Arama

Prof. Dr. Teoman Duralı
Mayıs 11, 2020
Spekulativ görüşler ve canlılar bilimi - I

Yunancadaki "theorianın, Latincede yahut Latince kaynaklardan terim türeten Avrupa dillerindeki karşılığı, kimi contemplatio, kimi de speculatio yahut da türevleridir; bu sözlerse, daha günlük konuşmalardaki kullanışlarıyla, kutsalca, kutsallıkla seyretmek; bir gözetleme kulesinden dolaya bakmak, olup bitenleri dıkkatla gözlemleyerek izlemek, anlamlarına gelir. Birçok dilde, bu arada Türkcede, seyretmeyi yahut salt seyirciliği, birtakım sakıncalar öne sürerek, aşağısamak isteyenler, içine kapanılan bir fildişi kuleden söz ederken genellikle theorianın Latincedeki yansısından, çoğunlukla, bilmeden yararlanmaktadırlar."[1] Bugünkü deney bilimi anlayışımız da madem şu sözü edilen spekulativ görüşte buldu kaynağını, öyleyse bütün itirâzlara, karşı çıkmalara rağmen, günümüz bilimlerinde hâlâ birtakım spekulasyon artıklarıyla yüz yüze gelmek ihtimâli her âniçin geçerlidir. Bundan da öte, "gerçek anlamda deneye dayalı varsayımlar olarak benimsenemeyecek tümel spekulativ düşüncelerin, canlılar biliminin ilerilemesinde kendi paylarına hizmet düştüğü inkâr edilemez... Son olarak Ortaçağ, şaşırtıcı derecede birlikli, eksiksiz bir dünyagörüşü sunmuştur. Bunun ardından deneysel araştırma ile doğa felsefesi arasında gitgide uçurumun belirdiğine tanık oluyoruz. Onaltıncı ile Onyedinci yüzyıllarda deneysel bilimin ilerilediği dönemin arkasından Onsekizinci yüzyıldaysa, yeniden doğa felsefesini andırır düşüncelerin öne geçtiklerini görüyoruz. Bu tutum Ondokuzuncu yüzyılın ortalarına değin sürmüştür. İşte, çağımız doğa bilimlerinde geçen kavramların birçoğu, doğuşunu sözü edilen doğa felsefelerine —spekulasyonlarına— borçludur. Gelişme süresince elbette bu kavramlar, önemli ölçüde anlamlarını değiştirmiş; o dönemin pek çok sorunu ile seçeneği, deneysel bilimlerin ilerilemesi karşısında geçerliliğini yitirmiştir. Bununla birlikte, araştırmayı ilk ateşleyenler de ona izleyeceği yönü ilk defa çizenler de, söz konusu kavramlar olmuştur... Buna örnek diye de canlılar bilimi tarihi boyunca, yakın zamanlara değin sürmüş canlıların bireyoluşuna dair sıralı-oluş — önoluş karşıtlığı gösterilebilir. Her ikisinin de kökü, positiv—bilimöncesi dönemlere değin çıkar. Eskiçağın yaygın felsefe görüşleri ile Aristocu Ortaçağ Iskolastikcilerinin önoluştan, Avgustinus'tan sonraki Avrupalı düşünürler de daha çok sıralı-oluştan yana çıkmışlardır. Onsekizinci ile Ondokuzuncu yüzyıllardaysa, her iki görüş, birer temel canlılar bilimöğretisi şeklinde birbirine cephe almış durumdaydı. Bugünkü bilgilerimizin ışığında söz konusu karşıtlığa yer kalmamıştır artık... Spekulativ doğa felsefesinde bu iki akım arasındaki tartışmaların, deneysel araştırmaya yön vermek bakımından yararları dokunmuşsa da, çok kere köstekleyici, yanıltıcı etkileri olmadı değil. Her hâlûkârda çağımız genetiğinin köklerinin, çoğunlukla önoluş spekulasyonuna indikleri görülürken, gelişme fizyolojisinin kavramlarının da, sıralı-oluş görüşlerinden esinlendikleri sık sık tesbit edilir... Böylece genelleyici spekulativöğretilerin görevi bir bakıma, yeni imkânları salık vererek düşünme ediminin esin kaynağı olmaktan öteye geçmez. İşlerliği olan varsayımlar oysa, bilimin o ânki durumundan kalkılarak kurulurlar hep... Bilginin bir taraftan gittikce artması, öbür yandan da deneye dayalı yöntemlerin olgunlaştırılmasıyla düz orantılı olarak spekulasyonun öneminin alabildiğine azalmakta olduğu görülüyor."[2]

METABİYOLOJİ ALANI

Metobiyoloji, canlıların araştırılmasında spekulativ eğilimlerin dile geldikleri önermeler ile sistemlerin toplu adıdır. Bunlar çoğunlukla kendilerine düşen —önceki Altbölümde belirtilen— görevleri yerine getirmemiş yahut yetki alanlarını geniş çapta aşmışlardır. Ancak bu, Mainx'ın işâret ettiği üzre, spekulasyonların, yalnızca bilimdışı yahut ~ötesi alanlarda geçerakca olmadıklarını göstermez. Tam tersine, "belki insanın düşünmesinde de, yaşamasında da çok önemli mevkileri tutabilirler."5

"Birçok temel yanılgının kökeni, canlılık sözünün kaypaklığındandır" demekle Mainx, canlılar biliminin en çapraşık sorunlarından birine dokunmuş oluyor. Nitekim canlılar bilimiyle ilgilenmiş spekulativ tutumlu filosof-bilimadamları, öncelikle sınırları belirgince çizilip içlemi ile kaplamı sağınca belirlenmemiş söz konusu kavramın yardımıyla canlılar bilimine etki etmişlerdir. O kadar ki, uzman bile, kendi özgül alanını araştırırken canlılık kavramı ve ona yüklenen anlam katları arasında aradabir bocalamaktan kurtulamaz.

"Konuyla uzaktan ilgilenenler, şöyle beğlik yargılarda bulunurlar: Bilim olarak biyoloji, hangi bilgiyi gün ışığına çıkarırsa çıkarsın, canlılığın gerçekten ne olduğunu, tabiatının nasıl olabileceğine dair eskiden söylenenlere daha değişik yenilikler ekleyemiyor. Canlılık, oldum olası çözülememiş bir sorun; öyle de kalmağa hükümlü. Anlaşılan, böylesi bağlamlarda canlılık, canlı varolanların yanısıra, bağımsızca yaşayan, varolan bir doğal varlıkmışcasına kişileştiriliyor."[3]

MEKANİKCİLİK

Metabiyoloji akımları, çoğunlukla ya belli bir gelişme çizgisindeki bir canlıyı başka bir gelişme çizgisindekine ya da canlıları toptan canlı-olmayan bir varlık alanına indirgeyerek açıklamak eğilimleriyle belirirler. Bilim olan biyolojiye son derece aykırı düşen bu tutum yahut yöntemi izleyenler, "ya alt seviyelerdeki yapıları yahut olayları, üsttekilere has, zekâ, bilinç gibi, özelliklerle aydınlatmağa ya da üstte beliren özgün özellikleri yok sayıp bunları birden alt seviyedekilere, bilinçli anlamayı, şartlı çağrışımlara indirgeyerek açıklamağa çalışırlar."[4]

İşte, metabiyolojiden bu anlamda söz açıldığında, akla ilkin iki karşıt spekulasyon geliverir: Mekanikcilik — canlılıkcılık. Mainx, "deneyci/empirik görüş açısından bakıldığında, mekanikcilik ile canlılıkcılıköğretileri, birbirlerine daha çok belirlenim yönünden ters düşmelerine karşılık, temelde benzeşirler"[5] diyor. Çünkü her iki sistem, canlı olayını, onda yürürlükte olup bu yürürlükte olana yol açtığı kabul edilen belirli bir ilkeye yahut kategoriye indirgeyerek açıklamakla yükümlü tutar kendini.

"Mekanikcilik ile canlılıkcılık yapıcı (Fr constructif sistemlerinin bir başka niteliği, bunların geniş kuşatımlı önermelerinin eşsözel (Y—»Fr tautologique) özelliğidir. Nitekim mekanikci, biyomoleküllere özellikler atfettiğinde yahut döllenmiş yumurtada belirli yapılar tasavvur ettiğinde bütün bunlardan çıkarımlanan, zorunlulukla canlılık ile gelişmeye ilişkin süreçlerdir ki, bu da, katıksız eşsözden öteye geçmez. Çünkü açıklanacak olan, nasıl olsa, açıklanmaya yarar kavramların açıklanmasına katılmış bulunuyor. Aynı durum, entelekheiayla ilintili olarak canlılıkcı için de söz konusudur. Bu yoldan böylesi önermeler, deneylerce yahut gözlemlerce sınanmaktan yakalarını kurtarmağı umarlar."[6]

İşte bu bağlamda makina örneğinden kalkan mekanikci görüş —I. Bölümün Ç Altbölümünde anlatıldığı üzre—, aşağı yukarı Onaltıncı yüzyılda nitel fizikten nicele geçilmesinden bu yana açık yahut örtük biçimde etkisini sürdüregelmiştir. İmdi kendine fizik bilimlerin yöntemini örnek alan mekanikci, geçmişteki olaylar nasıl hesaplanabiliyorsa, gelecektekilerin de böylesi işlemlere sürülebileceğine inanır. Canlı-olmayan maddeyle ilgili bilimlere bu görüş uygun düşüyorsa da, onun, canlı-olmayanları inceleyen bilimlerde her zaman aynı başarılı sonuçları sağladığı söylenemez. Canlının sunduğu görünümlerin başkalığı, Mainx'ın işâret ettiği üzre, canlı-olmayan doğada rastgelinmeyen tuhaf kuvvetlerden ileri gelmez. Bu başkalık, yalnızca canlı olaylarının etkileşmelerinde tesbit edilen maddelerin, birbirleriyle kurdukları aşırı raddede karmaşık ilişkilerde gün ışığına çıkar. Mekanikciliğin akrabası sayılabilecek fizikalist indirgemecilikse, canlı varolanı tamamıyla fizik bilimlerin kullandıkları dille açıklama denemesidir. Canlının, söz konusu anlayış uyarınca ancak bu dilin kalıplarına sığan kesimleri bilimsel sayılır. Sözü edilen dilin sınırlarından taşan köşe bucaklarıysa, şu durumda, bilimdışı, bilimötesi kabul edilir.

Fizik dil, kendine konu olan 'ham olay'ı, matematik harflarla fizik bilimin 'işlenmiş olay'ına dönüştürdüğü bir gerçektir. Şu var ki fizik bilimler öbeği matematiğin, uygulanma alanlarından yalnızca biridir. Öyleyse matematik, daha doğrusu mantık—matematik, fizik bilimlerin dışındaki alanlara da uygulanabilir. Bu durumda, mantık—matematiğin tek tek harfları, işâretlemeleri/notationları hep aynı kalacak. Alanına —bilimine— göre değişecek olan, söz konusu tek tek harfların meydana getirecekleri belirlemelerdir (Fr-İng formulation). İşte mekanikci, özellikle de fizikalist, canlılar bilimine has her olayı, fiziğin mantık— matematik harflarıyla kurulu önermeleri aracılığıyla belirlemek istiyor. Oysa canlılar bilimine has olayın, adı geçen bilimin mantık—matematik harflarından oluşmuş önermeleri yoluyla dile getirilmesi gerekeceği kendiliğinden anlaşılmaktadır. Böylece canlılar bilimi, hem yöntemce hem de kavramca kendine has bir yapıyı, başka bir deyişle, dili geliştirebilecek. Sözü edilen indirgemeci tutuma yahut onun benzerlerine karşı çıkan Jean Piaget, ayrıca bilim adına girişilen birtakım yasaklamaların doğuracakları sakıncalara da dıkkatı çekmiştir. Bu bağlamda öncelikle positivcilerin, deneysel bilimi bilir bilmez, olur olmaz şekillerde sınırlamağa kalkışmalarının neredeyse gülünçlüğüne işâret etmektedir. Sözgelişi, "bilinçle uğraşmağa koyulan yasak, şu positivci anlayışın en özlü belirtilerindendir. Bu da, denel araştırmayı çepeçevre sınırlamak, dolayısıyla bilginlerin aklıselimi ile positiv yahut bilimsel olanı kimizaman birbirlerinden ayıramamak demektir. Bunun sonucunda beliren yönteme ilişkin kâhinlikler, daha sonraki çalışmalar yoluyla yalanlandıklarına sık sık tanık olunmuştur."[7] Canlılar biliminin bilgisel işlemlerinde yeri olan kavramlardan 'bilinç', burada örnek diye gösterilmiştir. Aslında, canlılar biliminin çok daha kendine has kavramları var: "Bunlar, fiziğin yahut fizyolojinin bile sunduğu nedenselliğe yabancıdırlar. Bir fizik süreç, gerçeklikte mekân, kütle, kuvvet, iş, energi, nedensellik gibi, etkiler ile tepkileri denkleştiren kavramlarla dile getirilir. Sözü edilen kavramların, 'içebakış'ta (Fr-İng introspection) olduğu üzre, bilinc alanında yanıltıcı benzetmelere yol açmanın dışında gördükleri bir iş yoktur. Buna karşılık bilinç, belirtme (Fr-İng designation) ile içerme (Fr-İng implication) olmak üzre, iki odak kavrama dayanan bir anlamlandırma (Fr-İng signification) sistemi oluşturur. Sözgelişi, '4'ün nedeni '2' değil. O, '2 + 2 = 4 eder' anlamını 'içerir'. Bu da asla nedensellikle bir görülemez. İmdi bu içermeler, ya safdil (naif), ya doğal ya da bilimsel düşünce yönünden işlenmiş olabilirler. İşte, bilimsel düşünce yönünden işlenmiş içerme, temel bilimlerin, başka bir anlatışla mantık ile matematiğin kurulmalarına imkân sağlar. Görüldüğü gibi, bilincin savsaklanacak yanı yok. O, maddeyi kavramağa yarar biçimsel sistemleri yaratır da ondan. Sözgelişi nevroloji, asla '2 kere 2'nin, niçin '4' ettiğini açıklamaz. Hâlbuki, nevroloji çerçevesindeki teorik çalışmalar, düşünceyi de anlamamızı olabilir kılan uzvî/ organik süreçleri yorumlamada bizleri mantık—matematik modeller ile yapıları kullanmağa zorlar... Bununla birlikte fizyolojinin nedenselliği ile bilince has içerme, birbirlerine nice geri götürülemezlerse de, aralarındaki bağlar, öyleki, aralarında koşutluğun varlığı bile, inkâr kabul etmez."[8]

İmdi, Piaget'nin yukarıya aktarılan düşüncelerinden, bir yanda parabiyolojinin önemi, öbür tarafta da spekulativ görüşler ile fizik-kimya bilimleri arasında yerini bulmağa çalışan biyolojinin konumu seçikce anlaşılıyor.

(Ş. Teoman Duralı'nın, Dergah Yayınları'nca yayınlanan 'Hayatın Anatomisi – Canlılar Bilimi Felsefesi – Evrim ve Ötesi' isimli kitabından alıntılanmıştır.)


[1] Nermi Uygur: "Kuram-Eylem Bağlamı", 59. s.

[2] Felix Mainx: "Foundations of Biology", 623. — 625. syflr.

[3] Felix Mainx: a.g.e., 628. s.

[4] Jean Piaget: "Biologie et Connaissance", 65. s.

[5] Felix Mainx: "Foundations of Biology", 628. s.

[6] Felix Mainx: a.g.e., 629. s.

[7] Jean Piaget: "Biologie et Connaissance", 70. s.

[8] Jean Piaget: a.g.e., 78. - 79. syflr.

Prof. Dr. Teoman Duralı

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN