Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Eylül 26, 2023
“Doğduğu gün, ona selâm olsun…”

Meryem Suresi, yaşlılık dönemini kemâl mertebesinde yaşayan Hz. Zekeriyya'nın (as) içli duasıyla başlar: "Rabbim! Kemiklerim zayıfladı. Saçlarım ağardı. Ama ben sana dua edip de hiç mahrum kalmadım. Bedbaht olmadım…"

Sûre, muhteşem bir tablo çizerek ilerler… Bu aziz peygamberin Allah Teâlâ'dan bir oğul evladı istediğini, bu vesileyle Hz. Yakub'dan gelen soylarının devam etmesini arzu ettiğini, Allah Teâlâ'nın da ona, ismini "Yahya" olarak verdiği bir evladının olacağı müjdesini melekleriyle gönderdiğini bildiren ayetlerle devam eder, sonrasında Hz. Yahya'nın (as) dünyaya gelip, kendisine daha çocukluk yıllarında hikmet verildiğini beyan eder, bizlere… İlgili ayetler yine onun, kalp yumuşaklığı ve ruh temizliğine sahip biri olduğunu, hem Allah Teâlâ'ya saygılı hem de anne babasına hayırlı bir evlat olduğunu bildirmektedir… (Bkz. Meryem, 1-14)

Ondan bahseden ayetler, Meryem Suresi'nin 15.ayetindeki "Onun doğduğu güne, vefat ettiği güne ve tekrar diriltileceği güne selam olsun" ifadesiyle son bulur…

Bu güzel vasıfları sebebiyle Hz. Yahyâ, Allah'ın övgüsüne mazhar olmuş ve bütün bu hallerde yani dünyaya gelirken, dünyadan giderken ve kıyamet gününde kabirden kalkarken Allah'ın inâyetinin onunla beraber olacağı bildirilmiştir.

Hz. Yahyâ'nın milâttan önce 5. yılda dünyaya geldiği kabul edilir. Bazı eserlerde ise Hz. Îsâ'dan üç yaş büyük olduğu kaydedilmiştir. Ancak özellikle Âl-i İmran Suresi'ndeki 39. ayette onun, "Hz. İsa'nın getireceği ilahi vahyi ve onun peygamberliğini tasdik eden" bir peygamber olduğunun bildirilmesi önemlidir.

Meryem Suresi aynı zamanda Hz. Meryem (as) ve babasız bir şekilde mucize olarak dünyaya getirdiği evladı Hz. İsa'dan da (as) bahseder… Annesi Hz. Meryem'in bir oğlunun olacağını haber aldığı andan itibaren yaşadığı olaylar anlatılır bu ayetlerde… Dinler Tarihi uzmanlarının tespitiyle İncil'de bile olmayan bilgilerle Hz. Meryem de oğlu Hz. İsa da (asm) Kur'an-ı Kerim'de detaylı ve etkileyici ifadelerle tanıtılmışlardır. (Bkz. 16-32) İşte bu ayetlerin sonunda da yine şu ifadeye rastlamaktayız: "Doğduğum gün de öleceğim gün de tekrar diriltileceğim gün de bana selam (esenlik) verilmiştir." (Meryem, 33).

Kendisinden önce kutlu elçilik görevleriyle gönderilen Hz. Yahya ve Hz. İsa'nın (asm) "doğdukları güne selam olsun" denilen ayetler, "Son Nebi" olarak vasıflanan Hz. Muhammed Mustafa'nın (as) bütün "alemlere rahmet" vesilesi olduğunu haber vermekteydi… Artık gören göz, hisseden kalp, tefekkür eden akıl, böylesi üstün vasıflarla dünyamıza gönderilen Sevgili Peygamberimizin (sav) velâdetine sahne olan saatlerin, gecenin ve sabahının elbette olağanüstü değerde bir niteliğe sahip olduğuna inanır…

İşte bu inançla asırladır Rebiülevvel ayının 12. gecesi Mevlid-i Nebi olarak sevinçle ve şükürle kutlanır. İdrak ettikleri yeni bir Mevlid kandilinden dolayı varlıklı kimseler, Allah'a şükür ifadesi olarak ihtiyaç sahiplerine ziyafetler verir, ikramlarda bulunurlar… Asırlardır bu geceler ve ertesi günleri, İslam coğrafyasında bir bayram sevinci olarak yaşanagelmiştir vesselam…

"Ben, annemin rüyasıyım…"

Bir ilahinin sözleri olarak hafızalarımızda yer eden cümle, aslında bir hadis-i şerifin bir kısmı… Bilindiği üzere Hz. İbrahim, oğlu İsmail (asm) birlikte Kâbe'nin yanı başında ellerini açıp duada bulunmuşlar ve niyazlarından birini de soylarından bir peygamber gönderilmesi hususunda arz etmişlerdi, Allah Teâlâ'ya… Yine Son Nebi'den önce peygamber kılınan Hz. İsa (as) kendisinden sonra gönderilecek Ahmed isimli bir peygamberin müjdesini vermişti, içinde yaşadığı topluma ve tüm insanlığa…

Aradan yıllar ve asırlar geçti ve nihayet Son Nebi (sav) 571 yılının bir bahar sabahında kameri aylardan Rebiülevvel ayının 12. gecesinin sabahında, tan yeri ağarmadan, taşıdığı nur ile kainatı aydınlatarak dünyamıza teşrif etti… Ancak O "Varlığın Nuru" daha dünyaya gelmeden, annesine gördüğü rüya ile üstünlüğü ve yüceliği tanıtıldı. İşte bu sebeplerden dolayı bir hadis-i şerifte şu bilgi vardır: "Ben, ceddim İbrâhîm'in duâsı, kardeşim Îsâ'nın müjdesi ve annemin rüyasının tecellisiyim."

Peki, annesi nasıl bir rüya görmüştü?

Hamilelik döneminin ilk zamanlarında kendisine rüyada, "Ey Âmine! Sen bu ümmetin efendisine hâmilesin! O, dünyâyı şereflendirdiği zaman:

«Her hasetçinin şerrinden O'nu tek olan Allah'a havâle ederim!» diye duâ et ve O'na «Muhammed» ismini ver!" diye seslenildiğini işitti. Daha sonra gördüğü bir başka rüyada ise evinden çıkan büyük bir nurun Şam bölgesindeki sarayları aydınlattığına şahit oldu…

Peygamberimizle birlikte gittikleri Medine ziyaretinden dönerken yolda hastalanarak vefat etmeden önce altı yaşlarındaki evladına şu sözleri söyledi:

"Allah Sen'i mübârek kılsın! Eğer rüyâda gördüklerim doğru çıkarsa, sen Celâl ve İkrâm Sâhibi Allah tarafından Âdemoğulları'na helâl ve harâmı bildirmek üzere gönderileceksin. Allah Sen'i, putlardan ve putperestlikten de koruyacaktır.

Her hayat sâhibi ölecek, her yeni eskiyecek, her büyüyen fenâ bulacak, yok olacak. Ben de öleceğim fakat ebediyyen yâd edileceğim. Çünkü temiz bir evlât dünyâya getirdim ve arkamda hayırlı bir hâtıra bırakarak gidiyorum!.."

Sözlerimizi Süleyman Çelebi'nin mısralarıyla bitirmek isteriz…

Bu gelen ilm-i ledün sultanıdır / Bu gelen tevhid ü irfan kânıdır..
Bu gelen aşkına devr eyler felek / Yüzüne müştak durur ins ü melek
Bu gece şâdân olur erbab-ı dil / Bu geceye cân verir ashab-ı dil…

Mevlid-i Nebi geceniz mübarek olsun; gönül kandilleriniz dâim olsun…

Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN