Bey onunla bütünleşmiş eserlerinden bazıları.
◾ İşte, edebiyatımızda bu denli kıymetli yazılar ve şiirler kaleme alan üstadın, 1904 senesinde İstanbul'da doğduğu biliniyor. O yıllarda, İstanbul'u zihninizde bir tasavvur edin. Evet, düşündüğünüz gibi güzide şehir; ahşap evlerin, konakların yaygın olduğu bir yerdi.
◾ Necip Fazıl Kısakürek de kaleme aldığı "O Ve Ben" isimli eserinde bu konağın varlığından bahseder. Eserinde anlattığı bu kısım "Konak" başlığı altında yayınlanmış.
◾ Bu kısımda; Çemberlitaş'ta, Sultanahmet'e doğru inen sokaklardan birinde olduğunu söyler. Hatta kitaptan alıntı olarak verelim:
Çemberlitaş'ta, Sultanahmet'e doğru inen sokaklardan birinde, kocaman bir konakta doğmuşum... Harem ve selâmlık halinde iki kapılı, dört katlı ve bilmem kaç odalı bu konak, içinde, yakıcı hâtıraların kaynaştığı tütsü çanağıdır. Renk renk, şekil şekil, fısıltı fısıltı hatıralar... Bazen de çığlık çığlık... Çocuk denecek kadar gençken yazdığım «Bir Yalnızlık Gecesinin Vehimleri» isimli hikâyemdeki mekân işte bu konak... Selâmlık kapısının önünde, bodrum katının üstünde, birkaç merdivenle çıkılan, köşeleme mermer bir sahanlık ve yanında küçücük bir bahçe... Mermer sahanlığa, üst katın çıkıntısından iki sütun iniyor. Ve giriş kapısı...
◾ Burada dikkatimizi haremlik-selamlık kısmına bir çevirelim. Yazar, şair, düşünür kimliği ile tanıdığımız Necip Fazıl'ın bu kısma özellikle değinmek istediğini düşünüyorum. Öncelikle Osmanlı dönemindeki konaklarda bu kısım vardır.
◾ Düşünürün, doğduğu konağın nerede olduğunu söyledikten sonra bu bilgiyi bizimle paylaşması buna ayrıca önem verdiğini gösteriyor. Bu ifade, birbirlerine namahrem olan kadın ve erkeklerin ayrı ayrı bir araya geldiği yer olarak tanımlanır. Kadınlara mahsus olan yer; haremlik, erkeklere özel olan yer ise selamlıktır.
◾ Şairlerin Sultanı, konağı o kadar detaylı tasvir etmiştir ki zihinlerde adeta birebir aynısı canlanmakta. Örneğin yine bu yazısında konaklarının üç katlı olduğunu söyler. Birinci katta yemek odasıyla resmi ziyaretler için odalar olduğunu anlatır. İkinci kat büyük salon yani sofa, kitap odası gibi yerlerin olduğunu aktarır. Gelin tamamını onun kaleminden okuyalım:
Konağın birinci katında taş zeminli büyük yemek odası. Ayrıca resmî ziyaretlere mahsus odalar... İkinci katında teklifsiz misafirlere ait büyük salon - sofa. Buradan geçilen ve arka bahçeye bakan şatafatlı salon; ve oraya karanlık bir koridorla bağlı, büyük babamın kitap odası. Sonra, üçüncü kattaki yatak odamız... Bu odanın yaldızlı çıtalarla çerçeveli siyah kadife kaplı karşısında ve sokak üstünde, büyük babamla cici annemin (babaannemin) büyük, çok büyük yatak odaları...