Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Kasım 28, 2023
Kuruşlarımız, kurşun olup vurmasın masumları!..

Zalim ve terör devleti İsrail, "insani ara" olarak adlandırılan ateşkes ve rehine takası sürecinde eksiklerini tamamlayacak, ordusunu takviye edecek ve askerlerini yeniden donatacak yardımlara ihtiyacı olduğunu açıklayıp duruyor… Kendisine destek verecek çok uluslu şirketlere, yardımları için çağrılarda bulunuyor ve bu konuda her türlü yola başvuruyor… Hâl böyleyken, Müslüman ülkelerin mazlum Gazze halkına, Filistin diyarına desteğini ve yardımını konuşmamak mümkün olabilir mi? Elbette ki hayır!.. Bu desteğin üç boyutu olduğunu ve bunların dua, boykot ve yardım üçlüsünü meydana getirdiğini paylaştık durduk; gittiğimiz ve konuştuğumuz her yerde… Bugün, bu desteğin merkezinde bulunan "boykot"tan ve öneminden söz etmek istiyoruz. Zira onun, hem duaların kabulü için şart olan "helal rızık" ile hem de maddi yardımların temelini teşkil edecek bir unsur olmasıyla alakalı bir yönü ve bir bağlantısı var…

Malum olduğu üzere, 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren apaçık bir soykırıma dönüşen savaş ilanıyla birlikte bazı şirketler, İsrail ordusunun gıda ihtiyacını karşılamak üzere konteynerlarla adeta yardım yağmuruna muhatap kıldılar zalimleri… Kimisi meşrubat, kimisi kahve, kimisi hamburger, kimisi giysi ve temizlik malzemeleri üreten bu firmalar, aynı zamanda ülkemizde de pek çok iş yerine sahip çok uluslu şirketler… Bunlardan bir kısmı savaş ilanından önceki zaman diliminde kârlarının bir kısmını İsrail'e hibe eden şirketlerdi aynı zamanda… İlan edilen savaş, onlar için ayrı bir motivasyon unsuru olmuş olmalı ki, ciddi meblağlara ulaşan desteklerini hiç kesmeden devam ettiriyorlar… Peki bu köhne değirmenin zehirli suyu nereden geliyor dersiniz? Azımsanmayacak bir kısmı, maalesef Müslüman toplumların yurtlarından; yani birer "İslam ülkesi" olarak nitelendirilen bizim gibi ülkelerden!.. İsrail'e açık bir şekilde destek verdiğini deklare eden kola, kahve ve hamburger markalarının; temizlik malzemeleri üreten bu şirketlerin, en çok satış yaptıkları ülkelerden birinin Türkiye olduğunu bilmeyenimiz mi var?.. Aslında bundan önceki yıllarda da her zalimce saldırıda çok defa bu boykotlara şahit olduk ülkemizde… Ama sınırlı zaman dilimlerinde gösterilen tepkilerle etkisi de sınırlı kaldı bu boykotların… Ne var ki, bu defa ki boykotların farklı olduğunu düşünebiliriz. Zira, sadece Müslüman toplumların değil, özellikle Batı'da İsrail'in zulmünü protesto eden kitlelerin, aynı zamanda bu soykırımda zalimden yana olan şirketlere ve ürettikleri ürünlere de boykot kampanyaları başlattıklarını duyuyor, okuyor ve izliyoruz. Bir Müslüman olarak bizim bu defa ki boykotun diğerlerinden bir farkının olduğunu idrak etmemizin ve bu defa olaya diğerlerinden farklı yaklaşımda bulunmamızın şart olduğuna inanıyoruz… Çünkü konunun, gerek dinî gerekse insanî yönden bizler için bağlayıcı yönlerinin varlığının da çok açık ve net olduğunu görüyoruz…

Boykot: Kuruşların, kurşuna dönüşmesine engel olmak bilinci…

Yıllarca zalim ve terörist devlete akıtılan kâr paylarıyla ve bizzat bu süreçte yapılan aynî yardımlarla zalimlerin yanında ve arkasında bir destek unsuru olduğunu ayan beyan açıklayan her bir şirket tarafından üretilen mamûlleri bir düşünün… Yenilen her bir hamburger, içilen her bir şişe kola ya da her bir fincan/bardak kahve, tüketilen ya da kullanılan her bir ürün, "kuruşluk" bir bedelle bile İsrail'e ulaşıyorsa hiç şüpheniz olmasın çarpan sayısı milyonlar olunca meblağ, artık "kuruş" olmaktan çıkıp "milyon"a ulaşmış oluyor!.. Bu milyon dolarlar ise masumların üzerine yağdırılan kurşunlara; bu kurşunları atan silahlara; vücudu yakan fosfor bombalarına; sığınılan hastaneleri, okulları ve meskenleri, içindeki insanlarla birlikte koca apartmanları enkaz yığınına döndüren varil bombalarına; ve bombaları atan uçaklara yakıt olarak harcanıyor… Durum bundan ibaret… Durum bu kadar dramatik… Durum bu kadar vahim ve bunların fevkinde, hazin…

Şimdi geliniz tersinden düşünelim. Bilinçle ve kararlılıkla bu ürünlerin her birinden vazgeçince zalimlerin eline geçmesine engel olduğumuz meblağ bir kuruş bile olsa, bir damlacık mesabesindeki bu küçücük katkı, bir boykot dalgasına ve bu dalgaların oluşturduğu bir denize, ummana dönüşebiliyor… Dalgaların vurduğu sahillerdeki kayalardaki oyuklar, yumuşacık suyun sürekliliği sebebiyle oluştuğu gibi boykotun da bilinçli bir şekilde ve sürekli olması gerekiyor. Çünkü başka türlü zalimin zulmüne engel olmak mümkün görünmüyor vesselam…

Boykotun sürekliliği, sadece Gazzeli, Filistinli kardeşlerimize önemli bir destek olmakla kalmayacak aslında bizim de alışkanlıklarımızın esaretinden ve tutkularımıza tutsak olmaktan kurtulmamıza yardımcı olacaktır diyebiliriz.

Konuya devam edeceğiz. Esenlikler dileğiyle…

Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN