Arama

Prof. Dr. Sefa Saygılı
Eylül 4, 2021
İlk Türk Pozitivisti: Beşir Fuad
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Beşir Fuat ilk Türk pozitivisti ve natüralistidir. Sonu da tam mistik bir vecd ile bağlandığı materyalist cereyana göre oldu. Yani batılılaşmanın hakkını verdi.

1852 yılında İstanbul'da doğdu. Babası Maraş ve Adana mutasarrıflıklarında bulunmuş olan Hurşid Paşa'dır. Annesi ise Giresunlu Memiş Paşa'nın kızı Habibe Hanımdır. Annesi çevresine karşı düşmanlık hezeyanları olan paranoyak bir kadındır. Beşir Fuat, varlıklı bir ailenin çocuğudur. İlköğrenimini Fatih rüştiyesinde yaptı. Babasının Suriye'ye tayini üzerine, Halep Cizvit Mektebi'ne devam etti. Ailesinin İstanbul'a dönmesi ile Mekteb-i Harbiye'ye girdi ve okulu 1873'de bitirerek Sultan Abdülaziz'in yaverlerinden oldu. Bu görevi 3 yıl devam etti.

Cizvit Okulu, Fransız din ve medeniyet misyonu ile vazifeliydi. Beşir Fuad'a burada pozitivizm aşılandı. İslam kültürü ve din duygusu zayıfladı. O, artık ateşli bir batılılaşma yanlısı idi. H. Spencer, S. Mill, Diderot, De La Mettrie gibi materyalist filozofları takdir ediyordu. Kendini pozitivizmin kurucusu olan A. Comte'un müridi görüyordu. İngilizce, Almanca ve Fransızcayı çok iyi biliyordu.


Beşir Fuad'ın çok beğendiği ve öve öve bitiremediği filozof De La Mettrie, Allah inancı hakkında şunları savunuyordu (1):

"Ancak tabiî kanunları kâfi derecede bilmemektir ki, bizi Allah fikrine sevk eder. Tesadüf fikrini yıkmak Allah'ın vücudunu isbat etmiş olmak değildir. Çünkü olabilir ki, Allah'tan ve tesadüften başka bir şey, meselâ tabiat bütün eşyayı olduğu gibi meydana getirmiştir."

(2)"Eğer Allah münkirliği bütün dünyaya yayılırsa o vakit din ağacı kökünden kesilmiş olur. Din harpleri ve korkunç din asker ve orduları kalmaz. O vakte kadar kutsiyet zehiri ile zehirlenen tabiat, haklarını ve safiyetini tekrar kazanır. Türlü türlü zevklere karşı kulaklarını tıkayan insan kendisini faziletin cazip yollarından saadete sevk edecek olan şahsî temayüllerini serbestçe takip edebilir."

Beşir Fuad, bir yandan makale ve kitaplar yazıyor, bir yandan da sefahat ve zevk âlemine dalıyordu. Batılı yaşayışa uygun olarak hanımının yanına bir de Fransız metres tutmuştu.

Bol paraya, rahat geçime rağmen bu hayat da onu mutlu etmedi. Diyordu ki (3)"Eve geldiğim vakit zevcem, niçin her akşam gelmiyorsun, diye serzenişler eder, ağlar. Evde birkaç gün kalıp da Kuzguncuğa gittiğim vakit, artık sen benden bıktın diyerek metresim ağlar. Ben iki cami arasında binamaz gibi kaldım. Hiç birine dert anlatmak mümkün değil."

Bu arada annesinin rahatsızlığı da şiddetlenmiştir. Götürdüğü Dr. Mongeri, annesini darüşşifaya yatırmayı teklif eder. Çünkü yangın çıkarma, intihar ve başkasına zarar verme gibi tehlikeli durumlar söz konusudur. Bütün hayatı altüst olur. Annesinin tek çocuğudur. Sonunda annesini tımarhaneye kapatır. Kadının bu hali onun moralini çok bozmuştur, kendisini de her an delirme korkusu sarar. 1886'da annesi vefat eder.

Beşir Fuad'ı etkileyen bir ölüm olayı da oğlu Namık Kemal'in 2,5 yaşında hayatı terk etmesidir.

Bu olaylar karşısında sarsılır. (4)"İntihar niyeti bende iki seneyi mütecaviz oluyor ki mevcuttur" der. Karşılaştığı bu müşküller karşısında "Bundan kurtulmağa çare olarak intihardan evlâ bir şey görmedim." diye ekler.

Beşir Fuad, çok önemsediği dostu Ahmet Mithat Efendi'ye, intiharından iki sene evvel, 1885'te şu mektubu yazar(5):

"İntiharımı fenne tatbik edeceğim; şiryanlardan birinin geçtiği mahalde cildin altına klorit kokain şırınga edip buranın hissini iptal ettikten sonra orasını yarıp şiryanı keserek seyelan-ı dem tevlidiyle terk-i hayat edeceğim. Kan akmakta iken her zaman şiryanı sıkıca tutarak ve sair tedbire müracaat ederek muhafaza-i hayat mümkün olduğu halde azmimden nükûl etmeyeceğim!

Şairler söz ile pek çok kahramanlık satarlar; fakat fiiliyata gelince, böyle bir metanet göstereceklerinden pek emin değilim. Çünkü şu intihar, beyne bir tabanca sıkmak, kendini asmak veya suya atılmak gibi değildir. Onlara bir kere teşebbüs edilince, onu menetmek ihtiyarı elden gider."

Ahmet Mithat Efendi bu mektubu "ihbar" kabul etti mi, ona engel olmak için bir şeyler yaptı mı bilinmiyor, ama vakti geldiğinde tıpkı mektubunda yazdığı gibi Beşir Fuad 5 Şubat 1887 tarihinde canına kıymıştır.

A. H. Tanpınar'ın deyimiyle (6)"İntihar ederken, can çekişme esnasında duyduklarını kaydetmekten çekinmeyen ve cesedini Tıbbiyeye hediye eden bir ilim mistiği"dir o...

Beşir Fuad'ın intiharı düşünmesinde yaşadığı düzensiz ve karmaşık hayatın yanında inançsız oluşunun da büyük tesiri vardı. Meselâ dünyanın tesadüfî, yani bir rastlantı eseri meydana geldiğini düşünüyordu. Her şey bu şekilde devam edecek ve dünyanın sonu gelmeyecekti. Bu yüzden, başka bir dünya hayatından bahsetmek ona göre mümkün değildi.

Kokain ile kolunu uyuşturarak damarını keser. Kesilen yerden oluk gibi kan boşanması onu ürkütmez. Daha sonra usturayı boğazına çalar. Bir yandan da yanına kâğıt kalem koyar.

Kolundan ve boğazından kan boşanırken yine ilime hizmet peşinde, hissettiklerini yazar(7):

"Ameliyatımı icra ettim, hiçbir ağrı duymadım. Kan aktıkça biraz sızlıyor. Kanım akarken baldızım aşağıya indi. Yazı yazıyorum kapıyı kapadım, diyerek geri savdım. Bereket versin içeri girmedi. Bundan tatlı bir ölüm tasavvur edemiyorum. Kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. Baygınlık gelmeye başladı."

Baygınlık anında yüksek sesle evin hizmetçisine seslenir. Hizmetçiyi, kan daha çabuk aksın diye kolunu havada tutması için çağırmıştır. Adam içeri girer, her yer kan… Bağırır, bağırmasına evin ahalisi gelir.

Kadınlar tez elden, komşuları Doktor Miralay İzzetlu Nazif Bey'e haber verirler. Doktor çabucak yetişir, Beşir Fuat'ın ağzından en son şu cümle çıkar(8):

"Doktor uğraşma, beş dakikalık ömrüm kaldı."

Onun ölümünü yazması ilme katkı olmadığı gibi, ailesi de cesedini tıbbiyeye öğrencilere kadavra olması için vermemiştir. Eyüp Sultan kabristanına defnedildiyse de mezarı daha sonra kaybolmuştur.

Türkiye'ye felsefi cereyan olarak pozitivizmi ilk defa getiren, Türk aydınına tanıtan ve müdafaa eden bu şahıs; böylelikle kendisini hayata bağlayan bağlardan önce manevî olanını kesip attı. Sonra maddi bağları da kopardı.

Muhsin Kızılkaya şunları söyler(9):

"Beşir Fuad bir edebiyatçı olarak kabul edilmiyor ama memleketimizde edebiyat eleştirisinin öncüsü sayılıyor. Kendi nesli içinde tek örnektir; üç dili, Fransızcayı, İngilizceyi ve Almancayı anadili gibi biliyor. Edebiyatta hayalciliğe karşıdır, memleketin ilk realistidir. Batı'yı yüzeysel ve subjektif olarak değil, kaynaklardan okuyarak, bilinçle kavramaya çalışmıştır.

Oldukça kısa süren hayatında çeşitli konularda 200'den fazla eser vermiş, müspet ilimlere, dil konularına, askerliğe, felsefeye ve edebiyata dair kitap ve makalelerinde hissilikten, hayalcilikten kaçınmış, buna karşın akılcı, materyalist ve pozitivist bir dünya görüşüne yaslanmıştır. Osmanlı aydınlarına Zola, Daudet, Dickens, Flaubert, Comte, Büchner, Spencer, D'Alembert, De la Mettrie, Chambers, Diderot, Claude Bernard, Ribaut, Tarde gibi Batılı düşünür ve edipleri ilk defa tanıtan odur. Bu listenin edebiyatçıları realist, yani gerçekçi; filozof ve mütefekkirleri de pozitivist, materyalist ve ansiklopedisttir. Bu bakımdan Beşir Fuad, yine memleketimizde realizm, pozitivizm ve materyalizmin öncüsü olarak kabul ediliyor; Dr. Abdullah Cevdet ve Baha Tevfik onun gerçek izleyicileridir.

Hiçbir tartışmada sinirlenmez, müthiş bir münazaracıdır. Hep belgeyle konuşur. Afra tafra, boş böbürlenme ondan uzaktır.

El atmadığı alan yoktur. Fizikten gökbilimine, tıptan fizyolojiye kadar her alanda eserleri var. Öğrendiği her şeyi derinlemesine öğrenmiş. Zaman zaman edebiyat tarlasına da dalar ama orada fazla oyalanmaz. Sadece şiir üzerine birazcık fazla konuşur. Şiirde yapay imgelere karşıdır. "Bunlar Batılı şairlerin uydurmasıdır" der, ona göre imge anlamsız olabilir ama "gerçek dışı" olamaz. Romanda da aynı fikirdedir. Natüralizmin şahı Balzac'ı Osmanlı aydınlarına ilk tanıtan odur.

Türk edebiyatının ilk denemecisidir, ilk materyalisttir, ilk biyograficidir, ilk eleştirmendir.

("Victor Hugo" kitabı Türk edebiyatının ilk eleştirel biyografisidir),

1852'de İstanbul'da doğmuş, Fatih Rüştiyesini bitirmiş, Suriye'de görev yapan babasının yanında kalmış, Halep'te Cizvit mektebine devam etmiş, burada çok iyi Fransızca öğrenmiş, 1873'te Harbiye'den mezun olmuş, kolağası (binbaşı) rütbesindeyken, bütün vaktini ilmi çalışmalara vermek için askerlikten ayrılmış, üç yıla hiçbir insanın sığdıramayacağı kadar eser sığdırarak 1887'de canına kıymıştır."

Üstad Cemil Meriç, Kırk Ambar adlı kitabında Beşir Fuad'dan şöyle söz eder:

"Alışkanlıklarıyla Osmanlı, kafasıyla Fransız... Beşir Fuad'ı Cizvitler zehirledi. İmanını kaybeden o coşkun zekâ, yeni bir din buldu kendine: Maddecilik. Batının müsbet ilimlerini nasslaştırdı.

Kılıç bir fetih aracı değildi artık. Zafer rüyaları ancak kalemle gerçekleşebilirdi. Abdülaziz Han'ın yaveri bu çetin kavgaya kahramanca atıldı. Ama çağdaşlarının dilini konuşmuyordu Beşir. Her makaleyle biraz daha yalnızlaşıyor, uçurum biraz daha derinleşiyor, anlayışsızlık kine inkılâb ediyordu. Burkulan şuurunu uyuşturmak için içkiye ve kadına koştu. Nafile... Dudaklarında günahların buruk tadı, bezgin ve yorgun, kavgaya devam etti. Gönülle aklın, şiirle nesrin, imanla inkârın, Doğu ile Batının kavgası. O yalçın irade, bu çılgın savaşa üç yıl dayanabildi. Hayalle gerçek arasındaki uçurum, maddecilikle doldurulamazdı. Na'şını fırlattı uçuruma. Don Kişot'u kitaplar çıldırtmıştı, Beşir'i kitaplar öldürdü.

Her aydın bir cemiyetin veya cemaatin sözcüsüdür. Beşir yalnızdı, yapayalnız: Karanlıklarda yanıp sönen bir şimşek... Çorak toprağı yalayan, fakat serinletmeyen bir sağnak. Kendi kendini yiyen bir ızdırab. Yabancılaşmış Türk aydını, o metrûk ve meçhul mezarın başında haşyetle ürperse, yeri."

***
Beşir Fuad geriye çok sayıda eser bırakmıştır. Ondan fazla kitabı ve yüzlerce makalesi vardı. 1884'te hemen tamamıyla fennî konulara dair yazıların neşredildiği Güneş dergisini 12 sayı çıkarmıştır. Derginin mukaddimesine göre, Osmanlı gençlerinin çağdaş, müsbet ilimlere ve fennî gelişmelere yabancı kalmaması sağlanacaktı. Bu derginin tüm sayıları yeni harflerle yayınlanmıştır(10).


Sefa Saygılı






(x) KAYNAKLAR

1- Kırk Ambar. Cemil Meriç. Ötüken Y.

2- Beşir Fuad. M. Orhan Okay. Dergâh Y.

3- Meşhurların Son Anları. Burhan Bozgeyik, Türdav Y.

4- Meydan Larousse Ansiklopedisi. Sabah Y.

5- Yeni Rehber Ansiklopedisi. Türkiye G. Y.

6- Beşir Fuad'ın Mektupları. Arba Y.

7- Beşir Fuad ya da bileklerini kesip kanıyla intihar mektubu yazan kardeşimiz.

Kerem Çalışkan. Vatan Kitap, 12.11.2011

8- İntiharın her çeşidi görüldü ama böyle "yazarak can verme"nin örneğine pek rastlanmadı.

Göker inan. Habertürk Tarih Dergisi.

9- Beşir Fuat kendini niçin öldürdü? Muhsin Kızılkaya. Habertürk Sitesi, Yüklenme tarihi: 14.02.2021.

10- Beşir Fuad'ın Güneş Mecmuası. Hazırlayan: Dinçer Öztürk. Kriter Yayınları, 2021.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN