Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Eylül 2, 2022
“Kalbin ameli” olan niyet, neden önemlidir?

Geçen bir aylık süreçte, Muharrem ayının girmesiyle birlikte hicret konusundan ve Peygamberler Tarihinde hicretleriyle tanınan peygamberlerin hayatlarından ve onların yaşadıklarından dersler çıkarma maksadıyla Kur'an-ı Kerim'in verdiği bilgilerden aktarımlarda bulunduk sizlere… Görünen o ki, bahsi edilen peygamberlerin başından geçen hadiseleri başta Sevgili Habibi ve Resûlü (SAV) olmak üzere Ashab-ı Kiram'a ve müminlere anlatan Allah Teâlâ (CC) hicret olayının kadim bir "kulluk" göstergesi olduğunu, Allah (CC) için dünyayı ve dünyaya ait olan şeyleri terk edebilmenin ifade biçimi olan hicreti, yaşanan hayat içinde kuşanmak gerektiğini öğretmek istiyor bizlere…

"Lâ hicrete be'de'l-fethi. Velâkin cihâdün ve niyyetün" hadis-i şerifiyle, "Mekke'nin fethiyle birlikte artık Mekke halkından birinin Medine'ye göçmesi anlamında bir hicretin söz konusu olamayacağını, ancak hicretin müminler arasında cihad ve niyet ile yaşayacağını" ifade buyuran Nebiyy-i Muhterem (SAV) Efendimiz, son derece dikkat çekici iki kavram ile hicretin müminler arasında; onların hem duygu ve düşüncelerinde hem de bizzat yaşantılarında var olup yaşayacağına ve kıyamete kadar bunun devam edeceğine işaret etmekteydi. Bunlar: Cihad ve niyet kavramlarıydı…

Cihad kavramının, "Allah (CC) yolunda, O'nun rızasını ve hoşnutluğunu kazanma maksadıyla her türlü gayret ve çabayı göstermek, bu uğurda sahip olduklarını feda etmek ve gerektiğinde canından bile vazgeçmek" anlamları taşıdığı bilinmektedir. Söz gelimi bu kelimeyle bağlantısı olan "müctehid", müminlerin dinî ve dünyevî sıkıntılarını, müşkillerini çözme amacıyla çaba ve gayret sarf eden İslam âlimlerine (İmam-ı A'zam, Şâfii, Maliki ve Ahmed bin Hanbel…) verilen bir vasıftır. Ancak kanaatimizce, bir kimsenin sıradan bir davranışının salih bir amel haline dönüşmesi; gösterdiği çaba ve gayretlerin gerektiğinde canından bile vazgeçebilerek kendisinden beklenen cihad şuuruna sahip olması, tamamen "niyet" denilen bu çok değerli unsur ile gerçekleşmektedir. O halde bizzat hicret kavramına ve hicretin müminler için ne kadar önemli olduğuna değinen hadis-i şerifin, neden amellerin niyetlere göre değer kazandığına son derece dikkatle bakmak gerekecektir. Geliniz konuya işte bu noktadan devam edelim…

"Ameller, niyetlere göredir…" hadisini nasıl anlamalıyız?..

Hz. Ömer'in (RA) aktardığı ve İslam dünyasında, müminler arasında en çok bilinen hadis-i şeriflerden biri olan mübarek beyanlarıyla Sevgili Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor:

"Yapılan işler niyetlere göre değer kazanır. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır. Kimin niyeti Allah'a ve Resûlü'ne varmak, onlara hicret etmekse, eline geçecek sevap da Allah'a ve Resûlü'ne hicret sevabıdır. Kim de elde edeceği bir dünyalığa veya evleneceği bir kadına kavuşmak için yola çıkmışsa, onun hicreti de hicret ettiği şeye göre değer kazanır."

Mütevatir denilen ve her dönemde Müslüman topluluklar tarafından aktarılan bu hadis-i şerifi, sahih kaynakların hepsinde görebilmekteyiz. Ahmed İbni Hanbel, Ebû Dâvûd, Tirmizî gibi İslam âlimleri bu hadis-i şerifle, İslâm'ın üçte birini anlamanın mümkün olduğunu söylemişler; İmâm Şâfiî ise onu din ilimlerinin yarısı saymak gerektiğini belirtmiştir. Peki bu hadis-i şerifin sebeb-i vürudu nedir? Hangi sebeple Resulullah (SAV) Efendimiz manidar bilgiler ihtiva eden bu hadisi ashabıyla paylaşmıştır.

Konuyla ilgili kaynaklarda, sahâbîlerden birinin, Ümmü Kays (RA) adlı bir hanımla evlenmek arzusunda olduğu ancak Ümmü Kays'ın (RA) o günlerde Medine'ye hicret etmeyi düşündüğü ifade edilmektedir. Ümmü Kays (RA), kendisiyle evlenmeyi düşünen bu sahâbîye, niyetinde ciddiyse eğer Medine'ye hicret etmesini ve orada evlenmelerini teklif eder. Mekke'deki kurulu düzenini terk etmeyi henüz düşünmeyen bu sahâbî bir süre daha Mekke'de kalır fakat daha sonra Ümmü Kays'la (RA) evlenmek maksadıyla Medine'ye hicret eder. Duruma vâkıf olan sahâbîler, kendisiyle evlenmek maksadıyla Medineye hicret eden bu sahabiden "Muhâciru Ümmü Kays" diye bahsederler…

Zaman zaman "Ey Ümmü Kays'ın muhaciri" diyerek takıldıkları bu zâtın, hicret sevabına nâil olup olmayacağı konusunu tartışmaya başladıklarında Sevgili Peygamberimiz irad ettiği bu hadis-i şerifle çağları aşan tazelikte ve ihtiva ettiği derin manalarla konuya açıklık getirir. Resulullah Efendimiz (SAV) herkesin davranışlarının -buna hicret de dahildir- niyetine göre değer kazanacağını açık ve net bir biçimde ifade eder.

Peki, Resulullah Efendimiz'in (SAV) hadislerine ana unsur olarak konu ettiği, İslam âlimlerinin üzerinde önemle durduğu niyet neden bu kadar önemlidir? Nedir niyet?

Niyet her şeyden önce "kalbin ameli"dir. Evet niyet, bir işi "Allah rızası için" yapmaya kalbiyle birlikte karar almaktır. Kalpte gerçekleşen ve kalbin üstlendiği bir ameldir, niyet... İşlediğimiz amellerin kalple, dille veya diğer organlarla gerçekleştirildiği düşünüldüğünde bunların en değerlisinin kalple olan olduğu ortaya çıkmaktadır. Çünkü kalbi sadece Allah Teâlâ (CC) bilmektedir ve kalp "nazargâh-ı ilâhi" olmakla çok farklı bir konumdadır...

Kalbin nazargâh-ı ilahi oluşuna, kişinin sahih ve temiz bir niyet sahibi olmasının önemine dair bilgileri gelecek yazımızda ele alacağımızı ifade ederek Cuma gününün feyiz ve bereketinden hisseler almayı bizlere de lütfetmesini Yüce Mevla'dan niyaz ederiz… Amellerinizin makbul, dualarınızın kabul olması dileğiyle…

Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN