Arama

Ekrem Demirli
Haziran 13, 2022
Konevi’nin Türbesinde
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Hafızası kuvvetli biri değilim, birçok hadiseyi hatırlayamamanın ötesinde yanlış hatırlarım, bu konuda arkadaşlarım arasında esprisi yapılan hikayelerim vardır. Hafıza gücüne değer vermedim, hafızası kuvvetli insanların anı kaçırma ihtimallerine inandım, yaratıcı zekanın rakiplerinden birisinin kuvvetli hafıza olduğunu savundum. Hocalarımdan bazıları geçmişi anlatırken o kadar ayrıntılara girerdi ki bu kadar ayrıntıyı hafızalarında nasıl ve niçin tuttuklarına hayret eder, abartı payıyla dinleyeceğimi dinlerdim. Ailemde de hafızanın iyi örnekleri vardı. Annem neredeyse hiç unutmaz, rahmetli babamın ve amcamın hafızaları şaşırtıcı derecede kuvvetliydi. Hafızadaki yoksulluğuma bakınca ne hasebe ne nesebe çekmişim denilebilir. Akademik hayatımın merkezindeki iki isimden birisi olan Konevi'nin türbesinde aklıma gelen ilk soru, onu ne zaman tanıdığımdı? Uzun sayılmayan bir geçmişe döndüm, hafızamı yokladım, fakat bir türlü kesin bir tarih veya hadise bulamadım.

Birkaç menkıbe hatırlıyorum, bunlar Konevi'yle ilişkimde başlama noktası sayılabilir. Menkıbelerden birisi Konevi'nin annesiyle İbnü'l-Arabi'nin evlenmesiyle ilgiliydi. Hadise Molla Cami tarafından aktarılmış, benim dinlediğim kısmı ise muhayyile tarafından abartılarla işlenmiş haliydi. Menkıbe ne kadar cazip hale getirilirse getirilsin bana hiç ikna edici gelmemişti.

Konevi'yi tanımam yüksek lisans tez dönemine rastlar. Günümüzde birçok okur için bile geç sayılabilecek vakitte onu tanımam, dönemin literatürü yoklandığında, mazur sayılabilecek bir durumdur. Yüksek lisans tez konusu olarak Şeyh Bedreddin'in Varidat'ı üzerine yapılan şerhlerden Abdullah İlahi'nin Keşfü'l-varidat'ını belirlemiş, eseri inceleme sürecinde dikkatim Konevi'ye yönelmişti. Tez bir an önce bitsin de Konevi'ye geçeyim diye içim içimi yiyordu. Görmüştüm ki tasavvufu anlamak Konevi'yi anlamaya bağlıdır. Daha sonra herhangi bir istişare veya öneri almadan 'Konevi çalışacağım' diye niyetlendim, bütün mesaimi kendisine tahsis ettim. Yüksek lisans tezimi yazarken bir vesileyle Konya'da bulunuyorken (1995 senesi) Konevi'yi ziyaret etmiş, türbesinin önünde dua ettikten sonra oturup gelecek on yıl hakkında epey düşündüğümü hatırlarım: Nasıl bir süreç olacak, Konevi'den ne öğreneceğim vs.

Konevi kelimenin gerçek anlamıyla büyük bir düşünür ve artık çağa yabancı bir kavram olmak üzere büyük metafizikçidir. Ona sonradan gelenler 'şeyh-i kebir' demişlerdi, yerinde ve doğru bir tespittir bu. İslam düşünce hayatının müteahhirin döneminden itibaren en etkili olmasa bile en büyük düşünürü hiç kuşkusuz Konevi'ydi. Bir çok yazıda onu 'son düşünür' veya 'son metafizikçi' diye tavsif ettim. Ondan sonra metafizik düşüncede kurucu bir isim daha gelmedi, bundan sonra ne olur bilmiyoruz fakat Konevi -İbnü'l-Arabi'nin başka bir amaçla zikrettiği kavramı ödünç alırsak- metafizik düşüncedeki 'son çocuk' sayılabilir.

Bir düşünürün büyüklüğü onun aynı derecede etkili olmasını iktiza etmiyor, edemiyor. Düşüncenin yayılmasının başka amilleri vardır ki bunların bir kısmı düşüncenin kendi doğasına ve itibarına aykırı şeyler olabilir. Konevi metafizik düşüncenin son büyük kurucusu olsa bile, düşünceleri büyük bir gelenek oluşturamadı, istikameti değiştiremedi, şarihleri onun düşüncelerinden hareketle yeni ve etkili terkipler oluşturamadı. Şarihler İbnü'l-Arabi ve Konevi karşısında tevazuun abartılı örnekleri olarak hareket etmişlerdir. Konevi'nin bunu fark etmiş olması bana her zaman hayranlık verici gelmiştir. Konevi düşünce tarihinde kendi döneminden söz ederken 'marifetin zirve dönemi' diye bir tabir kullanır. Bu tabir aslında olumlu olumsuz çağrışım ima edebilecek bir tabirdir: Gayeci varlık telakkisinde her şey bir gayeye ve kemale doğru ilerler, ona varmak üzere içten bir güçle sevk edilir. Konevi kendisiyle birlikte gayenin tahakkuk ettiğini düşünüyor, sadece o değil, İbnü'l- Arabi de öyle düşünür. Bir şey kemaline erince, çözülme ve gerileme başlıyor: Dolunay haline gelen ayın yolculuğunun batışa meyletmesi gibi marifet de batmaya meylediyor, zayıflıyor ve etkisini yitiriyor. Bu nedenle Konevi kendisinden sonraki dönemin gerileme dönemi olacağını düşünüyor. Konevi'nin böyle bir kanaate varmış olmasının nedenleri arasında yaşanan hadiseler, Moğol istilası vb. akla gelir. Fakat gerçekte akla gelenler yeterli değildir: Konevi bir kıyamet düşünürüdür; ahir zaman tefekkürü yaptığını düşünmüştür. Vasiyetnamede zikredilen kıyametin yaklaştığı, Mehdi'nin zuhur edeceği gibi sözleri bunu anlatır. Konevi'nin kendi eserleri yerine hadis kitaplarının okunmasını tavsiye etmesinin nedeni de budur.

Konevi'nin gelecekle ilgili öngörüleri doğru çıkmamıştır, tespitlerinde yanılmıştır. Bununla birlikte marifet ve bilgide gerileme yaşanacağı hakkındaki sözleri zamanla doğrulanmışa benziyor. Metafizik alanında kendisinden sonra kurucu düşünür gelmemiştir. Bunun nedenleri üzerinde uzun zamandır düşünüyorum, açıklama bulmaya çalışıyorum: Niçin böyle olmuştur ve Konevi'den sonra niçin kurucu düşünür gelmemiştir? Bu konuda birtakım gerekçeler bulmak mümkün olsa bile, vakıa değişmeden kalıyor. Bununla birlikte çağımızda anlamını büsbütün yitirmiş olsa bile, metafizik tikel bilimler gibi sürekli yenilenen konulardan ve değişen bilgilerden oluşmuyor. Bu nedenle metafizikte 'asır' yüz yıl ile ölçülmez, mekan esaslı bir sorun teşkil etmez, birçok insan kendini büyük metafizikçilerle muasır kabul edebilir. 'Batı düşünce tarihi Platon'a düşülen notlardır' diyen Whitehead gibi 'sonra gelenler İbnü'l-Arabi'ye -dolayısıyla Konevi'ye- not düştüler' diye yazmıştım.

Lakin bu yaklaşım da ikna edici gelmiyor, sorunun vahametiyle yüzleşmekten kaçmışım gibi hissediyorum. Bu bahiste önümüzdeki yıllarda ciddi ve köklü tartışmalar yaparak yeni paradigmalar üretmek gerekiyor. Bu süreçte Konevi'nin örnek teşkil edebileceği yön ise kendisi hakkındaki telakkisi olabilir. Konuyla ilgili herkes kendisini tıpkı Konevi gibi 'son düşünür' kabul eden dikkat ve sorumlulukla hareket ederse bir çıkış bulmak mümkün olabilir.

Ekrem Demirli

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN