Arama

Prof. Dr. Sefa Saygılı
Şubat 2, 2023
Sahtekarların saltanatı

Pozitivizm ve materyalizmin yaygınlaşmasının ortaya çıkardığı manevi boşluğu birtakım sahte dinler (sektler) doldurmakta. Yapılan araştırmalar, özellikle yeni neslin eğitimini almadıkları dinlerden uzaklaşarak, değişik sektlere yöneldiğini gösteriyor. Bağımsızlıklarını bir gurunun emrine veren kişiler bir rahatlama hissetseler de, aslında çok büyük bir riske girmektedirler.

Batı'ya yüzyıllardır hâkim olan materyalist ve din düşmanı cereyanların işte neticesi: Mantar gibi biten sahte peygamberlerin kucağına düşen milyonlar ve bu sahtekârların uğruna hem servetlerini hem de hayatlarını kaybeden pek çok insan. Bütün Avrupa ve Amerika'da ortaya çıkan sahte dinler, batılı insandaki iman boşluğunu sahte inançlarla doldurmaya çalıştı ve bu tür sahte dinlerin arkasında şarlatanların, ünlü dolandırıcıların olduğu anlaşıldı. Ekilip-biçilmeyen, bakımsız tarlalarda nasıl ortalığı ayrık otlar sararsa batı toplumu da bu tür sahte dinlerin (sekt) pençesine düşmüş durumda.

Meseleye farklı yaklaşan Fransız haftalık L'Express dergisi, "Sahte din ve uydurma tarikatlar Avrupa'yı niçin istilâ ediyorlar?" başlığıyla bir dosya açtı ve sorunun cevabını araştırdı. "Aydınlanma asrının ve aklın vatanı olan ihtiyar Avrupa'nın bu tür deliliklerden masum olduğu sanılıyordu. Avrupalı, David Koresh'in uyduruk tarikatının çiftliğinde 1993'te cereyan eden ve 80 kişinin yanarak ölmesiyle sonuçlanan Waco hadisesini endişeli bir gözle izlemişti. Liderleri Jime Jones'un emriyle kendilerini zehirleyerek intihar eden 923 kişinin 1978 yılında Guyana'da ölümünü de benzeri bir kaygıyla takip etmişti. Fakat Avrupa'nın böyle şeylerden uzak, hem de çok uzak olduğu sanılıyordu" tespitiyle başlayan dosyada şu ilk satırlar yer aldı:

"Uyanışımız ani ve çok sert oldu. Luc Jouret ve onun Güneş Tapınağı 53 kişinin hayatına son vermişti. İster katliam ister intihar olsun, sahte peygamberlerin cazibe ve şiddetlerinin şaşırtıcı neticesiydi bu."

Derginin yaptığı araştırmaya göre, sadece Fransa'da 200 sahte din veya uydurma tarikat bulunuyor. Dergi, "Bu korkunç ahtapotun ülkemizde bir milyonu aşkın kurbanı var" demekte.

Sahte dinlerin müritlerinden bazıları liderlerini "ilah" olarak görüyorlar. Bu sahtekâr "tanrılar" ancak müritlerinin milyonlarını çarptıktan sonra şikâyet üzerine yakalanabiliyorlar. Bu sahte din veya uydurma tarikat kurucularının çoğunluğunu, daha önce dolandırıcılıktan hüküm giymiş kimseler oluşturuyor. Dergi, "Bu sahtecilik, sadece ruhî planda kalmıyor, mali plana da kayıyor" notunu düşüyor.

Nüfusunun yüzde 30'u ateist olan koyu laik Fransa'da son yılların en çok satan kitapları da din ve inanç üzerine. "Lixe" dergisindeki bir görüş bunu şöyle açıklıyor: "Fransızların dinî konulardaki akıl almaz derecedeki kültürsüzlüğü birinci faktör. Uzun zaman laik düşüncenin kendini tehlikeye sokmamak için bütün dinî referansları dışlaması, bütün büyük ideolojilerin de yıkılması karşısında insanların kimlik arayışları içinde oluşu da diğer faktörler."

Dinsiz kalan Batı'yı sahte din ve uydurma tarikatların niçin istila ettiği, L'Express'in dosya sayısında çeşitli yönleriyle incelendi. Yanlış tanıtıldığı için son hak din olan İslam'a yeterince yaklaşmayan batılılar niçin bu hale düştüklerine ciddiyetle kafa yoruyorlar. Dosyanın bu bölümünün tercümesi aynen şöyle:

"Bu sahtekârların sayısı daha da artacak ve gittikçe daha çok zenginleşecekler. Bu, çağın problemidir. 80'li yıllar maddecilik devresidir. Bu dönem, beraberinde bir sürü sosyal rahatsızlıklarla beraber ekonomik sorunlar ve kimlik bunalımı ile vahim durumlar getirdi. Kendi gelenekleri içinde boğulup gitmiş olan resmî kiliseler bu rahatsızlıkları gidermesini bilemiyorlar. Sosyolog Jean-Louis Schlegel, "Aslına bakarsanız niçin daha fazla sahte din ve uydurma tarikat yok diye ben hayret ediyorum" diyor."

L'Express dergisinin konuyla ilgili dosyası şu satırlarla sona eriyor: "Batı ülkeleri gibi, hatta ondan daha fazla Doğu Avrupa büyük tehlike altında bulunuyor. Komünizmin çöküşü bu sahte kurtarıcılara yepyeni bir pazar açtı. Komünizmden kurtulan ülkelerde kargaşa ve çıkmazlar çok daha derin. Oralarda inanma

ihtiyacı çok daha güçlü. Bu gerçeği gören Moon Tarikatı, Yahova Şahitleri gibi kuruluşlar oralarda çok verimli topraklar buluyorlar. Amerika'nın Tele-peygamberleri de buralarda fink atmayı deniyorlar. Kimileri kıyamet korkusu ile insanların yüreğini dağlarken kimileri de Tanrı adına cüzdanları boşalttırıp parayı topluyorlar. Netice olarak Katolik İngiliz yazar Gilbert Keith Chesterton'un asrımızın başında söylediği şu kehanet gerçekleşiyor: "İnsanlar artık hiçbir şeye inanmaz olalı beri, her şeye inanır oldular."

Newsweek dergisi de son sayılarından birinde Amerika'da manaya yönelişi kapak yaptı. Maddeciliğin tatmin edemediği Amerikalının dinî arayışa girdiği izah edilen yazıda Emory Üniversitesi Antropoloji Kürsüsünden Prof. Charles Nuckolls'un şu sözleri ilgi çekici: "Biz ana babalarımızın önemli gördüğü din ve aileden koparıldık. İnsan bu kaybettiği şeyleri arıyor. Fakat ne kaybettiğini hatırlamıyor. İnsanlar niçin bu dünyada olduklarını araştırıyor."

Tabiî muharref (tahrif edilmiş) Hristiyanlık insanları manen doyuramayınca köksüz modern toplum insanı sektlere sığınıyor. Bu tarikatlar arasında sıklığı giderek artan toplu intiharlar ise, gelişmiş toplumların her türlü refaha, ilerleyen teknolojiye vs. rağmen, büyük bir boşluk ve hayata isteksizlik duymaya başladıklarına işaret ediyor.

Sadece Amerika Birleşik Devletleri'nde 425 tarikat bulunuyor. İngiltere'de bu rakam daha da yüksek: 604. Bu iki ülkenin peşinden 108 tarikatla İsviçre geliyor. Ancak bu rakamların yalnızca resmiyete intikal etmiş olanları gösterdiği de biliniyor. İngiltere için verilebilecek olan asıl rakam 2000 küsur civarlarında dolaşıyor. Fransa'da ise yaklaşık 850 dini grup bulunmakta.

"Gelecek Şoku, Üçüncü Dalga, Yeni Güçler" adlı kitaplarıyla tanınan ünlü fütürist Alvin Toffler; günümüzde sekülerizmin, başka bir deyişle laik, cismani ve dünyacı hareketin, yeryüzünün her yanında eleştiriye, saldırıya uğradığını söylüyor. 20. yüzyılın son yıllarında mal ve gösteriş hırsına kapılmış medya idaresindeki insanoğlunun manevi ihtiyaçları artmış durumda.

***

Evet, dinsiz batı bu sefer sahte dinlerin esiri hâline geldi. Çoğunluğunu dolandırıcılıktan sabıkalı insanların kurduğu sayısız sahte din, mezhep veya tarikat müritlerinin bağış ve hediyeleriyle milyarlık servete sahip olan bu sahtekârlar; batı gençliğini fuhuş, uyuşturucu, cinsî sapıklık bataklığına itiyor, bazen intihar çıkmazına sürüklüyor. Yani rüzgâr eken batı fırtına biçiyor.

İnsan fıtratında iman ve ibadet vardır. Hak din ile doldurulamayan gönülleri, sapık kişiler avlamaktadır. Ama "izmler" son bulduğu gibi yakın zamanda sahte din ve inançlar da yerini hakikî dine terk edecektir. İnsanlık bir gün muhakkak bu gerçeği anlayacaktır. İşaretler, Batı'nın İslam'a gebe olduğunu göstermektedir.

Zamanımızın insanı huzuru ve mutluluğu birtakım sahte dinlere ve şarlatanlara teslim olarak bulmak istiyor. Hak dinin boşluğunu dolduran bu sektlerin ise insanlığı felakete götürdüğü görülüyor.

SAHTE DİNLER DÜNYAYI SARIYOR

Batı'da insanlar Hristiyanlık ve kiliseden uzaklaşırken, Allah'ı (CC) arayıp bulma ve O'na bağlanma ihtiyacı için başka yollar araştırmaya başladılar.

Haftalık yayınlanan Fransız Le Nouvel Obseruateur dergisi, Batı'da Allah'a (CC) duyulan özlemi geçtiğimiz yıllarda kapak konusu yaparak 12 sayfasını Allah'ı (CC) arayışa ayırdı. "Tanrı'nın yeni çehreleri. Kiliseler boşalıyor, dinler çoğalıyor..." başlığını kullanan dergi, "Batı'da inanma ihtiyacı ve maneviyata yöneliş, hiçbir zaman bu kadar kuvvetli olmadı" diyor.

Dergide tanınmış tarihçi Jean Delumeau, düşüncelerini şöyle açıklıyor: "Batı'da gözlerimizin önünde, gerçek bir din ihtiyacı patlamasına şahit oluyoruz. Bu ihtiyaç her yönde kendini gösteriyor. Ne var ki geleneksel dinlere bunun bir katkısı yok. Buna bazen terim tam oturmasa bile "Allah'ın (CC) dönüşü" adı veriliyor. Kutsalın ve esrarlı âlemin bu yeni cazibesi, pozitivistlerin ve Marksistlerin 19. yüzyıldan beri ortaya attıkları teşhisleri çürütmüş oluyor. Onlar, bilimin ilerlemesi, siyasî ve sosyal büyük değişimler sayesinde Allah (CC) inancının eriyip yok olacağı kehanetini savunuyorlardı. Oysa savaşlar, soykırımlar, aile buhranları, çözülmüş toplumlarda ferdin tek başına kalışı, ideolojilerin çöküşü, işsizliğin artışı, kirlenmenin fazlalaşması gibi faktörler, dini de yavaş yavaş ortadan kaldıracağı iddia edilen sürekli bir ilerlemenin getireceği maddî ve manevî mutluluk inancını sildi süpürdü."

Andre Malraux, 21. yüzyılın ya dine döneceğini veya yok olacağını söylemişti. Buna dayanarak ünlü yazar Jean Daniel şunları söylüyor: "Benim kanaatimce 21. yüzyıl, inancın rövanşı olacaktır. Çünkü insanların dayanak noktası ve hatta inançsızlığa atlama tahtası olarak kullandıkları ilerlemeye olan güven kaybolmuştur.

Bu sonuca, bizi çevreleyen toplumları ve zihniyetleri basit bir şekilde gözlemleyerek varıyorum. İlâhlaştırılan bir insanın Allah'a (CC) inanmaktan vazgeçebileceğini, bize hiçbir şey garanti edemez. Aksine her şey bizi, ilerlemenin sebep olduğu hayal kırıklıklarına sürüklüyor. İnsanlar kutsala olan kesin ihtiyaçlarından uzak kalamayacaklardır. 21. yüzyıl bu ihtiyacın açığa çıktığı asır olacaktır."

Sektlerin artışı

Pozitivizm ve materyalizmin yaygınlaşmasının ortaya çıkardığı manevî boşluğu birtakım sahte dinler (sektler) doldurmaktadır. Sosyolog Françoise Champion, "İnsanlar bir dinî lidere veya öndere inanarak ıstıraptan kurtulmak, başarı kazanmak ve mutluluğa ermek istiyorlar. Sağlıklı kalmayı da bu yolla sağlamak emeli taşıyorlar. Bu yeni tür dindarlık, giderek bütün dünyayı saracağa benziyor. İnsanlar, saadeti burada ve şimdi tatmak ve yaşamak arzusundalar."

Yapılan araştırmalar özellikle yeni neslin eğitimini almadıkları dinlerden uzaklaşarak değişik sektlere yöneldiğini gösteriyor. US News and World Report'un son sayılarından birinde yer alan habere göre Amerika'da son yıllarda 3.500 yeni dinî grup ortaya çıktı. Gizli tabiatüstü güçlerle ilgili kitap satışlarında da büyük artış mevcut. Bu sektlere üye olan gençlerin hayattan artık bir şey beklemedikleri ve ruhlarını âdeta lidere sattıkları dikkati çekiyor.

Toplu intihar

Bu sektlerden ABD'nin San Diego şehri yakınlarında pahalı bir malikanede topluca intihar eden "Cennetin Kapısı" tarikatı, bütün dünyayı sarstı.

"Do" olarak bilinen tarikat lideri Marshall Applewhite, tarikatı kurmadan önce müzik öğretmeniydi. Bir Protestan papazın oğlu olan Do, bir erkek öğrencisiyle eşcinsel ilişkisi olduğu için okulla ilişkisi kesilmiş. Bu olay üzerine eşiyle boşanmış ve bunalıma girerek 2 yıl Texas'ta akıl hastanesinde tedavi görmüştü. Burada kendisiyle aynı "inançları" paylaşan bir hemşireyle evlendi. Onunla kurduğu tarikat, birçok eyalete yayıldı. Kendisinin Hz. İsa'nın dünyaya dönmüş hâli olduğunu ileri süren Applewhite, bağlılarının aileleri dâhil, dünya ile ilgili her şeyi terk edip, insanüstü bir yolculuğa hazırlanılmasını istiyordu.

Nitekim hepsi de bilgisayar programcısı olan 39 kişi tarikat merkezi olarak kullanılan bir villâda, toplu halde intihar etti. Bunun sebebi, Hale Bopp Kuyruklu Yıldızının gerisinde saklandığını sandıkları bir UFO'yla buluşmak düşüncesiydi.

Scientology sekti

Time dergisi, 27 Ocak 1997 tarihli sayısında kapak konusu olarak "Faith Dealers" yâni "İnanç Tüccarları"nı seçti. Ana konuyu "Scientology Tarikatı" oluşturuyordu.

Tarikatın bağlılarından Noah Lottick, kendisinden istenen yüklü aidatı veremeyince intihar etmişti. Bir doktor olan babası, bu tarikatı etraflıca araştırdı ve şu sonuca vardı: "Biz Scientology'yi, Dale Carneige gibi insanlara mutlu olmayı öğreten bir tarikat zannediyorduk. Ama artık oranın psikopatlar okulu olduğuna inanıyorum. Şarlatanlıklarına "psikoterapi" diyorlar. En iyi ve en parlak zekâlı insanları kandırıp topluyor ve yok ediyorlar."

Mağdur baba tarikatla boşuna uğraşacak gibi görünüyor. Çünkü korkunç bir servete sahip olan ve en pahalı avukatları, özel dedektifleri bulunan Scientology sekti ile mücadelede sonuç elde etmek imkânsız gibi.

Scientology televizyonu, 900'lü telefon hatlarını da çok rahat kullanıyor. Chicago'da bulunan medya uzmanlarından Cynthia Kisser şöyle diyor: "Scientology, acımasız bir örgüt; daha çok klasik terörizme benziyor. Çok kavgacılar ve sadece kazanç peşindeler. ABD tarihinde böylesi hiç görülmedi; hiçbir inanç üyelerini böylesine soymadı."

Scientology, göründüğünden daha fazla gücü olan bir örgüt, korkunç parası ve beyin yıkamaya yönelik bir metodu var. Ayrıca çok hızlı yayılıyor. Görünüşte bir din, ama bu din öncekilere hiç benzemiyor, çünkü insan beynine hücum ediyor. Şu anda Hristiyan ülkelerde faal. İslam'ın tesiri alanına girmek bile istemiyor, çünkü tutunamayacağını iyi biliyor.

Sektlerin sardığı batı

ABD ve Avrupa ülkelerinde yeni zuhur eden sapık dinî gruplar, faaliyetlerini gitgide arttırıyorlar. Yöneticiler, bu sektlere ne yapacaklarını şaşırmışlar ve inanç hürriyetini zedelemeden kısıtlamanın yollarını arıyorlar.

Yeni mezhep ve dinleri araştıran bir komisyona başkanlık eden Alain Gest şu görüşü net bir şekilde ortaya koyuyor: "Eğer sabahın 4'ünde kalkıp tanrı diye bir soğana tapınıyorsanız, buna karşı değilim. Ancak benim için mesele teşkil eden şey şudur: Benim adıma veya yerime dua edip, karşılığında binlerce dolar talep etmeniz."

Evet, Batı'da, ilahî dinlerle mücadele edilip eğitim verilmediğinde inançsızlığın yaygınlaşacağı zannedilirken saçma sapan ve son derece garip yeni inanışlar türediği görülmüştür. Birçok insan, bazı sahtekâr tipleri peygamber gibi görerek beyinlerini yıkatmakta ve bütün enerjilerini ya da servetlerini bu tiplerin emrine vermektedir. İnsanları mutsuzlaştıran, intihara sürükleyen veya Japonya'da olduğu gibi terörizme götüren bu tarikatlara karşı batı çaresiz durumdadır.

Bizim ise yapacağımız şey belli. İslam'a daha çok sarılmak ve böyle sahtekârların eline düşmeden bütün dünyaya huzurun ve sonsuz saadetin yolunu göstermek…

Prof. Dr. Sefa Saygılı

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN