Eşcinsel hayat tarzına bağlı olarak ortaya çıkan psikiyatrik problemler
Ana muhalefet partisi lideri billboardlarda ilan ettiğine göre eşcinseller için yasal düzenleme vaadinde bulunmuş ve 'cinsel yönelim'in yasayla dezavantaj olmaktan çıkarılacağını ifade etmiş. Yorumcular bu sözün ne anlama geldiğini değerlendirirken 'acaba eşcinsel evliliklerin serbest bırakılacağı mı kast ediliyor?' demişler.
Son günlerde eşcinsellikle ilgili ünlü sinema sanatçısı Cüneyt Arkın'dan açıklama geldi. Posta Gazetesi'nden Oya Çınar'ın sorularını yanıtlayan Arkın "Günümüzde oyunculuğun sınırları hâlâ tartışma konusu olabiliyor. Hiç asla oynamam dediğiniz bir rol var mı?" sorusuna şu yanıtı vermiş:
"Genelde 'Hayır' demez oyuncu. Bir teklif gelince zaten başlar hayal kurmaya, o kişiyi düşünmeye. Ama mesela Recep İvedik rolünü dünyayı versen oynamazdım. Ya da bir eşcinseli, bir kadını oynamam. Yaptığın işin sana yakışması lazım. Biz Anadolu çocuğuyuz."
Acaba eşcinsel yaşam tarzı ne gibi problemlere yol açmaktadır ve toplum neden bu tarz yaşantıyı itici bulmaktadır? Yazımda bunlardan söz etmek istiyorum.
GİRİŞTE BİRKAÇ NOT
Öncelikle eşcinsellikle ilgili birkaç not kaydedelim:
*Eşcinsellikle eşcinsel yaşam tarzı farklı şeylerdir. Kişi eşcinsel eğilimli olabilir ancak eşcinsel yaşam tarzını seçmez.
*Eşcinsellik geni diye bir şey yoktur. Yapılan araştırmalarda eşcinsel olmayı sağlayan genin olmadığı görülmüştür.
*Doğuştan kimsenin gey olup olmadığını tahmin etmek mümkün değildir. İnsanın 'gey doğduğuna' dair herhangi bir bilimsel kanıt bulunmamaktadır.
*Eşcinsellik için belirli bir biyolojiyi destekleyen tekrarlı bilimsel bir çalışma henüz yoktur.
*Abartılsa da ABD'de LGBT oranının erkekler arasında iddia edildiği gibi % 10 değil, % 3-4 arasında değiştiği sanılmaktadır.
*Dikkat çeken bir nokta da son yıllardaki izlenen strateji ve bakış tarzıyla, medya ve sinema vasıtası ile bilhassa biseksüel ( yani kendi cinsi yanında karşı cinse ilgi duyan) olduğunu söyleyen kişilerin sayısı artmaktadır.
*Eşcinsellik ciddi bedensel ve ruhsal sağlık sorunlarına sebep olmaktadır. Böyle olduğu kamuoyunda bilinmemektedir ve nedense örtbas edilmektedir.
*LGBT denilen topluluk, bir bütün olarak, orantısız bir şekilde fazlasıyla bedensel ve psikolojik sağlık problemleri yaşamaktadır.
*Bazılarının iddia ettiğinin aksine eşcinselliğin sosyal kabulünün artması, daha fazla hastalık ve ıstırapla sonuçlanmıştır.
*Eşcinselliğin kökeni doğaya başkaldıran ve hastalık taşıyan sapkın ve tehlikeli uygulamalara dayanır.
*Eşcinselliğin uygunsuz olduğunu söyleyen tıp uzmanları zulümle (tersine ayrımcılıkla) karşı karşıya kalmaktadır. Böyle uzmanlar için homofobi ve latent homoseksüel deyimleri devreye sokulmaktadır.
*Eşcinsellik sadece insanların özeliyle ilgili olmayıp aksine bir toplum sağlığı sorunudur.
*Günümüzde resmi olarak heteroseksist ayrımcılığın olmadığı 17 ülke bulunmaktadır. Bunlar; Arjantin, Belçika, Birleşik Krallık, Brezilya, Danimarka, Fransa, Kanada, İspanya, İsveç, Norveç, İzlanda, Lüksemburg, Hollanda, Güney Afrika, Uruguay, Portekiz ve Yeni Zelanda'dır.
*Çocuklar ve toplum adeta üniseks olmak üzere düzenleniyor.
*Eşcinselliğe olan karşıt tepkinin birbirinden uzak olan tüm kültürlerde, birbirinden bağımsız olarak eski zamanlardan beri görüldüğünü araştırmalar bildirmiştir. Peki, neredeyse her kültürün birbirinden habersiz olarak eşcinselliği itici ve ahlak dışı bulmasındaki temel sebep nedir? Galiba, insanlığın doğallığa aykırı gördüğü, genel olarak hoş görmediği bir durum olmasından kaynaklanmaktadır.
EŞCİNSELLİK RUHSAL SAĞLIK BOZUKLUĞU İLE İÇ İÇEDİR
*Eşcinsel erkekler, lezbiyenler ve biseksüel erkekler ve kadınlar birden fazla ruhsal bozukluk göstergesi taşır. Üstelik bu sorunlar toplumsal ayrımcılık ve reddedilmenin bir sonucu olmadığı hoşgörülü ortamlarda da aynı kalışından bellidir.
*Yüksek oranlarda depresyon, anksiyete, intihar düşüncesi ve teşebbüsleri, risk alma, madde alışkanlığı ve yeme bozukluklarına rastlanmaktadır.
*Heteroseksüel erkeklerin % 16,9'u orta veya şiddetli psikolojik sıkıntı yaşarken, bu oran eşcinsel erkeklerin % 25,9'u ve biseksüel erkeklerin % 40,1'dir.
*Yakın partner istismarı ve ev içi şiddet oranları eşcinsellerde daha yüksektir.
*Eşcinsellik aile birliğini ve insanların üremesini de tehdit etmektedir.
DEPRESYON
Eşcinselliğin sağlığa zararları olarak ilk önce psikolojik zararları boyutunu ele alabiliriz. Eşcinselliğin psikolojik sağlık üzerindeki etkisini araştıran bir çalışmada, 1265 genç ele alınmıştır. Eşcinsellerin majör depresyon geçirme oranı %71 olarak bulunurken eşcinsel olmayanların depresyon oranı %38 olarak bulunmuştur.
Toplumdan soyutlanma, eşcinsel değilmiş gibi davranma, kendinden nefret etme ve utanma, eşcinselliğini ahlaki ve dini açıdan onaylamama, diğer eşcinsellere yönelik olumsuz tutumlar gibi kendini gösteren içselleştirilmiş homofobinin, kişinin ruh sağlığını olumsuz etkilediği düşünülmektedir. Dolayısıyla eşcinsellik insanın psikolojik dünyasını alt üst eden bir etmendir. Araştırmacılar, 190 gey, 81 biseksüel, 14109 heteroseksüel bireye ulaşarak yaptıkları çalışmada, duygu-durum bozukluğunu gey erkeklerde % 42.3 olduğunu belirtmişlerdir.
ANKSİYETE BOZUKLUĞU
Eşcinselliğin psikolojik sağlık üzerindeki etkisini araştıran bir çalışmada, 1265 genç üzerinde araştırma yapılmıştır. Eşcinsellerin anksiyete bozukluğu geçirme oranı % 28 olarak bulunurken eşcinsel olmayanların anksiyete oranı % 12 olarak tespit edilmiştir.
TÜTÜN BAĞIMLILIĞI
Bu araştırmaya göre ABD'de sigara kullanım oranı %21'in altındayken, LGBTİ bireyler arasında bu oranın %37'nin üzerinde olduğu görülmüştür.
Ayrıca bulundukları genelde sağlıksız mekânlarda duman altı olma (pasif tiryakilik) söz konusudur.
MADDE BAĞIMLILIĞI
ABD Ulusal Madde Bağımlılığı ile Mücadele Kurumunun yayınlamış olduğu rapora göre, yapılan araştırmaya katılan heteroseksüellerin madde kullanım oranı %17'yken, LGBTİ bireylerin %39'dur. Yine bu araştırmada ortaya çıkan bir diğer sonuca göre, %13'ü bağımlı olmaksızın madde kullanırken, %5'lik kısmı ise şiddetli bağımlı olarak nitelendirilmiştir.
Heteroseksüel popülasyonun iki katı alkol ve uyuşturucu kullanımı söz konusudur.
Yasadışı madde kullanımı ihtimali genel nüfustan yedi kat daha fazladır.
Bağımlı olan LGBTİ birey toplum tarafından daha çok baskı görmekte, etiketleme yaşamakta ve izole edilmektedir. Aynı zamanda madde kullanan LGBTİ birey, maddeyi temin edebilmek ve hayatını idame ettirebilmek amacı ile seks işçiliği de yapmaktadır.
Bu durum bağımlı LGBTİ bireyler arasında HIV gibi çeşitli bulaşıcı hastalıkların yayılmasına yol açmaktadır. Bağımlı olan LGBTİ birey kendisine yönelik ayrımcı ve linç edici davranışlar sebebi ile tedavi görmek istememekte veya tedavinin başarısına inanmamaktadır. Bu nedenle LGBTİ bireylerde depresyon, intihar, anksiyete, mazoşizm gibi psikiyatrik sorunlar görülebilmektedir.
LGBTİ bireylerin bu şekilde dışlanması ve baskı altında olması başkalarına zarar vermesine, madde kullanım oranlarının artmasına ve saldırgan bir tavır sergilemelerine yol açabilmektedir. Bu durum, LGBTİ bireylere yönelik olumsuz tutum ve davranışlar sergileyen toplum yapısını da bir şekilde etkilemektedir. Bağımlılık oranının LGBTİ bireyler arasında artış göstermesi, doğrudan veya dolaylı yollarla etkilenen bireyi ve toplumu zor durumda bırakmakta ve yeni sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Bir çalışmada eşcinsellerin % 85'inin alkol, % 58'inin esrar, % 20'sinin de eroin kullandığı belirlenmiştir.
Madde ve alkol kullanımı ise eşcinselleri rasgele ve daha tehlikeli olabilen ilişkilere itmektedir.
İNTİHAR DÜŞÜNCESİ VE DAVRANIŞLARI
Birleşik Krallık'ta Stonewall adlı eşcinsel hakları örgütü tarafından yapılan bir ankete göre genç eşcinsellerin %17'si ölümle tehdit edilmiş ve %12'si cinsel istismar yaşamıştır.
Bazı araştırmalara göre İrlanda'da eşcinsel gençlerin üçte biri intihar etmeye çalışmış; İskoçya'da 15 ve 26 yaşları arası eşcinsellerin yarısı intihar etmeyi düşünmüş; Fransa'da 20 yaşın altındaki eşcinsel erkeklerin %27'si intiharı denemiş; İtalya'da eşcinsellerin %13'ü intihar etmeye çalışmıştır. Belçika'da 15 ve 25 yaşları arasındaki eşcinsel gençlerin intihar riski oranı diğer kişilere nazaran beş kat daha yüksektir. Almanya'da 15 ve 27 yaşları arası eşcinsellerin %18'i en az bir kere intihar etmeyi denemiş, %66'sı kendi aileleri tarafından fiziksel veya sözlü istismar yaşamış, %27'si öğretmenler tarafından baskı görmüştür.
Eşcinsellerin intihar oranları için Türkiye'de yapılmış bir çalışmada, eşcinsel katılımcıların dörtte biri (%26.7) intihar girişiminde bulunduklarını bildirdiler.
Çin'de 17.106 eşcinsel genç üzerinde bir araştırma yapılmıştır. Bu gençlerde intihar etme fikrinin oranını eşcinsel olanlar ve olmayanlar için sırasıyla %12.8 ve %8.1 olduğunu bildirmişlerdir. İntihar teşebbüsü oranlarını ise yine sırasıyla %4.0 ve %2.4 olarak belirtmişlerdir.
Amerika'da 14.322 eşcinsel genç üzerinde bir araştırma yapılmıştır. Bu gençlerde intihar etme fikrinin oranını eşcinsel olanlar ve olmayanlar için sırasıyla %17,2 ve %6,3 olduğunu bildirmişlerdir. İntihar teşebbüsü oranlarını ise yine sırasıyla %4.9 ve %1,6 olarak belirtmişlerdir. Bu çalışmada eşcinsel bireylerin 3 kat daha fazla intihar düşüncesi ve eylemine sahip oldukları görülüyor.
Amerika'da 134 okulda 12,000 ergen üzerinde yapılan bir araştırmada eşcinsellerde intihar düşüncesi ve teşebbüsünün 2 kat fazla olduğu ayrıca depresyon ve alkol kullanımı oranlarının da fazla olduğu bildirildi.
İzlanda'da yapılan çalışma 3813 ergen genç üzerinde yürütülmüştür. Erkek eşcinsellerin 17 kat daha fazla, kız eşcinsellerin ise altı kat daha fazla intihar teşebbüsü gösterdiği bildirilmiştir.
Amerika'da 9. ve 12. Sınıf öğrencileri üzerinde yürütülen bir araştırma 21.927 ergen üzerinde yapılmıştır. Eşcinsel ergenlerin yarısının intihar düşüncesine sahip olduğu üçte birinin ise intihara teşebbüs ettiği tespit edilmiştir.
İngiltere'de 1285 eşcinsel üzerinde yapılan araştırmanın sonucunda bunların % 43'ünde mental rahatsızlıklar tespit edilmiş ve %31'i intihara teşebbüs etmiştir.
İntihar oranları eşcinselliğin sağlığa zararlarının farklı bir boyutunu oluşturmaktadır.
Yine ömür boyu ölüm arzusu, intihar düşüncesi, kasıtlı kendine zarar verme teşebbüsü eşcinsellerde daha sıktır.
Son bir çalışmada LGBT bireylerinin;
* % 31'inin depresif semptomları vardı
* % 24'üne anksiyete yaşadıkları söylendi
* % 39'u canına kıymayı düşünüyordu.
YEME BOZUKLUKLARI VE ÖZ-İMGE GÜVENSİZLİĞİ
Yeme bozuklukları (heteroseksüellere göre 3 kat fazla) ve beden imajı tatminsizliği gey ve biseksüel erkekler arasında daha yaygındır.
ABD'deki eşcinsel veya biseksüel erkeklerin % 15'inin bulimiya, aşırı (tıkınırcasına) yeme ve anoreksi gibi yeme bozukluklarıyla mücadele ettiği gösterilmiştir. Yeme bozukluğu olan erkeklerin % 42'si eşcinsel veya biseksüeldir.
ÇOCUKLARA TACİZ
İstatistiklere bakıldığında eşcinselliğin bir başka yönü dikkatimizi çeker: Maalesef % 1-3 oranı olan eşcinseller çocuklara karşı işlenen taciz suçlarının % 33'ünü teşkil ederler.
"Sübyancılık" veya genç ergenlere düşkünlük eşcinsel temayülün temel taşlarından biridir. Eşcinsellerin %73'ünün 16-19 yaşında çocuklarla ilişki kurdukları çalışmalarla tespit edilmiştir. Zaten "erkek çocuk pornosu" da eşcinsellerde belirgin bir şekilde daha fazla rağbet görür.
Eşcinsellerde suçluluk, utanç duyguları yine rahatsız edici boyutlardadır.
DİĞER PSİKİYATRİK PROBLEMLER
*Eşcinseller daha yüksek partner şiddeti, cinsel şiddet ve takipçi tacizi (stalking) yaşamaktadırlar.
*Cinsel sadizm/mazoşizm uygulaması yaygındır.
*Eşcinsel yaşam tarzı istikrarsızlığı, rasgele cinsel ilişkiye girmeyi, pornografi bağımlılığını, fuhuş ve madde alışkanlığını artırmaktadır.
*Bazı cinsel uygulamalar ciddi hastalıkları davet edebilmektedir.
*Yine eşcinsel yaşam tarzında değişik ilişkiler, fiziksel hastalık ve travmanın orantısız görülmesi söz konusudur.
*Anal ilişki ağrı, travma ve kanamalar yapabilir. Anüs ve iç büzücü kas böyle doğal olmayan bir aktivite için tasarlanmadığından bu önemli bir problemdir. Bazı ilaç ve araç kullanımı başka dertler getirir.
GENELDE SIKINTILAR
*HIV/AIDS bir gey salgınıdır. İlk defa eşcinsel topluluğunda ortaya çıkmıştır, diğer gruplarda azalırken eşcinsellerde aynı kalmaya ve yayılmaya devam etmektedir.
*Biseksüel erkekler, kadınlarla hastalık arasında körük işlevi görmektedirler.
*Heteroseksüel ve biseksüel kadınlar, erkeklerle artan sayıda anal ilişkiye girmektedirler. Bu da kadınlarda cinsel yolla bulaşan hastalıkların, anal kanserin, rektum kanamasının, HIV/AIDS'in artışı anlamına gelir.
*Eşcinseller daha yüksek partner şiddeti, cinsel şiddet ve takipçi tacizi (stalking) yaşamaktadırlar.
*Cinsel sadizm/mazoşizm uygulaması yaygındır.
*Eşcinsel yaşam tarzı istikrarsızlığı, rastgele cinsel ilişkiye girmeyi, pornografi bağımlılığını, fuhuş ve madde alışkanlığını artırmaktadır.
*Bazı cinsel uygulamalar ciddi hastalıkları davet edebilmektedir.
*Yine eşcinsel yaşam tarzında değişik ilişkiler, fiziksel hastalık ve travmanın orantısız görülmesi söz konusudur.
*Anal ilişki ağrı, travma ve kanamalar yapabilir. Anüs ve iç büzücü kas böyle doğal olmayan bir aktivite için tasarlanmadığından bu önemli bir problemdir. Bazı ilaç ve araç kullanımı başka dertler getirir.
*HIV/AIDS bir gey salgınıdır. Eşcinsel topluluğunda ortaya çıkmıştır, diğer gruplarda azalırken kalmaya ve yayılmaya deva etmektedir.
*Biseksüel erkekler, kadınlarla hastalık arasında körü işlevi görmektedirler.
*Heteroseksüel ve biseksüel kadınlar erkeklerle artan sayıda anal ilişkiye girmektedirler. Bu da kadınlarda cinsel yolla bulaşan hastalıkların, anal kanserin, rektum kanamasının, HIV/AIDS'ın artışı anlamına gelir.
YAŞLANMA SORUNLARI
Eşcinsellerde bazı yaşlanma durumları orantısız olarak daha sık görülmektedir:
*Kronik fiziksel ve psikolojik sağlık sorunlarından dolayı daha çok sıkıntı yaşamaktadırlar. Yine yoksulluk, intihar düşüncesi, moral bozukluğu, yalnızlık daha sıktır.
*Ayrıca kendine bakabilecek yaşayan partnerleri veya yetişkin çocukları olma ihtimalleri daha düşüktür.
*Kalp damar sorunları, diyabet, fiziksel engellilik, mutsuzluk, intiharı düşünme, iktidarsızlık yine daha sıktır.
SON BİRKAÇ SÖZ
Eşcinsel olmak ile eşcinsel hayat tarzını yaşamak ayrıdır. Dürtülerini kontrol ederek eyleme geçmeyen eşcinsellerde saydığımız problemlerin sık olmadığı görülmektedir.
Ancak eşcinselliği dayatan ve hatta başkasına tasallut edenler, yaymak isteyenler toplumumuz ve yeni nesil için tehlikeli bir yoldadırlar.
NOT: Bu yazı Kaknüs Yayınlarında çıkan 'Eşcinsel Hayat Tarzının
Sağlık Tehlikeleri' adlı kitap başta olmak üzere değişik literatürden yararlanarak hazırlanmıştır.
Prof. Dr. Sefa Saygılı
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.