Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Ağustos 31, 2023
İnsanlık tarihinde ilk kez kim yemin etti?
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Karşısındaki insanı ikna etmek için insanların sık sık yeminler ettiğine şahit oluruz. Günlük hayatta karşılaştığımız olağan hadiselerden biridir bu durum… Peki hiç düşündük mü, insanlık tarihinde ilk defa kim tarafından ve hangi amaçla yemin edilmiştir? Doğrusu Kur'an-ı Kerim'in bize verdiği bilgiler olmasa bu hususta fikir yürütmeyi de gerçeği bulmayı da başaramayacaktık.

İnsanı toprak ve suyun karışımı olan balçıktan var eden, onu en güzel bir suret ile şekillendiren ve kendi ruhundan üfleyerek can veren Allah Teâlâ, "Adem" ismini verdiği bu varlığı, yeryüzünde halifesi olarak tayin etmiş ve meleklere, bu çok değerli (mükerrem) varlığa, saygı amacıyla secde etmelerini emretmişti. Onlar topyekün bu emri yerine getirmiş ve Hz. Adem'in önünde böylesi bir saygı davranışında bulunmuşlardı; bir tek "İblis" adlı varlık hariç olmak üzere… O, kendisinin dumansız ve en kaliteli ateşten yaratıldığını, Adem'in ise çamurdan bir varlık olduğunu öne sürerek kendisinin üstün olduğunu iddia etmiş ve bu saygı davranışını yerine getirmekten kaçınmıştı. (Konuyla ilgili ayetler için bkz. Bakara, 30-38; A'râf, 11-27)

Allah Teâlâ'nın emrini yerine getirmekten kaçınan ve işlediği bu cürümde ısrarlı olan İblis, Hak katından kovulmuş ve cennetten çıkarılmıştı. Ancak bu esnada son bir istekte bulunan İblis, kıyamete kadar yaşama hakkı istemişti. Bir de en büyük arzusunun, sahip olduğu makamı kaybetmesine ve cennetten kovulmasına sebep olan Adem'i ve neslini yoldan çıkarmak olduğuna dair and içmişti. Allah Teâlâ'nın verdiği cevap manidar idi: "Senin, şaşkın azgınlar dışında benim kullarım üzerinde hiçbir hakimiyetin söz konusu değildir." (Bkz. Hicr, 42)

Kur'an-ı Kerim'in farklı ayetlerinde bize anlatılan durum böyleyken, neden insanoğlu, şeytana uymakta ve ayartmalarına kulak vererek onun dümen suyuna girmektedir? Bu kısa sorunun muhtelif cevapları olabilir ancak en kısa yoldan şunu ifade edebiliriz ki, karşımızda insanı her yönüyle iyi tanıyan ve onun zaaflarını çok iyi etüd ederek "nabza göre şerbet vermeyi" profesyonelce gerçekleştiren bir varlık vardır. İblis'e, "Şeytan" denilmesinin sebebi de kötülükleri telkin etmede çok ustaca davranıyor olmasıdır. Bir adı da "Vesvâs" olan İblis aynı zamanda vesvese verme hususunda da bir profesyoneldir! İlk vesvese verişi, ilk defa zaaf noktalarını bilip bunları kullanması ve ilk defa Allah adına yemin ederek muhataplarını aldatması ve kandırması, hep birden İblis'in kötülükleri icra hususunda ne kadar başarılı oluşunun işaretleri ve artık adının "Şeytan" olarak anılmasını gerektiren noktalardır. Dilerseniz onun tüm insanlığın ebeveyni olan Hz. Adem ile Hz. Havva'yı aldatmasının nasıl gerçekleştiğine bakalım…

Allah Teâlâ, İblîs'i bulunduğu makamdan kovduktan sonra Âdem'e, "Sen eşinle birlikte cennette yerleşin istediğiniz şekilde yiyin için ama bu ağaca yaklaşmayın, yoksa kendinize yazık etmiş olursunuz" buyurdu. Hz. Adem ve eşi orada günlerini geçirmeye başladılar. Cennet olarak adlandırılan bu mekânın her tarafında gezmek, yiyecek ve meyvelerinden yemek imkânına sahiptiler. Ancak kendilerinin ayağını kaydırmaya and içmiş İblis belâsından haberdar değildiler. Ayetteki ifadesiyle, "Derken şeytan, örtülü olan avret yerlerini birbirine göstermek için içlerine bir vesvese verip kafalarını karıştırdı. Sonra da "Rabbiniz size bu ağacı, sadece melek olmanızı istemediği için veya burada ebedî kalanlardan olmayasınız diye yasakladı" dedi. Sonra da çok kuvvetli bir yemin ederek, "kendisinin onların iyiliğini isteyen biri olduğunu" söyledi. (A'raf, 19-20)

Ayetle ilgili bilgi veren tefsir kaynakları, İblis'in bir yolunu bularak Hz. Adem ve Havva'ya hıçkırıklarını ve ağlayışını duyurduğunu yazarlar. Bu sahte gözyaşlarını gerçek sanan onlar, ağlayışının sebebini sorduklarında İblis, cennetin nimetlerine ve rahatlığına iyiden iyiye alışan ve bunları kaybetmek istemeyen onlara şu anlamlı sözleri söylemişti: "Sizin için ağlıyorum. Çünkü siz buradan yakın bir zamanda çıkarılacaksınız!" Bu sözler onları son derece etkilemiş ve şeytanın verdiği bu sahte bilgiyi bir de onlara yemeleri yasaklanan ağacın, aslında onların burada ebedi kalmalarına vesile olacağı telkiniyle birleştirmişlerdi. Artık, Hz. Adem ile eşi için melek olmak veya ebediyet vasfına kavuşup bu nimetleri kaybetmemek için tek yol, kendilerine yasaklanan ağaçtan yemekti… Öte yandan, Hz. Adem'in daha önce hiç muhatap olmadığı bir şekilde Allah adına yemin edilmesiyle karşı karşıya kalması da önemli bir unsurdur. Zira İblis, istediği sonucu elde etmek için Allah'ın adına yemin etmekte hiçbir mahzur görmemişti.

Etrafınıza bir bakınız… Ne kadar kolay, ne kadar sorumsuzca ve ne kadar büyük şeyler üzerine yeminler edilmekte… Kötü niyetli kimselerin, manevi değerleri dillerine alarak ettikleri yeminlerin kökü, atamız Hz. Adem ile eşini aldatmak ve günah işletmek için Allah adına yemin eden İblis'e dayanmaktadır. Ayetler, müminlerin sosyal hayatta dikkatli, firasetli ve farkındalık şuuruna sahip olmalarını hatırlatırken, kimilerinin kötü emellerine ulaşmak için her yolu mübah görebilecekleri uyarısını da yapmaktadır. Zira etrafımız insan suretindeki şeytanlarla dolu… Böyle bir zamandayız vesselam…

Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN