Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Eylül 9, 2022
“O erler ki…”

Yazımızdaki başlığımız Kur'an-ı Kerim'deki karşılığı "Ricâlün…" diye başlayan ve Allah'ın sevgili kullarını vasf eden ayetten mülhem bir şiirin başlığı aynı zamanda… Ayet-i Kerime Nûr suresinin 37. Ayeti… Buyuran, Alemlerin Rabbi Allah Teâlâ… Yine O'nun verdiği kudretle ve bu ayetten aldığı ilhamla şiiri yazan ise merhum Necip Fâzıl Kısakürek…

Bundan önceki son iki yazımızda niyetin önemi ve kalbin değeri konuları üzerinde durmuştuk, hatırlarsanız… Bugün de esasen bu iki konunun devamı niteliğinde olan "niyeti sahih ve kalbi selim" olan kullardan bahsetmeye çalışacak, böylece aktarmaya çalışacağımız bilgilerle bir bütünlük elde etmeye çabası içinde olacağız.

Önce Yüce Rabbimizin mübarek sözlerini aktaralım: "Allah'ın yapılmasına (inşasına) ve içinde isminin anılmasına izin verdiği evlerde, sabah akşam Allah'ı tenzih ederek anan birtakım kimseler vardır. O erler ki, ticaretin de alım-satım işlerinin de kendilerini Allah'ı anmaktan, namazı hakkıyla kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoyamadığı, kalplerin ve gözlerin dehşetle sarsılacağı bir günden korkan kişilerdir. Onlar Allah'ı, kendilerinin yaptıklarından daha güzeli ile ödüllendirsin, daha fazlasını da lütfundan versin niyetiyle ve dileğiyle anarlar. Allah dilediğini hesapsız bir şekilde rızıklandırır." (Nûr, 36-38)

Aslında bizi doğrudan ilgilendiren kısım, Nûr suresinin 37. Ayeti olmasına rağmen önceki ve sonraki ayetlerle bağlantılı olduğu için bu ayet-i kerimeyi bağlamından koparmamak adına üç ayeti birlikte ele almış olduk.

Er kişilerin özellikleri…

Tefsir kaynaklarından sizler için özetleyebileceğimiz bilgiler çerçevesinde Allah Teâlâ, bazı evleri ve bu evlerin sâkinlerini örnek göstermektedir. Bu evler Allah'ın izniyle ve yine O'nun verdiği imkan ve uygun şartların bir araya gelmesiyle inşa edilmiştir. Tıpkı Hz. İbrahim (AS) ve Hz. İsmail'in (AS) niyet saflığıyla, Allah'ı anmak ve O'na ibadet maksadıyla inşa edilmeye başlanmış ve Allah'ın izniyle tamama ermiş ve bir ibadet mekânına dönüşmüştür… Artık oranın sâkinleri sabah akşam Allah'ın adını zikreden, O'nu gündüz ve geceleri anan kimselerdir… İşte bu evlerden bir nur semaya doğru yükselir, meleklerin dikkatini çeker… Bazen bir sahur sofrasına otururken çekilen besmele, bazen bir seher duasında yapılan tesbihat, bazen bir teheccüd namazı için alınan tekbir… Hâsılı her zikir ve tesbih, her hamd ü senâ ve şükür ifadesi bir nur olup göğe yükselirken, o evi diğer evlerden farklı hale getirir… Bazen o evler sadece evin sâkinlerine değil, misafirler için de bir ibadet mekânına dönüşür. Sevgili Peygamberimiz (SAV) bir hadis-i şerifinde bu vasıflara sahip evleri "Allah'ın evlerinden bir ev" olarak nitelemektedir. Nasıl Allah Teâlâ, Kabe-i Muazzama'yı "kendi evi (Beytullah)" olarak niteliyorsa, Resul-i Ekrem (SAV) Efendimiz de hadis-i şerifinde böylesi evler için de aynı ifadeyi kullanmakta ve şöyle buyurmaktadır: "Bir topluluk, Allah'ın evlerinden birinde bir araya gelip Allah'ın kitabını okudukları ve aralarında müzakere ettikleri (onu anlamaya çalıştıkları) sürekli olarak durmadan onların üzerlerine "sekînet" iner. Onları "rahmet" çepeçevre kuşatır ve Allah onlardan, kendi katında olanlara bahseder ve onları anar." Hadis-i Şerif'te geçen "sekinet" için İslam âlimleri "müminlerin gönlüne huzur ve mutluluk duygusu telkin eden melekler" veya bizzat "gönüllerde huzur ve tatmin duygusunun oluşması" manasını vermişlerdir.

Bu bilgiler çerçevesinde şöyle bir sonuca ulaşılabilir: Bir mekân ne kadar Allah'a ibadet için kullanılırsa o kadar Allah'a aittir; O'nun nurunun tecellisine mazhardır ve O'na lâyıktır. Allah'ın nurunun mânevî ufukları aydınlattığı mekânlar yalnızca mescidler değildir, Allah'a ibadet edilen her mekândır, her evdir. Bir mekânda ibadet, zikir ve tefekkür o mekânda nurdur. İşte bu mekanların sakinleri olan öyle kişiler vardır ki kadın olsun erkek olsun Allah Teâlâ (CC) onları "ricâl" kelimesiyle ifade buyurmaktadır. İşte bu er kişilerin birtakım özellikler taşıdıklarını haber veriyor bize ilgili ayet-i kerime… "Onlar, ne ticaretin ne de alış-verişin kendilerini Allah'ı anmaktan, namazlarını kılmaktan ve zekatlarını vermekten alıkoyamadığı kimselerdir. Onlar kalplerin ve gözlerin dehşetle sarsılacağı bir günden korkarlar."

İnsanların çoğu, aslında kendisi de fâni olan bu dünyada, ticaret, alışveriş, zanaat, sanat ve eğlenceyi bir tutku haline getirmekte ve böylece her biri onu Allah'ı (CC) anmaktan ve ibadetlerini yerine getirmekten alıkoyan bir unsur haline dönüşmektedir. İşte "o erler ki" diye başlayan ayeti-i celile, insanlar içinde bazı kulların, sınandıkları bu unsurlara kapılmayıp her şeyin gerçek mâliki ve sahibi Allah'ı, kendisine verdiklerinden dolayı hamd ve şükürle anan ve diğer ibadetlerini gereği gibi yerine kimseler olduklarını bildirmektedir. Allah'ın örnek gösterdiği, övdüğü, yaptıklarının karşılığını fazlasıyla vereceği, ayrıca karşılığı olmayan hesapsız lütuflarda bulunacağı bu kullar, aynı zamanda dünya-âhiret dengesini iyi kuranlar, ebedî olanı fâniye, devam ve sürekli olanı geçici olana değişmeyenlerdir.

Onlardaki kulluk şuurunun kalitesi, bir ucundan tuttukları dünya işlerinin, ebedi hayatımız olan ahirete zarar verecek her türlü unsurdan beri kılacak kadar güçlü ve sağlamdır vesselam… Allah Teâlâ (CC) bu ayet-i kerime ile her devirde ve her zaman diliminde böylesi "er kişilerin" olabileceğini bildirmek maksadıyla Nûr suresinin üç ayetini bu konuya tahsis etmiştir, bu noktayı da gözden kaçırmamak gerek…

Cuma gününün feyiz ve bereketinin üzerinize olması dileği ve şiirini aktaracağımız merhum üstada rahmetler niyazıyla sağlıcakla kalınız efendim…

Mehmet Emin Ay

O erler ki

O erler ki, gönül fezasındalar,
Toprakta sürünme ezasındalar.

Yıldızları tesbih tesbih çeker de.
Namazda arka saf hizasındalar.

İçine nefs sızan ibadetlerin,
Birbiri ardınca kazasındalar.

Günü her dem dolup her dem başlayan,
Ezel senedinin imzasındalar.

Bir an yabancıya kaysa gözleri,
Bir ömür gözyaşı cezasındalar.

Her rengi silici aşk ötesi renk;
O rengin kavuran beyzasındalar.

Ne cennet tasası ve ne cehennem;
Sadece Allah'ın rızasındalar.

Necip Fâzıl Kısakürek

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN