Prof. Uğur Derman
21.10.2022
Prof. Uğur Derman
Namazgâhlara Dâir – 4
Tüm Yazıları

Namazgâhlara Dâir – 4

Namazgâhlara Dâir – 4

(Bu makâlenin üçüncü bölümü geçen hafta neşredilmiştir)

Bağdad yolunun sol tarafında kalan Selâmi çeşme, eskiden teşrîfata (protokola) tâbi' olan zevâtın selâmetlendiği yerdir. Buna dahil olmayanların Ayrılık Çeşmesi'nde uğurlandığından evvelce bahsedilmişdi. (Resim 1)'de buranın eski hâli görülüyor. Bağdad Caddesi'nin 45 yıl önceki tamîrinde yarı yarıya toprağa gömülen çeşmeyi sonradan yol sevîyesine çıkardılar. Bu çeşme, üstündeki kitâbeye nazaran 1215/1800'de Şûhî Kadın tarafından yapdırılmış, 1254/1838 yılında da Tabîb Usta (eskiden ebelere verilen isim) eliyle tâmir etdirilmişdir. Namazgâhın 1194/1780 târihli kıble taşı da, caddenin son tamiri sırasında yolun sağ tarafına yeni yapılan câminin önüne diktirildi.

Bağdad Yolu'nun bundan sonraki kısmında, sâdece gölge veren ulu ağacı kalmış namazgâh mahalleri var. Meselâ Şaşkınbakkal'da, içinde büyük bir çınarın bulunduğu yazlık sinema bahçesinin yeri eskiden namazgâh! Hattâ sinema sahibi namaz kılındığı devri hatırladığına göre, yok edileli çok zaman olmamış demekdir.

Daha ilerde rastlayacağımız 957/1550 târihli Çatalçeşme'nin namazgâh kısmı, yolun karşı yakasında iken bugün yok olmuş durumda. Nasılsa, ağacı otobüs durağının yanında kalabilmiş. Yeri gelmişken, menzil yolu üstünde bulunan namazgâhların çeşme kısımlarının, bâzan yolun karşı tarafına yapılmış olduğunu belirtmeliyim.

Bostancı'ya geldiğimizde, II. Sultan Mahmud tarafından 1247/1831 yılında yapdırılmış bir çeşme göreceğiz (Resim 2). Bunun namazgâhı da yerinden oynatılarak ağacı başka yerde, taşı başka yerde kalmış. Orada oturanlardan biri, namazgâh kısmını daha da ufaltıp yanına içkili gazino yapdırmış. Taşını lutfen diktiklerine de şükretmek lâzım!

Görülen kocaman ağaç kütüğünü (Resim 3) merak ederseniz, size 1962 yılında işlenmiş târihî bir faciadan bahsedeyim: Küçükyalı'da, halk arasında –ki bu rivâyetlerin sahih tarafı mutlak vardır- "Fatih Sultan Mehmed'in Uzun Hasan ile muharebeye gitdiği esnâda namaz kıldığı yer" diye söylenegelen bir namazgâh, iki büyük çınarı ve kıble taşı ile 1962 yılına kadar ma'mur bir şekilde duruyordu (Resim 4). Fakat yolu daraltdığı bahanesiyle -aslında benzin istasyonu yapdırmak için- bunları kesivermişler. İşte (Resim 3) bu suikasdı gösteriyor. Sonra da küçük bir beton kümbet yapılıp, alay eder gibi üstüne de namazgâh yazdırılınca, sözde eski hâtıra canlandırılmış!

Artık menzil yolu kalmadığı için arada yok olup gitmiş istirâhat ve ibâdet yerlerini göremeden Sultançayırı'na -şimdiki ismiyle Çayırova- geldik. Burada Fatih'in vefât etdiği yerde, hâtırasına hürmeten bir çeşme yapdırılmış. İşte bu çeşme önünden geçen menzil yolu, köprüsüyle beraber nasılsa duruyor ve eski menzil yolları hakkında bize bir fikir veriyor. Ne kadar dar! Tabiî, o zaman trafik derdi, kaza korkusu yok... İster istemez aklımıza geliyor ki, teknik acaba insana huzur mu, yoksa huzursuzluk mu getirdi? Eskiden "Erişir menzil-i maksûduna âheste giden..." kavline göre yola çıkılıyordu ama, hiç olmazsa ölüme gidilmiyordu! Bu kadar latîfeden sonra, çeşmenin arkasındaki namazgâha gelelim: Bu da yok edilmişken, yakın zamanda tekrar yapdırıldı. Hemen çeşmenin arka duvarında, câmiye benzeyen namazgâhlarda olduğu gibi girintili mihrâbı var, ayrıca taşı yok.

Bu yolun devamında rastladığımız bir namazgâh daha: Gebze'ye yakın, asfaltın sağından 200 m. kadar içerde Pabucîzâde Ahmed Ağa tarafından 1213/1798'de yapdırılmış bir namazgâh ve çeşmesi (Resim 5). Aslında ikiye kırılmış vazîyetde bir kenara atılmış duran kıble taşında 1289/1872 târihi okunuyor. Çeşme, belki daha sonra bir ibâdet yeri hâline getirilmiş. Şimdi sâdece suyundan istifâde ediliyor.

Ankara asfaltının -yâni eski Bağdad yolunun- tam Gebze önünden geçdiği yerde ismi bilinmeyen bir hanım tarafından 1187/1773 târihinde yapdırılmış, taşında "Sâhibü'l-hayrât Abdî Kerîmesi" yazılı bir namazgâh görülüyor. Sonradan tâmir etdirilen bu istirâhat ve ibâdet yerinin 1342/1924 târihli mihrâb taşı hâlâ dikili durmakdadır. Şimdi otobüs ve kamyonların yıkanma yeri olarak kullanılan bu namazgâhı da geçdikden sonra, Gebze yolunda rastlayabildiğimiz son âbide, Ressam Rıza Bey tarafından 1316/1898'de yapılmış bir karakalem resimde görülen İbrahim Paşa, yahûd Köşklüçeşme Namazgâhı'dır (Resim 6). Çeşmesi hâlen asfaltın sol tarafında duruyor, namazgâh kısmı kalmamış.

Şimdi de menzil yollarına bağlı tâlî yollar üzerindeki namazgâhlardan bâzılarını gözden geçirelim: Hani o beni yanıltan, biraz da bu konuya eğilmeme vesîle olan Baytar Mektebi'nin karşı köşesindeki namazgâhın, yanında vaktiyle bir de çeşmesi varmış. Şimdi size bundan bir asır yıl önceki hâlini gösteren bir resim sunayım (Resim 7). Sultan II. Mahmud'un câriyesi merhûme Saraylı Nevnihal Hâtun'un hayratı olarak 1227/1813 târihinde yapdırılan bu ibâdet yerinin çeşmesi, sonradan yolun karşı tarafında, Selimiye Kışlasına giden asfaltın sağına alınmışdır, hâlen her ikisi de durmakdadır.

Bir başka namazgâh da, Selimiye Kışlasıyle Haydarpaşa Lisesi arasında kalan sâhadadır ve 1064/1654 târihli olup, I.Sultan Ahmed devrine âiddir (Resim 8). Kavak Sarayı civârına düşen bu âbide, Kavak veyâ Harem İskelesi Namazgâhı diye anılır. Bu vesîle ile, İstanbul'un mâruf Kavak incirinin de ilk çıkdığı yerin işte bu semt olduğunu kaydedelim. Toprağa gömülme tehlikesiyle karşı karşıya olan bu istirâhat ve ibâdet yerinin, her geçen gün taşları da eksilmekdedir. Haydarpaşa Liman sahasında kalan bu namazgâh, İstanbul Liman İdaresi tarafından 1973 yılı başında eski yerinden sökülüp, Selimiye Kışlasının güneydoğu köşesi karşısına mükemmel bir şekilde yeniden kurulmuşdur. Namazgâh olduğu bilinmeden, târihî bir çeşme zannıyle nakledilmekle berâber, kıble istikâmeti bozulmamış ve eski duruşunda kalmışdır.

Bu arada, Anadolu yakasının meskûn yerlerinde bulunan birkaç namazgâhı arzedeyim: Paşabahçesi'nde "Âfiyet bâd" (Âfiyet olsun) dileği kitâbesinde okunan bir çeşme ve yanındaki namazgâhının Ressam Ali Rıza Bey tarafından yapılmış resmini görelim (Resim 9).

Anadoluhisarı içinde, hisarın yapıldığı devre âid olmayan ve mimarî husûsîyetine nazaran XVII. asra uygun görülen bir namazgâh vardır ki, çeşmesi altda, ibâdet yeri onun üstünde yapılmış fevkānî namazgâh tipine örnek teşkil eder.

Küçüksu'daki namazgâhın Mihrişah Sultan tarafından yaptırılan çeşmesi, geniş çayırı bugün de süslemekdedir. (Resim 10)'de görülen çeşmenin iki tarafındaki kıble taşları şimdi yerinde değildir. Burası, mesîre (teferrüc) yeri namazgâhlarına güzel bir misâl teşkil eder. Sözün burasında Ressam Hoca Ali Rıza Bey'in (1858-1930) anlattığı şu vâkıayı talebesi Süheyl Ünver'den nakletmenin zamanıdır: XIX. asırda İstanbul'a gelip şehrin şâşâasıyla şaşkına dönen Anadolulu saf bir genç, işte bu Mihrişah namazgâhında ibâdetini yerine getirirken, oraya teferrüce gelmiş İstanbul hanımları -bütün letâfet ve zarâfetleri ile- onun aklını çelmişler. Nâmahreme bakmanın haram olduğunu Allah emri olarak hatırlayan genç Anadolulu, Rabbine şöyle yakarmış: "Namazımızı kıliyrik, orucumuzu tutiyrik. Ama Sen dirsin ki:'İyle de biyle'. Nidek yâ Rab, ölek mi?"

(Yazının devamı gelecek hafta…)

Resimaltı yazıları:


Resim: 1 – Selâmiçeşme Namazgâhı'nın eski hâli.

Resim: 2 – Bostancı Namazgâhı (Dr. Süheyl Ünver tarafından çizilmişdir).

Resim: 3 – Küçükyalıdaki namazgâhın ulu çınarları 1962 yılında kesildiği vakit (Dr. Süheyl Ünver tarafından çekilen resim.)

Resim: 4 – Küçükyalı Namazgâhı'nın ma'mur hâli (Dr. Süheyl Ünver tarafından çizilmişdir).

Resim: 5 – Sultançayırı-Gebze arasında Pabûcîzâde Ahmed Ağa Namazgâhı (Dr. Süheyl Ünver tarafından çizilmişdir).

Resim: 6 – Gebze civârındaki Köşklüçeşme Namazgâhı'nın ma'mur hâli (Ressam Ali Rızâ Bey tarafından çizilmişdir).


Resim: 7 –Nevnihâl Hâtun Namazgâhı'nın yolun karşısındaki çeşmesi, altmış yıl önceki hâli.


Resim: 8 – Selimiye Kışlası civârındaki Kavak Namazgâhı.


Resim: 9 – Paşabahçesi'nde Sultaniye Çayırı'ndaki Namazgâh (Ressam Ali Rızâ Bey'in çizgisi ile)


Resim: 10 – Küçüksu Namazgâhı'nın eski hâli (Bugün olmayan kıble taşları okla işâretlenmişdir)

Prof. Uğur Derman

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Prof. Uğur Derman

Prof. Uğur Derman Diğer Yazıları