Arama

Mustafa Özcan
Mayıs 30, 2021
Siyonist ideolojinin Apartheid karakteri
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Gün geçmiyor ki dünya tarafından İsrail'in falsoları ve yanlışları yüzüne çalınmasın, vurulmasın! Bunlardan birisi de Siyonist ideolojinin ırk ayrımcılığıdır. Bu ırk ayrımcılığı nedeniyle bazen Apartheid karakterli bir rejime sahip olan Güney Afrika ile kıyaslanıyor, bazen onu bile aratıyor. En azından Güney Afrika'da yerli ahali belirli alanlara toplansa da sürülmüyorlardı. İsrail ise Şeyh Cerrah Mahallesinde yaptığı gibi Filistinlileri sürdüğü gibi dünyadan da gelmek isteyen Yahudiyi davet ediyor, kapılarını ardına kadar açıyor. Bu nedenle Human Rights Watch (https://www.hrw.org/report/2021/04/27/threshold-crossed/israeli-authorities-and-crimes-apartheid-and-persecution) tarafından Apartheid rejim olarak damgalandı. Bu damgalama İsrail'in zoruna, ağrına gitti; kendini düzeltmek yerine yine de Human Rights Watch'a ve benzerlerine ayar veriyor. Onları İsrail karşıtı olmakla suçluyor.

İslam'ın bu gibi durumlarda mukabele veya düşmanlık kriteri şudur. Müslümanların evlerinden yurtlarından sürülmeleri ve inançlarına ilişilmesi. İsrail bugün iki cürümü de birden işliyor. Filistinlileri hala yurtlarından sürüyor ve Mescid-i Aksa ve ezan ve namaz kısıtlaması gibi meselelerde dinlerine ilişiyor ve baskı yapıyor. Bu da karşılıklı olarak düşmanlığı körüklemektedir. Buna mukabil, Müslümanları yerlerinden ve yurtlarından sürmeyen ve dinlerine karışmayan, ilişmeyen gayri Müslimler hakkında İslam iyilik yapmayı engellemiyor. Esasen Yahudiler sadece ideolojik değil dini olarak da üstünlük iddiasındadır. Bir de siyasi üstünlük iddiaları var. Vakti gelince bütün uluslar onlara boyun eğecek ve buna karşılık yaşama hakkı ve şansı elde edeceklerdir. Basitçe ya benimsin ya da toprağımsın kuralı! Kur'an İsra Suresinde buna temas eder. İsra Suresinin ilgili dördüncü ayeti şöyledir; Ve kadayna ila benı israile fil kitabi le tüfsidünne fil erdı merrateyni ve le ta'lünne ulüvven kebıra. Kitapta (Tevrat, Zebur veya Kur'an) yeryüzünde iki defa bozgunculuk yapacaksınız ve böbürleneceksiniz denildi, buna hükmedildi. Kimileri bu iki dönemlik bozgunculuk ve büyüklenme devresinden birisinin İslam öncesinde Nebukadnezar dönemine ait olduğunu savunuyor. Merhum Şeyh Muhammed Müüevelli Şaravi ise haklı olarak bu iki ifsat devresinin de İslam dönemi içinde gerçekleşeceğini söylemiştir. Sebebi, İslam öncesinde Yahudilerin böbürlenmeleri ne bir ne de iki defa ile sınırlandırılabilir olmasıdır. Ne bir ne de iki defaya sığarlar. Tadata (sayıya) gelmezler. Hayber ve Medine dönemi birinci ifsat dönemi olarak telakki edilebilir. Bu da ayette geçen kitaptan maksadın Kur'an olduğunu gösterir. O zaman karşılarına İslam bahadırları çıkmıştı. Ayette tasvir edildiği gibi Hayber'de onların inlerine girmişlerdi (fecasu hilale'd'diyar). Şimdi de ikinci dönemdeyiz. Zafer ne zaman diye soranlara yine Şaravi şöyle bir cevap veriyor: İlk bozgunculuk ve böbürlenme vadesi ve devresi geldiğinde Allah onların karşısına 'ibadun lena/kullarımız' şeklinde tasvir ettiği kimseleri çıkarmıştır. O vasıftaki kullar yeniden zuhur ederse ikinci dönemin rövanşı da sağlanır. Nitekim Golda Meir'den menkul bu yönde bir söz vardır. O kullar zuhur edinceye kadar İsrail tarihi parantezde yaşamaya devam edecektir.

Allah onlara ikinci bir hamle imkanı ve dönemi bahşetmiştir. Bu dönemde de iyiliklerini sınar. İlgili altıncı ayet şöyledir: Sonra onlar üzerine size tekrar inisiyatif tanıdık ve hamle gücü verdik, sizi mallar ve oğullarla çoğalttık, güçlendirdik ve sizin hinterlandınızı ve taraftar kitlenizi çoğalttık, baskın çıkardık. İkinci vade öncesinde Allah Yahudilere inisiyatif tanıdığını ve mal ve çocuklarla onları takviye ettiğini bildirmektedir. Altıncı ayetin son cümlesinde alışılmadık bir ibare vardır: Cealnaküm eksere nefira. Burada neferan yerine nefiran denmiştir. Bu seferber olma imkanı ve taraftar yığma kapasitesi demektir. İsrail ordusu daima seferberlik ve teyakkuz (vigilante) halindedir. Yahudilerin Müslümanlardan daha fazla nüfusa ve sayıya sahip olduklarını söylemek verileri tersyüz etmek olur. Burada nefir ifadesi taraftarları mobilize etme kapasitesi, potansiyeli demektir. Günümüzde Hıristiyan kitlelerin ve özellikle de Evanjeliklerin İsrail'e müzahir olduklarını düşünürsek 'nefira' ifadesinin anlamını yakalamış oluruz. Nefira kapsamına bugün İsrail'e destek veren Hıristiyanlar kitleler de girmektedir.

İsrail dini olarak kendisini Allah'ın halkı (şabullah el muhtar) olarak tanımlamıştır. Allah'a 'Allah'ın eli bağlıdır, cimridir' gibi isnatlarda bulunurken kendilerini hep yüceltmişlerdir. Allah karşısında edep hali takınmaktan hep uzak kalmışlardır. Bu da azgınlıklarının işaretidir. Dünyada kendilerini milletlerin efendisi olarak görürken ahiret yurdunun da tek varisi saymışlardır. Ahiret yurdunun katıksız kendilerine ait olduğunu söylemişlerdir. Yahudilere ait üstünlüğün dönemsel bir üstünlük olduğunu kabul ederek tevazu cihetine gitmemişler ve üstünlüklerini bir dönemle veya iki dönemle sınırlı görmeyip bütün zamana ve mekana yaymışlar, mutlak hale getirmişlerdir. Yeryüzünde Allah'ın vekili, halifesi bir bütün olarak insanlık dairesi olduğu halde bunlar bu vasfı sadece kendilerini mal etmişler ve özelleştirmişlerdir. İnsanlık içindeki seçilmişlik ise nöbet halindedir. Kur'an bunu tilke'l eyyamu nüdaviluha beyne'n-nas ifadesiyle perçinler. İnsanlar arasında zafer ve hezimeti dolaştırırız demektir. İsrail kıymetini bilirse turnike bir kez daha İsrail'in önüne gelmiştir.

Bu kesintisiz sürekli ve mutlak üstünlük anlayışı karakterleri bozmuş ve tevazu yerine onları üstünlük taslamaya sevk etmiştir. Yahudilerin Mısır'da -peygamberlerinin rehberliği dışına çıkarak -karakterleri bozulduğu gibi günümüzde de benzeri bozuk, sapkın karakterler kazanmışlardır. Mısır'da bulundukları dönemde Firavun İkinci Ramses'in yani düşmanlarının karakterlerine büründükleri gibi bugün de yine cellatları Hitler'in üstün ırk teorisine kapılmışlardır! İbni Haldun'un ifadesiyle mağluplar galipleri taklit etmektedirler. Bu karakter Güney Afrika'daki Apartheid karakterini andırmaktadır. Güney Afrika'daki orijinal Aparrtheid model çökmüş tarihe geçmiş ama daha katmerlisi İsrail de yaşamaktadır. Edward Said'in ifadesiyle Güney Afrika Apartheid sisteminde Mangosuthu Buthelezi ile Bantustan karekteri baskındır, öne çıkmıştır. Bantustan modeli adeta Yahudilerin Ortaçağ'da Batı'da oldukları sırada dışlanmış olarak yaşadıkları gettoları hatırlatmaktadır. Buna mukabil işbirlikçi Mangosuthu Buthelezi modeli de siyasi taşeron olarak tanımlanabilir. İshak Rabin Arafat için 'taşeronumuz 'tabirini kullanmıştır. Yani onun ve muakkiplerinin nazarında Arafat Filistin Buthelezi'sidir. Edward Said de analizinde İsrail'in Filistin'i Bantustan'a benzetmek istediğini vurgulamıştır. Gerçekten de Filistin'in parçaları Bantustan örneğine uymaktadır.

1990 yılında Frederik Willem de Klerk Apartheid rejime son vermiştir. O dönemde Güney Afrika'da beyaz azınlığın nüfusu yaklaşık olarak 4 milyon, siyahların sayısı da 29 milyon civarındadır. Şu an ise Güney Afrika'nın nüfusu 50 milyonu aşkındır ve üstünlüklerini kaybeden beyazların sayısında ise eskisine oranla düşüş gözlenmektedir. Beyazlar bugün sadece Güney Afrika'da nüfusun yüzde 10'unu oluşturuyorlar.

Gazze ile birlikte Batı Şeria bugün İsrail'in Bantustan modelleridir. İsrail uyguladığı bu politika ile birlikte Filistin topraklarını köstebek yuvasına ve labirente çevirmiştir. Filistin toprakları üzerinde 600 teftiş ve kontrol noktası bulunmaktadır. Yine Filistinlilerin dolaşımına engel olmak için Utanç Duvarı ikame etmiştir. Batı Şeria'nın yüzde 30'i yerleşimciler tarafından işgal edilmiş bulunuyor. Yüzde 60'ı ise doğrudan İsrail'in kontrolü altındadır. Gazze ise denizden, karadan ve havadan abluka altında bulunmaktadır.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu haklı olarak İsrail'deki ayrımcı anlayışın Güney Afrika modeline fark attığını ve ona göre çok yönlü ve boyutlu olduğuna temas etmiştir. İsrail sistematik olarak ırki, dini ve kültürel olarak ayrımcılık yapmaktadır. Yahudi toplumunun bir kısmının da sosyal olarak bu ayrımcılığa katıldığını söyleyebiliriz. Dini anlamda Aksa Camii'ne yönelik baskılar dini ayrımcılığı ortaya seren uygulamalar arasındadır. Keza Burak Duvarına el koyarak burasını Ağlama Duvarı haline getirmek de kültürel ve dini anlamda bir ayrımcılıktır. Bir başka ayrımcı uygulama da tıp veya sağlık alanında baş göstermiştir. İsrail, Covid-19 salgını ile mücadelede Filistin tarafının aşıya erişimini kısıtlayarak bu alanda da ayrımcılığını ortaya koymuştur. İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif de Afrika ülkelerine karşı ya da zayıf ülkelere karşı bir aşı ayrımı yapıldığını ifade etmiştir.

Kısaca Siyonizm ideolojisinden önce dini olarak da Yahudiler kendilerini Allah katında imtiyazlı görüyorlardı. Halbuki, yeryüzü serüvenleri bu iddialarını tasdik etmekten uzaktır. İlahi teyitten mahrum olduklarını göstermiştir. Nerede olurlarsa olsunlar zillet ve meskenete çarptırılmışlardır. Şimdi Kur'an-ı Kerim'in ifade ettiği gibi medeniyet nöbetinde onlar üst eli temsil ediyorlar ancak bunun geçici bir durum olduğuna tarihin kareleri tanıklık etmektedir. Allah içlerindeki cevheri ortaya sermeleri için onlara bir fırsat daha vermiştir. Onları bir kez daha üstünlük vererek bu halde iken nasıl davranacaklarını test etmiştir. Yine hüsran yine hüsran olduğunu ileriki satırlar ortayla koymaktadır. İyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz, kötülük yaparsanız yine kendinize yapmış olursunuz. İkinci bozgunculuğun zamanı gelince, yüzünüze kara çalsınlar, daha önce girdikleri gibi yine mescide (Beyt-i Makdis'e) girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi yerle bir etsinler diye (üzerinize yine düşmanlarınızı gönderdik.)

Felen tecide lisünnetillahi tahvila. Allah'ın günlerinde ve yasalarında bir değişiklik göremezsin.

Siyonizm kisvesinden dini olmasa bile laik zeminden yine üstünlük iddialarını sürdürmüşlerdir. Bu eski alışkanlıklarının nüksetmesi olsa gerek. Görecekleri karşılık da geçmişten farklı olmayacaktır.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN