İngiltere'nin Filistin Politikası
1917'de Filistin'de Osmanlı hakimiyetinin nihayetinden sonra bölge büyük bir kaosa sürüklendi. İngiltere'nin 20. yüzyılda, 1917 - 1948 yılları arasında Filistin üzerinde uyguladığı politika, siyonist İsrail devletinin temellerini attı. Müslümanların ikinci plana itildiği ve Yahudilerin isteklerinin öncelendiği bu süreçte Yahudi terör örgütleri binlerce Müslümanı şehit etti.
◾ Filistin ifadesi ilk kez milattan önce 1190'lı yıllarda kaleme alınmış bir kitabede geçer. Bu, Mısır Firavunu III. Ramses'in elde ettiği zaferlerini kayıt altına almak amacıyla yazdırdığı bir zafer kitabesidir. Bunun dışında, yine III. Ramses zamanından günümüze ulaşan birtakım papirüslerde de Filistin adını taşıyan kavim ile ilgili bilgilere rastlamak mümkündür.
◾ Belgelerde Palestler veya Purasatiler şeklinde geçen kavim, yelkenli gemilere sahip, M.Ö. 12. yüzyılda Ege'den göçen topluluklardan biriydi. İbrani kaynaklarında Peleshtin adıyla anılan kavmin yaşadığı topraklar için Peleshed ve Pelesheth ifadeleri kullanılır. Zaman içinde Filistin olarak dilimizde yer etti.
◾ Filistin toprakları, üç semavi din için kutsal sayılan bir coğrafya. Dini merkez olmasının yanı sıra tarih boyunca jeopolitik konumunun sağladığı avantajlar sebebiyle devletlerin elde etmek istediği bir bölge oldu. Arap ülkelerinin tam orta noktasında yer alan Filistin, bu nadide konumu dolayısıyla bitmek tükenmek bilmeyen göç ve istilalarla karşı karşıya kaldı.
◾ Sahip olduğu kara yollarıyla ve dünyayla bağlantısını sağlayan deniz ticareti sayesinde yüzyıllardır önemini korumakta. Akdeniz kıyıları ve Şeria Nehri arasında kalan bu topraklar Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının buluşma noktası.
◾ Jeopolitik açıdan oldukça değerli olan bu bölge, yeni bir dünya düzeninin kurulduğu 19. yüzyıla gelindiğinde büyük devletlerin dikkatini çekmeye başlamıştı. Britanya, Fransa ve Rusya; Osmanlı'nın güç kaybetmesiyle birlikte bu bölge üzerinde pazarlıklar yaptı.
◾ Filistin, emperyalist devletlerin geliştirecekleri siyasi hamleler için stratejik bir öneme sahipti. Başta İngiltere olmak üzere Fransa ve Rusya'nın da destekleriyle bu topraklarda bir "Yahudi yurdu" kurulması kararlaştırıldı.
◾ 19. yüzyılın ikinci yarısında Batı Avrupa'da sömürgeciliğin hız kazanmasıyla birlikte kapitalizm ortaya çıktı. Sanayide kaydedilen gelişmelerle birlikte İngiltere'nin başını çektiği birçok Avrupa devletinin ham madde ve doğal zenginliklere olan ihtiyacı arttı.
◾ Kapitalizmin bir sonucu olarak güçlenen devletler teknolojik açıdan kendilerinden geri kalmış ülkelerden yararlanmaya, onları sömürmeye başladılar. Hedef olarak belirledikleri ülkelere ulaşabilmek için ise dönemin en elverişli yolları Osmanlı topraklarına dahildi. İşte Filistin, İngiltere için güvenli olması gereken bir geçiş güzergahıydı.
◾ 1869 yılında Süveyş Kanalı'nın açılışıyla dünya deniz ticaretinde yeni bir evreye girildi. Orta Doğu'da bulunan kıyı şehirlerinin, bilhassa Filistin'in önemi iyiden iyiye arttı. İngiltere için zaten önemli bir konumda olan Filistin artık daha da değerli hale geldi.
◾ Temel hedefi en başından beri Filistin üzerinden Hindistan'a ulaşmak olan İngiltere, Mısır ve Kıbrıs'ı da kontrol altına alarak deniz üzerindeki güzergahını güvence altına aldı.