Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Ekim 8, 2022
Şanlı peygamber: Nur saçan bir kandil!
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Yeni bir Mevlid-i Nebi'nin idrakindeyiz… Yeniden bizleri Rebiülevvel ayına ulaştıran, bu geceye kavuşturan ve ihyasına imkan bahşeden Allah Teâlâ'ya hamd olsun…

İsmi semada Ahmed, yeryüzünde Muhammed olan; Hz. İbrahim'in (AS) duası, Hz. İsa'nın (AS) müjdesi, Amine Hatun'un rüyasının tecellisi, Son Nebi ve Habîb-i Hüdâ Hz. Muhammed Mustafa'ya (SAV) salât ve selam olsun…

Aşıklardan birinin nutk-ı şerifi içinde şöyle bir cümle vardır: "Bitmez güzelin vasfı, ağaçlar kalem olsa…" Evet öyle bir güzeller güzelinden bahsediyoruz ki; asırlardır diller onu söyler, satırlar onu yazar, şiirler ona adanır, naatler ona ithaf olunur, eserler onun hakkında kaleme alınır… Yine de hakkında anlatılacak şeyler bitmez… İşte böyle bir güzel!

Diyanet İşleri Başkanlığı bu yılın Mevlid-i Nebi Haftası etkinliklerinde Sevgili Peygamberimizin (SAV) insanları irşadı, onları "muallim" ve "mürebbi" vasıflarıyla eğitip yetiştirmesi konularını ana tema olarak belirledi. Bu yılki uluslararası sempozyumda bu tema çerçevesinde tebliğler sunuldu; hafta içi etkinliklerde de bu tema esas alınarak konunun detayları ele alınacak, yüzlerce programla yurt içi ve yurt dışında…

Bugünkü yazımızda bir ayet üzerinde duracak ve Sevgili Peygamberimizin (SAV) vasıflarından bahseden bu ayetin yansımalarından söz etmeye çalışacağız…

"Yâ Eyyühe'n-Nebî" neyi ifade eder?

Ahzâb suresinin 45. Ayetinde Allah Teâlâ'nın (CC) Peygamber Efendimize (SAV) şu hitabıyla başlanır söze: "Yâ Eyyühen'n-Nebî"… İslam âlimlerinin bu ifadeye dair önemli tespitleri olmuştur. Kısaca ifade edecek olursak, diğer peygamberlerden bahsedilen ayetlerde onlara hitaben Cenab-ı Hak (CC) peygamberlerin isimleriyle sözlerine başlar. Bir başka ifadeyle onları "Ey Adem!, Ey Nuh!, Ey İbrahim!, Ey Musa!, Ey İsâ!" hitabıyla muhatap alırken Son Nebi Hz. Muhammed'i (SAV) ismiyle değil, bulunduğu makamıyla, taşıdığı peygamberlik vazifesiyle muhatap almış ve "Ey Şanlı Peygamber!" olarak karşılık verilen "Yâ Eyyühe'n-Nebî!" hitabıyla ayete başlamıştır. Bu ise Peygamber Efendimizin (SAV) diğer peygamberlerden farklı ve üstün mertebesine işarettir. Tıpkı Allah Teâlâ'nın (CC) Esmâü'l-Hüsnâ olarak bilinen en güzel isimlerinden ikisi olan er-Raûf (CC) ve er-Rahîm (CC) isimlerinin, yaratılmışlar içinde sadece Peygamberimiz için birer vasıf oluşuna işaret eden Tevbe suresinin 128 ayetindeki "… O peygamber müminlere karşı çok şefkatli ve merhametlidir." ifadelerinde olduğu gibi…

Ahzâb suresinin bu ayeti de Resul-i Ekrem (SAV) Efendimizin işte böyle bir farklılık ve üstünlüğüne vurgu yaparak başlamakta ve ardından gelen ayet ile bütünleşerek şöyle devam etmektedir: "Biz seni, bir şahit, bir müjdeci ve bir uyarıcı, Allah'ın izniyle O'na (ve gönderdiği dine) çağıran ve etrafını aydınlatan bir kandil olarak gönderdik." (Ahzâb, 45-46)

Buradan itibaren başlayarak ardından gelen on iki âyette, Sevgili Peygamberimizin (SAV) maddî ve mânevî özellikleri, Allah katındaki değeri, bir insanın altından kalkamayacağı kadar ağır yükü ve kutsal görevi sebebiyle Allah Teâlâ tarafından kendisine lutfedilen ona özgü yardım ve destekleri açıklanmaktadır. Ancak Nebiyy-i Muhterem (SAV) Efendimizin farklılık ve üstün nitelikleri, üstlendiği görev ve yerine getirdiği vazifelerinden kaynaklanan güzel isimleri, burada sayılanlardan ibaret değildir. Ebû Bekir İbnü'l-Arabî isimli İslâm âliminin tespitlerine göre Kur'an-ı Kerim'de tam altmış yedi ayette Peygamber Efendimizin (SAV) isimlerine işaret vardır. (Bkz. Kur'an Yolu, ilgili ayetin tefsiri)

Sadece bu ayette onun "Şâhid, Mübeşşir, Nezîr, Dâi, Siracen Münîr" isimleri ve özelliklerinden bahsedildiğini görmekteyiz.

Peki Sevgili Peygamberimizin (SAV) "şâhid" olarak nitelenmesi ve ardından gelen özellikleri ne ifade etmektedir?

Allah Teâlâ (CC) bir peygamber gönderip de onlara inanç, amel, ahlâk konularında ne istediğini açıklamadıkça insanları sorumlu tutmamaktadır (Bkz. İsra, 15). Bu hakikati destekleyen Nisa suresinin 165. ayetinde şöyle buyurulmaktadır: "Bilmiyorduk, bilemezdik demeyesiniz diye size peygamberler gönderdim." Buna rağmen âhirette "bize bir uyarıcı gelmedi, uyarılmadık, bize bilgi verilmedi" gibi mazeretleri ileri sürecek olanlara da Allah Teâlâ peygamberlerini şahit gösterecektir. İşte "Hâtemü'n-Nebiyyin" olarak Peygamberimiz, (SAV) önceden gelip geçmiş ümmetlerle birlikte kendi çağında yaşamış insanlar hakkında bu şahitliği yerine getirecek olan kişidir… Onun doğruyu söyleyen biri olduğu ve doğru şahitlik edeceği hususunda onu tezkiye eden ise bizzat Allah Teâlâ'dır.

Biliyoruz ki, Sevgili Peygamberimiz (SAV) hem Kur'an âyetlerini tebliğ etmekte hem de bunları açıklamaktadır. Onun tebliği ve açıklamaları, itaat edenler için ebedî mutlulukların müjdesi, inkâr ve isyan edenler için ise felâketlerin haberidir. Bu yönüyle o hem müjdecidir hem de uyarıcı…

Yine Peygamber Efendimiz (SAV) insanları Allah'a çağırmaktadır; yani O'na iman, ibadet ve itaat etmeye davet etmektedir. Burada dikkat çeken bir nokta, Peygamberimizin bu görevi yine Allah'ın izniyle yapmakta olduğudur. Allah bir kuluna insanları kendine çağırma izni, yani bilgisi ve yetkisi vermedikçe hiç kimse bu vazifeyi üstlenemez. Bu konuda ümmetine düşen görev ise, Sevgili Peygamberimizden (SAV) öğrendiği şekilde insanları Allah'ın dinine çağırmaktır (Bkz. Kur'an Yolu, ilgili ayet). Sırf bu sebepten dolayı, Hadis ilminde son derece hassas ve ilmî kriterler konulmuş ve bunlar titizlikle uygulanmış ve Peygamberimizin sözleri büyük bir özen gösterilerek nesilden nesile aktarıla gelmiştir.

Rabbinden kendisine vahy ettiği her bir ayeti tebliğ ederken aynı zamanda hükmünü de bizzat yaşayarak insanlara örneklik teşkil eden Sevgili Peygamberimiz (SAV) işte bu özelliğiyle Allah Teâlâ (CC) tarafından "etrafına ışık saçan bir kandil" olarak nitelendirilmiştir, ayetin son kısmında… Sâhi, hiç düşündünüz mü bu kandilin ışığı hiç sönmez mi, yaydığı nur hiç bitmez mi?.. Allah Teâlâ (CC) Son Peygamberi, Resul-i Ekrem (SAV) Efendimize öyle bir mucize lütfetmiştir ki, diğer peygamberlerin mucizeleri ancak onlarla birlikte var iken Peygamberimizin en büyük mucizesi olan Kur'an-ı Kerim, Peygamberimizin bu dünyadan ayrılmış olmasına rağmen hala aramızda yaşıyor… İşte bu sebepten dolayı her daim o yüce nebiden, o aziz peygamberden, o kutlu elçiden bahsediyor… Kıyamete kadar Allah Teâlâ'nın korumasında olan Kurân-ı Kerim, hep onun özelliklerinden haber vermeye devam edecek bizlere… Daha dün bile hutbelerde Sevgili Peygamberimizin (SAV) bu özelliğinden bahsedilmedi mi?..

Nice Mevlid-i Nebi'ye ve nice kandillere efendim…

Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN