Arama

Prof. Uğur Derman
Ağustos 25, 2022
Mezar Kitâbelerinde Yazı San’atımız - 2

(Bu makâlenin birinci bölümü geçen hafta neşredilmiştir)

Kabir Kitâbesine Neler Yazılır?

XVI. asra kadar kitâbe metinleri ekseriyâ Arabça tertîb olunmakda iken, zamanla Türkçe'ye dönülmüş ve bu anlayış geniş mânâda benimsenmişdir. Bununla berâber, insanın hiçliğini ifâde eden başlıklara veya ölümü hatırlatan âyetlere dâima yer verilir (En çok tesâdüf olunanları meâlleriyle birlikte kaydedelim: "Hüve'l-Bâkî: Ebedî kalacak olan O (Allah)'dur", "Hüve'l-Hallâku'l-Bâkî: Yaradan ve ebedî kalacak olan O (Allah)'dur", "Küllü men aleyhâ fân: Yeryüzünde bulunan her canlı fânîdir" (sûre: 55, âyet:26), "Küllü nefsin zâıkatü'l-mevt: Her can ölümü tadacakdır" (sûre:29, âyet:57), "Küllü şey'in hâlikün illâ vecheh: Ondan (Allah'dan) başka herşey helâk olacakdır" (sûre:28, âyet:88), "Âh mine-l-mevt: Ölümden ah!". Bu sıralananlardan başka bâzı başlıklara rastlanıyorsa da, zikredilenler kadar yaygın olmadıkları için yazılmadı).

Esâsen eski devirde, mahalle mescidlerine varıncaya kadar hazîre tesîs edilerek buralara defin yapılması, yaşayanlara her zaman ölümü hatırlatmak, onları doğru yola dâvet etmek gâyesiyledir.

Mezar kitâbeleri manzum, mensur veya her ikisi berâber olarak tertîb edilirdi. Manzum kitâbeler içinde: "Bir zamanlar Süleyman-ı zamân idim / Âteş ü rûz-gâre hükümrân idim / Sanmayın ki Hazret-i Süleymân idim / Tersâne'de körükçü Süleymân idim!" gibi mîzâhî vâdîde kıt'alardan tutun da, "Tehî dest olduğumçün yerlere geçdim hicâbımdan" (İlâhî huzura giderken elim boş olduğu için, utancımdan yerlere geçdim) gibi hikmetli yâhud "İskāt-ı mîm etdi Ahmed Baba Efendi" gibi muammâlı mısrâlara kadar tesadüf olunur. (Bir Bektâşî Babası olduğu anlaşılan Ahmed Efendi'nin mimi düşürmesinin mânâsı: Eski imlâda Ahmed أحمدisminden mim harfi çıkarılırsa, Esmâ-yı Hüsnâ'dan olan Ahad أحدkalır. Yâni, zarîf bir şekilde "Ahmed Baba Efendi, Tek olan Allah'ına kavuşdu" denilmek isteniyor).

Zâten, kitâbeleri elfâz îtibâriyle ele alırsak, makālemizin sonu gelmez! Bu bahsi, oğlunu kaybeden bir babanın yanık ifâdeli kitâbesiyle kapatalım:

"Gec-rev feleğin tavr-ı bed-âyîninden,

Şekvâyı kime eylemeli, âh oğlum?

Âgûş-ı merâmımı tehî eyledi âhır,

Aldırdım elimden seni nâgâh, oğlum!

Soldurdu dahî koklamadan gülşen-i dilde,

Gül gonca iken, bâd-ı hazan, vâh oğlum!

Ey pâre-i cân û ciğerim! Gitdin ise sen,

Sabrın bana ihsân ede Allah, oğlum!

Hayretde iken firkat ü hicrin elemiyle,

Târîh dedim: "Vah meded, âh oğlum!"

1143 H.

(Mîlâdî karşılığı 1732'dir. Bu vesîle ile, eskiden her hâdiseye ebced hesabına göre tarih düşürmenin güzel bir âdet olduğunu ve bilhassa manzum mezar kitâbelerinde buna çok yer verildiğini de kaydedelim. Yukarıdaki mersiyenin meâli şöyledir: Çarpık gidici feleğin kötü âdetli tavrından şikâyeti kime eylemeli ah oğlum. Sana karşı arzûlu olan kucağımı sonunda boş bırakdı; seni elimden vakitsiz aldırdım oğlum. Gönlümün gül bahçesinde henüz bir gonca iken, daha koklamadan sonbahar rüzgârı seni soldurdu, vah oğlum! Ey canımın ve ciğerimin parçası! Sen gittinse, sabrını da Allah bana ihsân eder. Ayrılığının üzüntüsü ile şaşırmışken tarîhini söyledim: "Vah meded, ah oğlum!).

Kitâbelere Konulan İmzâ ve Tarihler

Mezar kitâbelerine imzâ koymak âdeti -görebildiğimiz kadarıyla- XVIII. asır sonlarında Yesârî Es'ad Efendi ile başlar. Bu imzâlı taş, hâlen Üsküdar Yeni Valîde Camii hazîresinde durmakdadır (Resim 1). Celî sülüs veya celî ta'lîk nev'ine göre kitâbeye imzâ konulur. Bir hürmet nişânesi olarak, kasden imzâlamayan hattatlar da vardır. Meselâ büyük hattat Nazif Bey (1846-1913), Sâmi Efendi'ye hürmeten, onun kızı için yazdığı kitâbeyi (Resim 2) imzâsız bırakmışdır. Aynı hattatımız, oğlu vefat etdiği vakit ona da kitâbe yazmayı kendisine vazife edinmiş ve imzasını koymamışdır (Resim 3).

Ekseriyâ kitâbenin sonuna, sevâbı kabir sâhibinin ruhu için bir Fâtiha okunması niyâzıyla berâber, hicrî olarak vefât tarîhi de yazılır. Biliniyorsa doğum tarîhi de belirtilir.

Bu bahsi bir hattat menkıbesiyle kapatalım: XVI. asrın hat üstâdlarından Abdullah-ı Kırımî, daha sağlığında, kendi yazdığı taşının altına iki aded 9 koymuş ve "Üçüncüsünü de talebemizden biri yazsın!" diyerek bırakmış. Hakîkaten 999/1591 yılında vefât edince, taşına üçüncü 9 da sonradan ilâve olunmuş. Bu taş şimdi Türk ve İslâm Eserleri Müzesi deposundadır (Resim 4).

Usta Taşçılarımız...

Tarîhimizdeki usta taşçılar tesbît edilmiş değildir. Ancak, Mustafa Râkım Efendi'nin, kitâbe taşlarını -ismi meçhul- bir Ermeni ustaya hâkk etdirdiği, hattâ istediği gibi oymadı ise, düzeltene kadar "ensesinde boza pişirdiği" rivâyet olunur. Üstâd Sâmi Efendi de, yazdığı kitâbelerin Edirnekapı'da dükkânı bulunan Süslü Ali nâmında bir taşçıya -daha önce, Ahmed isimli bir başka ustaya- yaptırılmasını tercîh edermiş. Mezar kitâbesi yazdırmak için kendisine müracaat edenlere "Yazarım ammâ, Ali Usta'ya yaptırırsanız!" şartını koştuğu mâlumdur. Hakîkaten, Süslü Ali'nin yaptığı işler fevkalâdedir. XX. asrın ikinci yarısının kitâbe ustası Yusuf Küçükçavuş'u (1925-1996) da burada rahmetle anmalıyız (Resim 5).

Bâzı taşlar, zamanla mukavemetlerini kaybederler ve kabartma kısımları dış tesîrlerle pürüzlenip dükülmeğe başlar. Ancak, işinin ehli taşçılar, işlemek için öyle mermerler seçerler ki, taşın karıncalanması denilen bu mahzûr, aradan yüzlerce yıl bile geçse kendini göstermez.

(Yazının devamı gelecek hafta…)

Prof. Uğur Derman

Resimaltı Yazıları:


Resim: 1 - Karacaahmed'de bugün olmayan Âtıf Efendi sofasının Yesârî Es'ad Efendi tarafından yazılan kitâbesi hâlen Üsküdar Yeni Vâlide Câmii bahçesinde durmaktadır.


Resim: 2 - Hattat Sâmi Efendi'nin kızı Saâdet Hanım için, Hacı Nazif Bey tarafından imzâsız olarak yazılan 1320/1902 tarihli celî sülüs istif hârikası (Fâtih Camii hazîresinde).


Resim: 3 - Hattat Nazif Bey'in oğlu Mustafa Münib için yazdığı 1307/1890 târihli celî sülüs kabir kitâbesi (Yahya Efendi Dergâhı).


Resim: 4 - Abdullah Kırımî'nin celî sülüs kabir taşı (TİEM'den).


Resim: 5 - Taşçı Yusuf Küçükçavuş'un, atölyesinde varak altınla kitâbe hazırlayan Halim Özyazıcı'yla birlikte resmi (1958).

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN