Dinde, şifada ve tecrübede ümmi: Bir tipoloji olarak “Kocakarı”
"Kocakarı imanı" diye bir tabir vardır, oldum olası mesafeli yaklaştığım tabir ömrün kemale doğru yol aldığı yıllarda daha çok karşıma çıkıyor. İnsanın sorgusuz sualsiz inanabilmesi ve tereddüde boşluk bırakmayacak kesinlikle dini önermelere teslimiyetine kocakarı inancı deniliyor. Meşhur hikayedir: Allah'ın varlığını bin delil üzerinden (gerçekten de abartı) kanıtladığı ileri sürülen Fahreddin Razi'nin şehre geldiğini duyan yaşlı kadın eline bastonunu alarak Razi'yi dövmeye gider. Öfkesinin nedeni sorulunca 'O kadar şüpheyi nereden bulmuş da delil getiriyor' dediğinde kesin inancın araştırma ve merakı anlamsızlaştıran emniyet alanını fark etmiş oluyoruz. Razi'nin en büyük temsilcisi olduğu kelam metinlerinin yazım tarzına bakınca kocakarının söylediklerine hak vermemek elde değil. Kelamcılar düşüncelerini savunurken sonuçları öngörülen eleştirileri ve kuşkuları beyan eder, muhayyel kuşkucuyu 'iddia edilirse' veya 'iddia edersen' üslubuyla konuşturur, sonra kuşkuları peş peşe çürüterek insanı imanın serinliğine ve selametine taşır. Sistem o kadar içe kapalı ve o ölçüde ikna edici görünür ki tereddüdü anlamsızlık olarak görmeye başlarsınız. Metni bir yana bırakınca yazarın susturduğu bütün kuşkular zihninizde uçuşmaya başladığında kocakarının dedikleri aklınıza gelir: Kelamcının dile getirdiği kuşkular sahi kimin kuşkularıdır?
Kocakarı dini hayat ve geleneklerde dingin ve yeterli insan tipine dönüşerek etkinliğini sürdürmüş, mücadeleden usanmış merakını tüketmiş yorgun aklın varmak istediği dinginliğin, bilgeliğin, huzurun bilhassa da tahayyürü ve araştırmayı küçümseyen şefkatli kibrin temsilcisi olmuştur. Kocakarı eğitim ve öğrenime bağlı olmaksızın nesilden nesle aktarılan melekeleşmiş davranışlarla etkili bir pratiği temsil eder. Böyle bir pratiğe kelimenin gerçek anlamıyla akıl demek yakışmaz, burada az çok bilgelikten, daha çok hafızadan, güçlükler karşısında yaşamda kalabilme direncinden söz edebiliriz. Bu anlamıyla 'kocakarı' sadece kadın da değildir: Musa ile çoban hikayesinde kocakarı bir erkek olarak görünür.
Kocakarının dile geldiği yer, tecrübe alanıdır. İnsanlık tecrübesi gelenekler, görenekler, bilhassa dil ve deyimler üzerinden aktarım imkanı bularak yaşanan anı geçmişe bağlar, daha doğrusu geçmişin birikimiyle içinde bulunduğumuz anı şekillendirir. Bu geniş fakat yer yer tahrif edilmiş birikimde bir başarı ve sonuç alma imkanı bulunabileceği kesindir. Zaten kocakarının ikna kabiliyeti de işe yararlılık ilkesinden beslenir. Sadece kocakarı bilgeliğinde değil, bilgi ve eğitim yolundan gitmeksizin insanların bir takım başarılara ulaşabileceği bilinen bir hadisedir. Filozoflar öğretim ve eğitim görmeksizin ulaşılan başarıları eğitimin istisnası olarak tartışmışlardır. Herhangi bir eğitim veya öğrenim görmeksizin büyük şair olan veya müzik veya insanları etkilemede veya başka bir alanda özel kabiliyet sahibi olanlar böyle başarıları nasıl elde ediyorlar? Sorun Farabi'nin ele aldığı konulardan birisiydi mesela.
Kocakarının etkili olduğu alanların başında tedavi ve sağlık alanı gelir. Kocakarı tam anlamıyla kitapsız ümmi doktordur. Platon bir üst bilim tasavvuru (metafizik gibi) yoksa aşçılar ile doktorları ayırt edemeyiz der. Çünkü her ikisi de sağlığı korumak için insanlara tavsiyelerde bulunur, her ikisi beslenme üzerinde durur, en azından yöntemde birbirlerine benzerler. Fakat birincisi tecrübe ve deneyim alanında konuşurken ikincisi bilgiden ve araştırmadan hareketle konuşur, deliller ortaya koyar. İbn Sina 'bilmek nedeni bilmektir' derken tecrübeye karşı bilginin, pratikliğe karşı araştırmanın ve yöntemin ehemmiyetini vurgulamış olmaktaydı.
Kocakarı bilgeliğinin etkili olduğu başka alan ise dini hayattır. Vakıa işin bu kısmı bilgi ile inanç, bilgi ile eylem arasında ortaya çıkan çelişkilerde daha etkili hale geliyor. Razi menkıbede anlattığımız haliyle bir kocakarı ile karşılaşmamıştır. Fakat akıl ve bilgi eleştirisinde bizzat kendisi kocakarı gibi hareket ettiği örnekler sergilemiştir. Öyle ki dinin akılca savunulmasının, her konuya akıldan kanıtlar getirilmesinin mümkün olmadığını, akılcı yaklaşım yerine ameli bir ahlak yolunun takip edilmesi gerektiğini söylerken Razi, kocakarı tecrübesine hak verir. Müslüman alimler arasındaki en büyük ismin nihayetinde akıldan ümit kesebileceği bir teslimiyette karar kılmış olması bütün dönemlerde en ciddi dini düşünce sorunu olarak görülebilir. Biz tereddüt ve kuşkularımız için kendisinden delil ve bilgi beklerken Razi 'aradığınız burada yok, yaşadığınız geleneği takip edin' diyorsa ortada ciddi sorun var demektir. Galen'in bir bahisteki akılcılık eleştirisini onaylarken Razi 'kocakarı' teslimiyetini o kadar dışa vurur ki bunca kitabı neden yazdın diye sorasınız gelir. Doktorlar-doğa bilimciler ile metafizikçiler arasındaki bir tartışma vesilesiyle Galen 'bilmiyorum ki bir ruhumuz var mı, yoksa her şey mizacımızdan mı ibaret?' diye tereddüdünü ifşa etmişti. Razi, Galen'i savunurken 'bu söz hikmet ve bilgelikten başka neyin delili olabilir?' dediğinde büyük kelamcının akılcılığındaki gizli amacını keşfederiz. İmam Matüridi, İmam Gazali'de benzer tutumu görebiliriz. Tarikatlarda şekillenen tasavvuf anlayışında 'kocakarı' mürşid-i kamil gibi süreci şekillendirir, en kestirme yoldan bize teslimiyeti salık verir. Bu tasavvuf anlayışında akıl ve bilgiye yönelik eleştiriler daha kuvvetli ifade edilmiş, tasavvufun araştırma, merak ve yolculuk olabileceği fikrinin yerini işin başında ortaya çıkan teslimiyet ve sükûnet almıştır.
Kocakarının sağlık alanındaki etkinliği azalsa bile dindeki etkinliği varlığını sürekli tahkim ediyor. Bu durum dinin geleceği bakımından özellikle dini düşüncenin selameti bakımından hayra alamet değil. Dini düşünce sonuçları ne olursa olsun daha çok merak, daha çok araştırma ile kendisine yeni alanlar açarak meşakkatli yollarda ilerlemek zorundadır.
Ekrem Demirli
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.