Ramazan ayında “Son On Gün”ün ibadeti: İtikaf…
Bu akşamdan itibaren niyetlendiğimiz her bir oruç artık son günlerin oruçlarını tutacağımızı ifade ederken son gecelerin de başlangıcına işaret eder aynı zamanda… Ramazan-ı Şerif'in son on gecesini Peygamber Efendimizin (sav) özellikle yoğun bir şekilde ibadetle geçirdiği ve bunun için itikâfa girdiği, gecelerini ve gündüzlerini Mescid-i Nebevi'de bir köşede kendisine tahsis edilen yerde ikamet ettiğini bilmekteyiz. Bu akşam idrak edeceğimiz "son on gece"nin öncesinde hem itikâf'tan bahsedeceğiz hem de içinde bulunduğumuz şartlar çerçevesinde bu değerli ibadeti nasıl yaşayabileceğimiz konusunu ele alacağız.
İTİKÂF NEDİR?
İtikâfın türemiş olduğu "akf" kelimesine sözlükler, "hapsetmek, alıkoymak; bir yere yerleşmek, oraya bağlanıp kalmak" anlamlarını verirler. İ'tikâf ise "kişinin kendisini sıradan davranışlardan uzak tutması ve ibadet amacıyla niyetlenerek belirli şartlar çerçevesinde günlerini ve gecelerini beş vakit namazın kılındığı bir camide/mescidde geçirmesini" ifade eder. İ'tikâfa giren kimseye mu'tekif veya âkif denir.
TARİHİ AÇIDAN İTİKÂF
Tıpkı oruç gibi, itikâf da tarihi çok eskilere dayanan "kadim bir kulluk geleneği"dir dersek mübalağa etmiş olmayız. Milattan önce 2000 yıllarında yaşadığı tahmin edilen Hz. İbrahim (as) döneminde Allah Teâlâ'nın, onu oğlu "İsmail ile birlikte Mescid-i Haram içinde bulunan Beytullah'ı tavaf etmek için gelenler, itikâf ehli ve rüku-secde ederek namaz kılanlar için tertemiz tutmalarını emretmesi", (Bkz. Bakara, 143) itikâfın tarihi geçmişinin ne kadar eskilere dayandığı hakkında bir fikir vermektedir.
Yine Kur'an-ı Kerim'de Hz. Musa'nın Tûr Dağı'nda, önce otuz sonra da on gün eklenerek toplam kırk günlük bir itikâf süreci yaşadığı; Hz. Meryem ve Hz. Zekeriyâ'nın da benzer şekillerde itikâf ehli oldukları bilinmektedir. (İlgili ayetler için bkz. A'râf, 142; Al-i İmran, 37-38)
Son Nebi, Peygamber Efendimizin (sav) de kendisine vahiy gelmeden önceki zaman diliminde Mekke'de Nur Dağı'nda adına Hira denilen küçük bir mağara kovuğunda günlerce inzivaya çekildiği ve itikâf şartları çerçevesinde bir zaman dilimi geçirdiği görülmektedir.
Medine'de nâzil olan ve oruç ibadetiyle ilgili ayetlerin farz kılınmasıyla ilgili ayetlerden sonra gelen ayetler içinde yer alan, "Mescidlerde i'tikâfta bulunduğunuz zaman kadınlara yaklaşmayın" (Bakara, 187) şeklindeki bir emir, itikâf ibadetinde olması gereken en önemli özelliğin, bu zaman diliminde "cinsel beraberliği terk etmek" hususu olduğunu ortaya koymaktaydı.
İTİKÂF İBADET NASIL YAPILIR?
Ramazan ayının son on gecesine girildiğinde kişilerin yanına basit bir döşek, yastık ve örtü alarak, yiyecek-içeceğiyle birlikte, beş vakit namaz ve hatta Cuma namazının kılınacağı bir cami veya mescide giderek bir kenarda, mümkünse bir perde ile izole edilmiş küçük bir mekânda hem günlerini hem de gecelerini geçirmeye niyetlenmesiyle başlar. İtikâf o gecenin sabahında başlar ayın durumuna göre son dokuz veya onuncu günün akşamıyla sona erer… Bu ibadette niyet önemlidir. Zira itikâf, sadece "Allah rızası" için ibadet niyetiyle böyle bir işe girişmek anlamına gelmektedir.
Bu günler ve geceler, itikâf ehli için namazlarını cemaatle kılmak, Kur'an Hatmi ile meşgul olmak, zikir ve tesbihat ile vakit geçirmek; teravih ve teheccüd gibi nafile namazlar eda etmek şeklinde tamamen ibadetle dolu bir zamana sahip olunarak geçirilir. Sadece abdest almak maksadıyla dışarı çıkmak ve bunu gerçekleştirdikten sonra hemen itikâf mahalline dönmek gerekir. Kendisine yemek getirecek bir kimse yoksa küçük çaplı yiyecek ve içecek alış-verişi dışında başka bir sosyal ve ticari ilişkisi de olmamalıdır. İtikâfın sadece kul ile Allah Teâlâ arasındaki ilişkiyi güçlendirmek amacıyla bir ibadet olması sebebiyle itikâf günlerinde eğitim-öğretim işiyle meşgul olmak bile uygun görülmemiştir. Dolayısıyla itikâf yapan kimseler, kendisini dünyaya ve dünyalıklara çeken her türlü unsurdan arınmaya, ilişkisini koparmaya çalışmalıdır bu zaman diliminde… O takdirde bu günler ve gecelerin kendisi için son derece verimli geçen manevi bir yolculuk hükmüne dönüşeceği söylenebilir.
KARANTİNA ŞARTLARI ÇERÇEVESİNDE İTİKÂF NASIL YAPILABİLİR?
Bir dinî kural olan, "Zaruri durumlar, mahzurları mübah kılar" hükmü, itikâf ibadetinin camilerde yapılması/yerine getirilmesi imkânının bulunmadığı zamanlarda, bu ibadetin evlerde de yapılabileceğini ortaya koymaktadır. Nitekim İstanbul Müftülüğü'nün almış olduğu karar bu yöndedir. Bu bağlamda, böylesine önemli bir Sünnet-i Seniyyenin yaşatılması ve manevi hayatımız için son derece değerli katkıları olan bu ibadetin ifası için durumu müsait olanlar yarın sabahtan itibaren niyetlenerek evlerinin bir köşesinde itikâfa girebilirler. Erkeklerin Cuma günü namaza gitme dışında dışarı çıkılmadığı ve itikâf şartlarına riayet edildiği sürece girilen itikâfın sahih olacağı ve sevaba nail olunacağı umulabilir. Son on günün içinde imkan bulduğu herhangi bir zaman diliminde itikâfa niyetlenmesi ve mecbur kalınan durumlarda itikâftan çıkmasının bir mahzur teşkil etmeyeceğini de ifade edebiliriz. Şurası da bilinmelidir ki, en büyük kazanç belki de gecelerini uyumayarak geçiren itikâf ehlinin, Kadir Gecesi'ni mutlaka bu gecelerden birinde ihya etmek imkanına kavuşmuş olmasıdır…
Her şeyin haz ve hıza endekslendiği günümüzde ruhumuzun buna son derece ihtiyacı olduğunu ifade ederek sözlerimizi tamamlamak istiyoruz.
Sağlık ve afiyetle geçireceğiniz son on gün ve sevinçle kavuşacağınız bayramlar dileğiyle…
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.