Arama

Prof. Dr. Sefa Saygılı
Ocak 3, 2023
Fitne ve bozguncu: Abdullah Bin SEBE

Hz. Osman devrinde Müslüman olmuş görünerek devamlı fitne ve bozgunculuk çıkaran Abdullah Bin Sebe, bütün hayatını insanları aldatmaya adamıştı. Gizli Yahudi olan ve sapık fikirlerini yayan bu kişiyi incelemek münafığı tanımak demektir.

Annesi San'alı siyah bir cariye olduğu için kendisine "İbnu's-sevdâ" (siyahî'nin oğlu) da deniyordu. Hz. Osman devrinde İslamiyet'i kabul etmiş görünerek sapık fikirlerini yaymaya başlayan Abdullah, aynı zamanda Sebeiyye denilen mezhebin kurucusudur. Annesi San'alı olan siyahi bir Yahudi'dir.

Sebe aşamalı olarak düşüncelerini ve yıkıcı görüşlerini Müslümanlar arasında yaymaya çalışıyordu. Konusu hep Hz. Ali (R.A.) idi. Telkinlerine şöyle başladı: "İnsanların, İsa'nın döneceğine inandıkları halde Muhammed'in döneceğini kabul etmemeleri şaşılacak şeydir. Hâlbuki Allah, «Ey Muhammed! Kur'ân'a uymayı sana farz kılan Allah, seni döneceğin yere döndürecektir» (el-Kasas 28/85) buyurmaktadır. Binaenaleyh dünyaya yeniden dönmeye Muhammed İsâ'dan daha lâyıktır."

Onun, İslâm akidesiyle bağdaşmayan bu görüşü bazı Şiiler arasında benimsenmiş ve böylece rec'at (*) akidesi teşekkül etmiştir.

Daha sonra Abdullah, her peygamberin bir vasisi bulunduğunu, Hz. Peygamber'in vasisinin de Ali olduğunu telkin etmeye başlamış, ardından da şu fikirlerini yaymaya çalışmıştır: "Resulullah'ın hilâfet hakkındaki vasiyetini çiğneyerek başa geçenler (Ebu Bekir ve Ömer) en büyük zulmü işlemişlerdir. Osman da aynı durumdadır."

Bu sözlerle insanları tahrik ederek Hz. Osman'ın öldürülmesiyle sonuçlanan olayları tezgâhlamıştır. Hatta bazı kişileri etkileyerek Cemel savaşının başlatıcılarından olmuştur.

Abdullah Bin Sebe giderek Hz. Ali'nin ilah olduğuna dair fikirler ileri sürmeye başlamıştır. Bunu duyan Hz. Ali (R.A.) öfkelenerek kendisini ateşe atarak öldürmeye kalktı. Ancak o, "Zaten kitabında ateşle cezalandıracağını söylemiyor musun? Bu hareketin Allah olduğunu gösterir" diye karşılık verince Hz. Ali onu öldürmekten vazgeçerek Medain'e sürmüştür.

Hz. Ali (R.A.) öldürülünce Bin Sebe, insanların ona duydukları muhabbeti istismar ederek, insanları saptırmak ve fesada boğmak istedi. Diyordu ki: "Asıl ölen Hz. Ali değildir, onun kılığına girmiş bir şeytandır. İsa (a.s.) nasıl göğe çıkmışsa, Ali de öylece göğe yükselmiştir. Hz. Ali'nin öldürüldüğünü söyleyenler, Ali'ye benzeyen bir ölü gördüler ve onu Ali zannettiler. Oysa Ali, göğe çıkmıştır. Artık gök gürültüsü onun sesi ve şimşekler onun tebessümüdür."

Görüldüğü gibi Abdullah Bin Sebe bazen insanların zaaflarına, bazen tatminsizliklerine hitap ediyor, kimi zaman da inançları, sevgileri istismar ediyordu. Abdullah b. Amir, Bin Sebe'nin faaliyetlerini haber alınca huzuruna çağırıp, kim olduğunu sormuştur. O da, "Ben ehl-i kitaptan, İslâm'a ilgi duyan ve senin yakınında bulunmayı isteyen biriyim." demiştir. Vali, "Senin söylediklerini duymamış olayım, çık git buradan" diye karşılık vererek kovmuştur. Bin Sebe bunun üzerine Basra'dan Kûfe'ye, oradan da Mısır'a geçerek fitne saçmayı sürdürmüştür.

Kitle psikolojisinde, kolay etkilenme ve telkin altında kalma özelliği vardır. Bir şeye sevip bağlanırken de, nefret edip uzaklaşırken de bu telkine yatkınlık dikkat çeker. Topluluk, önüne sürülen bir düşünceyi benimsemek veya reddetmek için uzun süreli muhakemeler yapamaz. Kolay kabul eder, çabuk nefret eder. Meselâ, insanlar kendi nefislerinden çok peygamberlerini seviyorlardı. Hz. Ömer'in tatbik ettiği gibi adaleti ve eşitliği benimsiyorlardı. Abdullah Bin Sebe, onlara önce sevdikleri taraftan yaklaşmaya çalıştı. Allah'ın Resulü ve Ehl-i Beyt sevgisi hususunda sözler söylemeye başladı. Hz. Ali'yi onların gözünde Hz. Peygamber'in vasisi olarak büyüttü. "Her Peygamberin bir vasisi vardır. İşin hak sahibine verilmesi kaçınılmazdır. Binaenaleyh kim bu hakka saldırır da alırsa o, zalim ve cahildir" dedi. Hz. Osman'ın yönetiminden canı veya malı zarar görenleri kışkırtmak için araştırdı. Valilerin insanlara zulmettiğini yaydı. Bu söylentilere her çevrede kötü niyetliler sahip çıktılar. Böylece Abdullah Bin Sebe, her şehirde taraftarlar edindi. Bunlar kendileriyle ilgili acıklı halleri diğer şehirlerdeki taraftarlarına mektuplarla bildiriyor, bu mektuplar da alenen okunuyordu. Hâlbuki yazdıkları şeylerin aslı esası yoktu.

Bin Sebe için söylenenler ne olursa olsun, İslâm tarihinde Hz. Ali hakkında aşırı fikirler ileri süren ve Sebeiyye adı ile anılan bir topluluğun veya bir fırkanın müphem de olsa var olduğu bir gerçektir. Görüldüğü gibi yaptıklarıyla Abdullah Bin Sebe, Hz. Ali ve Ehl-i Beyt hakkında İsrailiyat ile süslenmiş aşırı fikirler taşıyan ve İslâm ümmetinin birliğini bozmak ve fitne çıkarmak maksadıyla bozguncu faaliyetlerde bulunan şahıs veya zümreler için bir sembol halinde anılır oldu.

Prof. Dr. Sefa Saygılı

KAYNAKLAR

(1) Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. Cilt 1. Abdullah b. Sebe, Ethem Ruhi Fığlalı

(2) Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, Çağ Yay., Cilt 2

(3) Doğru Yolun Sapık Kolları. N.F. Kısakürek, Büyük Doğu Yay.

(4) Mezhepler Tarihi, Prof. Muhammed Ebu Zehra, Birim Yay.

(5) Mezhepler ve Tarikatlar Ansiklopedisi. Tercüman Yay.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN