Arama

Selahaddin E. Çakırgil
Aralık 12, 2022
Tarih, sadece dün değil, bugün ve yarındır da...

Yüz yıl öncelerde cereyan etmiş olan ve amma, tamamiyle açığa çıkmamış siyasî, askerî ve diplomatik irtibatların perde gerisinden yansıyan bazı yönlerinin hâtırat veya belgelerden yansıyan kısımlarına bakmakta, hem o dönemin anlaşılması, hem de daha sonraki tarihin şekillenmesindeki etkileri açısından önemli olduğundan, bir de yazar Ümit Aktaş, 20 Mayıs 2020 tarihli Independent Türkçe'de 'İstiklâl Savaşı"ndan iktidar arayışına..' başlığıyla yayınlanan yazısında, ele aldığımız konunun bazı noktalarına da ışık tuttuğundan, o makaleden bir özetleme yapalım:

'1908 İhtilâli'nin kahramanı ve çok sıkı bir "ahlâkî anlayış"a (perhizkârlığa) sahip olan Enver, "muhteris" bulduğu M. Kemal'i "ahlâkî zaafları" gerekçesiyle İttihad- Terakki yönetiminden hep uzak tutmuştur.(…) M. Kemal'de bir "Enver kompleksi"nden söz edilse yeğdir.

*

(…) Vahdeddin, ipleri kendi eline almak için Meclis-i Mebusân'ı feshederek kendisine bağlı bir kabine teşkil edecek ve Damad Ferid'i sadrâzamlığa getirecektir.

Yeni kabinede de yer bulamayan M. Kemal, (…) Karadeniz ve Doğu Anadolu'daki Rumlar, Ermeniler ve Türkler arasındaki çatışmaların engellenmesi, isyanların bastırılması, esasında ise Anadolu'daki direnişin örgütlenmesi için 30 Nisan 1919'da, 9. Ordu Müfettişi olarak atanarak Anadolu'ya gitmekle görevlendirilecektir.

Kâzım Karabekir'e göre ise milliyetçi subayların bir bağımsızlık mücadelesi başlatmak için Anadolu'ya geçmeleri fikrini ilk kez ortaya atan ve bunu yine ilk kez eyleme geçirerek 19 Nisan 1919'da Doğu Anadolu'daki orduların komutanı olarak ve öncelikle de millî bağımsızlık hareketinin zeminini hazırlamak ve bir kongre girişimi başlatmak üzere Trabzon'a çıkan kendisidir.

*

Görüşlerini daha çok kendi kurduğu Minber gazetesi (ki, bu gazetenin sahibi, 2. Meşrutiyet döneminin ünlü Maliyecilerinden ve Yahudi kökenli Dönme'lerden olduğu bilinen Cavid Bey'dir (SEÇ.) aracılığıyla açıklayan M. Kemal ise, daha Anadolu'ya geçmeden Daily Mail gazetesi muhabiri G. Ward Price'a şöyle der:

İngilizler, Anadolu'da sorumluluğu üzerlerine almak niyetinde iseler, bu sıfatla yardım arz edebileceğim bir makama geçmek isterdim. 1

(…)

Bu sırada Kâzım Karabekir Erzurum'da, A. Fuat Cebesoy Ankara'da, Refet Bele ise kendisiyle birliktedir; Rauf Orbay da ordudaki görevinden istifa ederek Anadolu'ya geçecektir.

M. Kemal, 9. Ordu Müfettişliği ve olağanüstü yetkilerle gönderildiği Anadolu'da tüm Doğu, Güneydoğu, Karadeniz ve İç Anadolu'daki askeri birliklere komuta etmekle vazifelendirilmiştir.

Anadolu Müfettiş-i Umumisi olarak görevlendirilirken, kendisine verilen resmi talimatta ise, "9. Ordu birlikleri müfettişliğine ait görevler yalnız askerî olmayıp, müfettişliğin kapsadığı bölge dahilinde aynı zamanda mülkîdir..." denmekte; özellikle iç güvenliğin sağlanması, iç isyanların bastırılması, yasal olmayan komitelerin lağvedilmesi ve subayların atanması gibi sorumluluk, yetki ve görevler de verilmektedir.

Vahdeddin'le vedalaşması sırasında ise (Sultan) Vahdeddin kendisine şunları söyleyecektir:

'Paşa, Paşa; şimdiye kadar devlete birçok hizmetler ettin. Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa! Devleti kurtarabilirsin... 3Padişah, M. Kemal'e yüklü bir para yardımı yapar ve bir Hatt-ı Hümayun (bizzat kendi yazdığı görevlendirme emri) verir. M. Kemal ise, Padişah'ın bu görevlendirmesini, İtilafçılar lehine direnişleri bastırmak olarak yorumlar. (…).

M. Kemal Anadolu'ya 22 kişilik askerî kurmay heyeti ve 25 kişilik emir erinden oluşan kalabalık bir maiyetle ve kendisine tahsis edilen Bandırma vapuru ile gider. 5

Bu ise, daha sonra resmî tarihin M. Kemal'i efsaneleştirme ve bir kurtuluş efsanesi yaratma çabalarında zikredildiği gibi pusulasız bir vapur değildir ve bu yolculuk da Padişah'ın talimatı ve İngilizlerin izniyle gerçekleştirilmiştir.

İngilizler ise bir yandan Osmanlı Hilafet merkezini boşaltmaya çalışırken, öte yandan "Türklerin içişlerine karışmama, M. Kemal'e karşı bulunmama" 6 kararı alırlar.

Zira İngiliz çıkarları açısından en önemli mesele, etkinliği Hindistan'dan Ortadoğu petrol bölgelerine değin yaygın ve İngiliz sömürgeciliğini baltalayabilecek olan Hılafet'in varlığı ve bunun ortadan kaldırılabilmesidir.

Öte yandan savaşın sonuçları genel olarak monarşilerin yıkılarak burjuva cumhuriyetlerine geçme yönündedir. İngilizler ise bunun sağlanması için kendi askerî güçlerini kullanmak niyetinde değildirler; mücadelenin sonucunu bekleyerek tercihlerini o yönde kullanmakla yetineceklerdir.

Ocak 1919'da İngiltere savaş bakanı olan Winston Churchill, Türklere karşı daha ılımlıdır.

Zira "İstanbul'un dost bir Türk devletinin başkenti olmasıyla Anadolu'nun ve Doğu Akdeniz'in kontrolünü sağlamak daha kolay olacak... Türkiye ile Hindistan Müslümanları arasındaki güçlü tarihî ve kültürel bağlardan dolayı, başkentlerinin Türklerin elinden alınması Hindistan'da ters tepkilere yol açacak... İstanbul'un İtilaf kuvvetlerince işgâli Türkleri İngilizlere karşı Bolşeviklerle stratejik bir işbirliğine sürükleyebilecektir." 7

Buradaki temel İngiliz stratejisi, Avrupa'dan Hindistan'a dek uzanacak olan bir Sovyet karşıtı blok oluşturmaktır.Bu temel strateji doğrultusunda Kafkasları, Sovyet nüfuzuna terk edecek olan İngilizler, tahkimatlarını Anadolu, Irak ve İran üzerinde yapacaklardır.

Kemal Tahir'e göre ise, M. Kemal'in Anadolu'ya gönderilmesindeki bir başka etken, Anadolu'nun Sovyet desteğiyle o sırada Rusya'da olan Enver Paşa'nın eline geçmesini engellemektir.

İngilizler, Kafkasları Ruslara terk ederken, Anadolu üzerindeki inisiyatifi ellerinde tutmuşlardır.M. Kemal'in Anadolu'ya gönderilmesi ise Sadrâzam Damad Ferid Paşa'nın İngilizlerle istişaresi sonucu kararlaştırılmıştır.

İngiliz yazar Robert Dunn ise, M. Kemal'i Anadolu'ya İngilizlerin gönderdiğini yazmaktadır.İngilizler ve Damad Ferid, M. Kemal'den, Bolşeviklerin "Sovyet"lerinden esinlenerek şûrâ lafları eden Doğu'daki örgütlenmelere son vermesini istemektedir... 8

Mayıs sonlarında toplanan Saltanat Şurâsında ise, millî bir şûrâ toplanması ve Kuva-y'ı Milliye'ye yardım kararı alınır. 9

Mustafa Kemal, işte bu şartlarda, 9. Ordu Müfettişi olarak, -kemalistlere göre İstanbul'dan uzaklaştırılmak ve hatta Anadolu direnişini bastırmak amacıyla- ama gerçekte Anadolu direnişinde etkin bir rol almak ve hattâ direnişi örgütlemek üzere Anadolu'ya gönderilecektir.

19 Mayıs 1919 tarihinde ve kalabalık bir maiyetle Samsun'a vardığında ise, bir Osmanlı Paşa'sı ve "resmî görevli olması" 10 hasebiyle sıcak bir şekilde karşılanır. Bu tarih, daha sonra İstiklâl Savaşı'nın başlangıç günü olarak kabul edilecektir. Ama gerçekte İstiklâl Savaşı çoktan başlamıştır.

(…)


Samsun'a çıkış

M. Kemal'in mücadelesini anlattığı Nutuk şu cümle ile başlar:

'1919 yılı Mayıs'ının 19'uncu günü Samsun'a çıktım.' Bu cümledeki "çıktım" ifadesi bile olaylara bakıştaki benmerkezciliği ortaya koymaktadır.

Samsun'dan İç Anadolu'ya hareket eden M. Kemal'i, 13 Haziran'da vardığı Amasya'da karşılayan heyetin başında, şehrin müftüsü vardır. (…) 23 Haziran'da ise İstanbul Hükümeti M. Kemal'i, İtilaf Devletlerinin baskısı üzerine geriye çağırır. Bunu kabul etmeyen M. Kemal, yönetimi de zor duruma düşürmemek için istifa eder.

İstifasını bildirdiği telgrafta, Padişah'ın ve Hükûmet'in içinde bulunduğu zor durumu bildiğini, bunu daha da ağırlaştırmamak için askerlikten istifa ettiğini, ancak hayatının sonuna kadar saltanat ve Hılafet makamına bağlı kalacağını vurgular.

Padişah da M. Kemal'e cevabî telgrafında, şayet İstanbul'a gelmekten çekiniyorsa, Anadolu'da dilediği bir yerde kalabileceğini söyler. 11
Erzurum'da Kolordu Komutanı olan Kâzım Karabekir ise, Erzurum Kongresi esnasında Harbiye Nazırının M. Kemal'i tutuklama emrine (30 Temmuz) karşı, bu oldukça kritik durumda, "Ben ve kolordum hepimiz buyruğundayız" diyerek M. Kemal'i destek kararı alır ve Anadolu direnişi fiilen başlamış olur. 12

Oysa Harbiye Nâzırı Şevket Turgut Paşa, 21 Haziran 1919 tarihli talimatıyla Kâzım Karabekir'i, M. Kemal'in yerine vekâleten 3. Ordu müfettişliğine tayin etmiştir. (…)

Kâzım Karabekir bunu kabul etmediği gibi, Erzurum Kongresi'ni de himaye eder. Kongreye katılmaları istenmeyen M. Kemal ve Rauf Orbay'ı kongreye dahil eder. 13

(…) Bu ân, M. Kemal'in hayatının ve liderlik kavgasının en kritik ânıdır ve Kâzım Karabekir'in tavrı ve tercihi sonucu belirleyecektir. (…) 23 Temmuz'da başlayan Erzurum Kongresi oybirliğiyle M. Kemal'i başkanlığa getirir.

Kongrede eşraftan 17, ulemâdan 6 kişi bulunurken, 14 bürokrat, 3 mebus, 2 general olmak üzere toplam 42 (veya 56) kişi vardır. Kongre'de düşman işgâline karşı örgütlenme ve şayet hükümet bu görevi üstlenmezse geçici bir hükümet kurma kararı alınırken, Sivas Kongresi için de hazırlıklar yapılır. (…)

Nutuk'a göre Sivas valisi M. Kemal'e bir telgraf çekerek, Fransız Binbaşı Mösyö Brunot'nun, şayet Sivas'ta toplanacak heyet mensupları İtilaf Devletleri aleyhinde tahrikâtta bulunmaz ve onlar hakkında mütecavizâne lisan kullanmazlarsa, kongrenin toplanmasında bir sakınca görmediklerini ve General Frachet D'Esperey'e müracaat edilerek M. Kemal hakkındaki tutuklama emrinin geri aldırılabileceğini söyler.

Erzurum Kongresi esnasında Erzurum'a gelen İngiliz istihbarat subayı Rawlinson da M. Kemal ve K. Karabekir ile görüşür. Amaç ise ulusçu liderlerle temas kurmak ve Bolşevik yayılmasını engellemektir. Rawlinson, daha sonra İstanbul'da tutuklanan ulusçulara karşılık olarak tutuklanacaktır. 14


Sivas Kongresi ve 'manda' tartışması

4-11 Eylül tarihlerinde toplanan Sivas Kongresi ise, belki bir ölçüde de Saray'ın menfî tutumu ve halkın güvensizliği nedeniyle beklenen ilgiyi görmeyecektir.

120 kişinin dâvet edildiği kongrede yalnızca 38 kişi vardır. 15 Bunların 12'si ise M. Kemal'in silah arkadaşları olan subaylardır.
M. Kemal'in milliyetçi savaşımı sürdüreceği kadrosu; Fransızca bilen, Fransız kültürüyle yetişmiş ve Fransız Devrimi'nden etkilenmiş, İttihad- Terakki'nin ön safının arkasında kalmış olan, ama ve belki de konjonktürel şartlar nedeniyle daha radikal bir kadro.

Erzurum Kongresi'nin başlıca mevzuu işgâlci ülkelere karşı direniş iken; Sivas Kongresi'nin temel tartışma konusu "ABD mandası"dır ve manda (himaye- vesâyet) fikri benimsenerek ABD'ye bildirilir.

Ancak olumlu bir cevap alınamaz. Zira ABD yönetimi kendisini henüz İngilizlerin yerini alacak bir güçte hissetmemektedir. Emperyalist vesayet İngilizlerin yetkisinde bulunmaktadır; İngilizler ise şimdilik Saray'la flört etmektedir.Sivas Kongresi'nin ilk üç günüyle ilgili olarak M. Kemal, Nutuk'ta şunları söyler:

'İttihadçı olmadığımızı teyid için, yemin etmek lüzumuyla ve yemin etme formülü hazırlamakla; Padişah'a ariza yazmakla ve Kongrenin küşadı münasebetiyle gelen telgraflara cevap vermekle; bilhassa Kongre siyasetle iştigâl edecek mi, etmeyecek mi zemininin münakaşasıyla geçti. İçinde bulunulan mücadele ve faaliyet, siyasetten başka bir şey değilken bu son zemini münakaşa şâyanı hayret değil midir?'


Görüldüğü ve M. Kemal'in de hayretle karşıladığı gibi Osmanlı halkı ve hatta ileri gelenleri, siyasetle uğraşma hususunda son derece tedirgindirler. (…) Nutuk'a göre, Hâlide Edib, Kongre'ye çektiği bir telgrafta, ABD mandası fikrini savunarak şunları söyler:

Amerika'nın idare makinesi (!) 16, dinsiz ve milliyetsizdir. O çok âhenktar, muhtelif cins ve mezhepte adamları, çok imtizaçlı bir sûrette bir arada tutmanın usûlünü biliyor.

Manda fikri kongre kararlarının 7'nci maddesinde yer almaktadır:

Milletimiz, asrî gayeleri tebcil ve fennî, sınaî ve iktisadî hal ve ihtiyacımızı takdir eder. Binaenaleyh devlet ve milletimizin dahilî ve haricî istiklâli ve vatanımızın tamamiyeti mahfuz kalmak şartıyla altıncı maddede musarrah hudud dahilinde milliyet esaslarına riayetkâr ve memleketimize karşı istilâ emeli beslemeyen herhangi devletin, fennî, sınaî, iktisadî muavenetini memnuniyetle karşılarız ve bu şerait-i âdile ve insaniyeti muhtevî bir sulhün de acilen takarrürü, selâmeti beşer ve sükûn-u âlem namına ehassı âmil-i milliyetimizdir.

19 Eylûl 1919'da M. Kemal'in 15. Kolordu Komutanı Kâzım (Dirik) Paşa'ya yazdığı telgrafta ise şöyle denmektedir:

'Yalnız Amerikan Senatosuna yazılan ve malûmunuz olan bir mektuba Kongre kararıyla beş kişi vaz'ı imza etmiştir ki bu meyanda bendenizin de imzası vardır.'

Sivas'a gelen Amerikan, Fransız ve İngiliz temsilcileriyle ciddi temaslar yapıldığı da Nutuk'ta yer alır. Fransız temsilcileri ve ABD tahkik heyeti reisi General Harbord ile Sivas'ta görüşüldüğü, bu görüşmede hareket-i milliyenin meşruiyeti ve lüzumu, İstanbul hükümetinin zayıf ve gayrimeşru olduğu, amaçlarının haklılığı ve muhatap olarak kabul edilmekten başka çare olmadığından söz edilir.

Yine de Sivas'ta bir ABD'li gözlemci (gazeteci) bulunur ve ABD, manda (himaye) şartlarını incelemek için İstanbul'a bir heyet gönderir.

Heyet ise Osmanlı'yı İstanbul, Anadolu ve Ermenistan olmak üzere üçe ayırarak, ABD mandasının uygulanabileceğini rapor edecek; ne var ki bu rapor ABD yönetimi tarafından tasvip edilmeyecektir. 17

Manda (himaye- vesâyet ) rejimi ise, Osmanlı'dan ayrılan Arap ülkelerinde uygulanmış, Suriye ve Lübnan üzerindeki Fransız mandası İkinci Dünya Savaşı akabinde sona ererken, Irak'taki İngiliz mandası 1931'de, Ürdün'deki İngiliz mandası 1946'da sona erecek; Filistin ise 1947'de Birleşmiş Milletler kararıyla ikiye bölünerek, bir kısmı üzerinde İsrail devleti kurulacaktır.

ABD mandası fikri Rauf ve Refet Beyler, İstanbul'dan gelen Kara Vasıf, Bekir Sami, İ. Fazıl Paşa, İsmail Hâmi gibi isimler tarafından savunulurken, bu fikre karşı çıkan yalnızca Erzurum temsilcisi Hoca Raif Efendi ve Bursa temsilcisi Ahmet Nuri Bey'dir.

'Manda' (vesâyet) yanlısı İsmail Hâmi (Danişmend) Bey ise itirazlara cevap olarak şöyle der:

'İstanbul'da İzzet Paşa ile konuştuğunu ve Paşa'nın Amerika heyeti ile görüşmüş olup kendisine, 'şayet manda kabul edilirse ABD'nin Türkiye'ye yardımcı olacağının söylendiğini ve bunu Sivas Kongresi'nde anlatmamı söyledi.'

Canik mutasarrıfı Hâmid Bey ise, İngiliz subayı Perring'e başvurarak 'İngiliz mandası' talep edecektir. Aynı amaçla Samsun'da da bir heyet İngilizlere başvurunca, İngilizler bunu M. Kemal'in bir girişimi olarak yorumlayacak ve M. Kemal'in doğrudan müracaatını önereceklerdir. 18

ABD tarafından Sivas'a, tümgeneral James G. Harbord başkanlığında bir heyet gönderilecek ve heyet M. Kemal'le görüşecektir. M. Kemal, bu görüşmede bağımsızlık talebinde bulunduğunu söylerken; Harbord, yapılan görüşmede Osmanlı Devleti'nin bütünlüğünün tercihen bir ABD mandası altında korunması talebinde bulunulduğunu söyleyecektir.

Nutuk'ta M. Kemal, Kongre'nin ABD senatosuna yazılmasını kararlaştırdığı 'manda kararı'na önem vermediğini ve gönderilip gönderilmediğini hatırlamadığını söylüyorsa da, "mektubun yazıldığını, başta M. Kemal olmak üzere imzalandığını (9.9.1919), yerine ulaştırılmak üzere Brown'a verildiğini ve onun da bu vazifeyi yerine getirdiğini biliyoruz." 19

Kâzım Karabekir de kendi anılarında 'manda' ile ilgili 'Kongre' kararını teyid eder ve ABD Kongresine çekilen telgraf ve eklerinin ABD Kongre zabıtlarındaki tarih ve sayılarını verir. 20 U. İğdemir de, şayet M. Kemal ve arkadaşları isteseydi, Kongre'den manda kararının çıkarılamayacağını söylemektedir. 21

(…) İlber Ortaylı ise, Sivas'ta da Erzurum'da olduğu gibi, "manda ve himaye kat'î sûretle reddedildi" 23 demektedir. (…)

Kâzım Karabekir, Sivas Kongresi sırasında, M. Kemal'i tutuklamak amacıyla Samsun'a gelen Fevzi Çakmak'a yönelik benzeri bir suikasd girişimini de kendisinin önlediğini, Fevzi Çakmak'ın da yine kendisi tarafından ikna edilerek bu tutuklama kararından vazgeçirildiğini iddia etmektedir. Fevzi Çakmak ise Karabekir'i, M. Kemal'e güvenilemeyeceğini, eline geçen ilk fırsatta kendisini de ortadan kaldırmaya çalışacağını söyleyerek uyarır. 26

Nitekim bu uyarısı, "İzmir suikasti" davası sırasında nerdeyse gerçekleşecektir.Karabekir (ve diğer muhalif Paşalar), hiçbir ilgileri olmayan bu mesele nedeniyle idamla yargılanırlar ve siyasî hayattan tasfiye olunurlar. (…)'

*

Selahaddin Eş Çakırgil

Bibliyografya:

1. Lord Kinross, Atatürk, Altın Kitaplar Y. s. 179
3. Ş. Süreyya Aydemir, Tek Adam, Remzi Kitabevi, c. 1, s. 408.
5. D. Mehmet Doğan, Darbeler Müdahaleler, Rehber Y. s. 37; http://www.hurriyet.com.tr/iste-19-mayis-gercegi-bandirma-vapuru-nda-tam-48-kisi-vardi- (Murat Bardakçı).
6. D. Mehmet Doğan, age. s. 39, 85
7. Bülent Gökay, Bolşevizm ile Emperyalizm Arasındaki Türkiye TVYY, s. 52, 53
8. Aydemir, age. c. 1, s. 405
9. Sina Akşin, İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele, Cem Y. s. 327
10. İlber Ortaylı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Kronik y. s. 167
11. Ahmet Mumcu, Tarih Açısından, Türk Devriminin Temelleri ve Gelişimi, İnkılap Kitabevi, s. 39
12. Age. s. 40
13. Kâzım Karabekir, Paşaların Hesaplaşması, Emre Y. s. 52, 53
14. Gökay, age. s. 98, 99
15. Sina Akşin, İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele, s. 513
17. General Charles H. Sherill, Mustafa Kemal'in Bana Anlattıkları, Örgün Y. s. 93
18. Akşin, age. s. 522, 523
19. Akşin, M. Erol'a atfen, age. s. 533
20. Karabekir, age, s.58
21. Akşin, age, s.530
23. İlber Ortaylı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Kronik y. s. 171
26. Kâzım Karabekir, Paşaların Hesaplaşması, s. 65

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN