Görünüyorum O Halde Varım
Modern dönemin öne çıkan sıkıntılarından birisi "görünme" problemidir. İnsanların isteklerini sorgulayamadığı bu çağda toplum ve hakim kültür tarafından insanlığa dayatılan göz önünde olma, her yerde görünme kültü insanların zihin dünyasını etkiliyor. "Görünüyorum o halde varım" diyen insan, kendi varlığından vazgeçtiği gibi bir nesne olmayı da kabul eder.
"Gelecek zamanlarda
Ölüleri balkonlara gömecekler
İnsan rahat etmeyecek
Öldükten sonra da"
Sezai Karakoç
◾ Makineleşme ve teknolojinin ilerlemesi, hız kazanması ile birlikte, insanoğlunun da makineleşmesinin apaçık bir gerçek olduğuna kısa bir zaman diliminde şahit oluyoruz. Üzüm üzüme baka baka kararır atasözümüz bu dönemi anlatan en veciz ifadelerdendir.
◾İnsanlar bu çağda adeta robotlaşmış ve popüler kültürün çekim alanına hapsolmuş bir hayat sürüyor. İnsanoğlu, tarih boyunca her eserin konusu olan insanlık iradesini var olan popüler söylemi idame ettiren sistemin odağına girmiş ve "biz ne yapıyoruz?" sorusunu kendisine sormaktan uzaktır.
◾Bu gibi sorgulamalar zamanla klişeleşir. Zamanla 'Bu gidiş nereye' tarzı sorular bayağılaşarak popüler söyleme hizmet eder hale gelir. Sorgusuz sualsiz itaat etme eylemini din hariç hayatın bütün mevzilerinde gerçekleştiren insan, küresel popülerliğin bir nevi kölesi konumuna indirgenir ve döner sermayenin en büyük kaynağı olur.
◾ Sorgulanmayan bir hayat süren insanların yaşantısı ise tabii olarak kendi ellerinde değildir. Onların denetimi dışarıdan, bir nevi uzaktan kumanda ile sağlanır.
(x) "Allah insanı iddiasından vurur." İsmet Özel
◾ Eldeki veriler çok acı. İnsanın, isteklerinin bile sahibi olup olmadığını sorgulaması gereken bir çağda yaşıyoruz. İçinde bulunduğumuz modern zamanda, kapitalist yaşam pratiği içerisinde, beşeri arzularla o arzu nesneler eş zamanlı olarak üretilir ve kişi kendi arzularından yakalanır.
◾ Yani insan, kendisinin istediğini düşündüğü bir özgürlük içerisinde, köleliğe tabidir. "Ben bunu istiyorum" dediği yerde aslında istettirilen bir varlık olarak, varlığını bu arzu mekanizmasının bir parçası kılar. Bunlar, çok yanıltıcı yollarla gerçekleştirilen materyalist eylemlerdir.
◾ Bugün çok uluslu, kapitalist şirketlerin araştırma geliştirme denilen ARGE çalışmaları, tüketimi artıran ve tüketiciyi sürekli piyasa ekonomisinin içinde kılan yolların, inanılmaz bilimsel çabalar içerisinde araştırılmasından ibarettir.
◾ Beş saniyelik, on saniyelik herkesin anlayabildiği bir reklam için inanılmaz psikanaliz çalışmalar yapılır. Bu çalışmaların nihayetinde hiç umulmadık bir anda, reklamdaki şovun gizlendiği yerde, bilinçaltına akseden şeyde insan yakalanır.
◾ Bu mesele, içerisinden çıkılamayan bir döngüdür. Reklamın anlamsız, saçma bir şey olduğu konuşulurken bile, reklam amacına ulaşır. "Ne kadar saçma" dediğimiz bir reklam, bilinçli olarak yapılmış o kadar saçma bir reklamdır aslında.
◾ Bu saçmalığıyla bir sihir, bir illüzyon yapıp, bizi o salaklığa çekerek bilinçaltımıza bir mesaj enjekte eder ve insan o mesajın güdülediği bir varlığa dönüşür zamanla.
◾ Bir markette veya bir alışveriş mağazasında gezinirken gördüğümüz renkler, şekiller bizi elimizdeki sepeti doldurmaya iter. Bir eksiğini almak için mağazaya giren kişi, bir de poşetler dolusu malzemeyle mağazadan çıkıverir. Kapitalizm, sepetlere hitap eden bir ideolojidir çünkü.