Arama

Mustafa Özcan
Şubat 8, 2022
Şas bin Kays modeli
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Tarihte bazı figürler ve rüzgarlar vardır ki benzeri olaylar tekerrür edince hatırlanırlar. Bu kimseler çığır açmışlardır. Bunlardan birisi Yemen asıllı Yahudi Abdullah İbni Sebe'dir. Efsanevi hüviyeti nedeniyle bazıları tarafından varlığı red ve inkar edilmiştir. Klasik Şii tarihçileri bile tarihi varlığını kabul ederken günümüzde ve son dönemlerde 'onun rehberliğini ve ona aldandığımızı kabul etmeyiz' kabilinden bazı çatlak sesler duyulmaya başlanmıştır. Çağdaş Şii müelliflerden Murtaza el Askeri gibiler Şiileri ilgilendiren tarihi şahsiyetler konusunda yeni bir çığır açmışlardır. Abdullah İbni Sebe'nin şahsiyetini tarihi olmaktan ziyade efsane sayarlar, efsane olduğuna hükmederler. Onun üzerinden komplo noktasında Şii edilgenliğini reddederler.

Lakin bugün de görmekteyiz ki tarih tekerrür etmektedir. Abdulleh İbni Sebe'yi niteliklerinden dolayı reddedeceksek; bu taktirde Bernard-Henri Lévy, Paul Wolfowitz ve Richard Perle, Berdnard Lewis gibi kışkırtıcıları, modern isimleri nereye koyacağız? Paul Wolfowitz gibi isimler Irak'a yönelik olarak bir işgal savaşı başlatmışlardır. Hangi taşı kaldırsanız arkasından Lévy gibi şahsiyetler çıkıyor. Kimi Yahudilerin bu alandaki marifet ve maharetini anlatmak için anonim anlatımlara başvurulmuştur. Sözgelimi 'hidden hand' yani gizli el kavramı genellikle Yahudilerin dolaplarını anlatmak için başvurulan bir deyimdir.

Bugün Fas ile Cezayir dış politikada anlaşamıyorlar. Aralarına kara kedi olarak İsrail giriyor. İsrail Arap ve Afrika Birliği'ne gözlemci sıfatıyla katılıyor veya katılmak istiyor. Bunun önünü Cezayir keserken Fas ise İsrail ile Cezayir'in önünü kesmeye çalışıyor. Batı Sahrası gibi stratejik konularda Cezayir ile Fas ters yönlerde seyrediyorlar. Son olarak Rayyan adlı 5 yaşındaki bir çocuğun dramatik kurtarma sahnesi sırasında Arap dünyası yekpare hale geldi ve insani olarak meselenin arkasında kenetlendi. Bunlardan birisi de Cezayir olmuştur. Lakin burada Cezayir'in bu yapıcı rolünü İsrail'in çalmaya veya kendisine mal etmeye çalıştığını gördük. Her gün Filistin çocuklarına tasallut eden ve Muhammed Durre gibilerini de zaman zaman ortadan kaldıran Siyonist yapı Rayyan'ın arkasından timsah gözyaşları dökmüştür. Fas ise Cezayir'in samimi gözyaşları yerine İsrail'in timsah gözyaşlarına aldanmaktadır.

Yahudiler veya İsrail elbette kışkırtıcı veya karıştırıcı olduklarını kabul etmezler. Bunu komplo severliğe bağlarlar. Elbette komplo teorileri arasında fireler vardır. Her şey anlatıldığı gibi selis gelişmez. Kurulan komplolar ters yüz de olabilir. Sonuç istenilen kıvamda olmayabilir. Karmaşık bir süreci vardır ve bu nedenle de sarkaçlardan her ikisine de çekilebilir. Kimi zaman komplolar mübalağa ile örülüdür. Bu nedenle bazı rivayetleri ihtiyatla karşılamak gerekir. Komplo konusunda Yahudilerin ile Şiilerin refleksleri birbirine benzemektedir. Bu noktada Daniel Pipes ile Şii müellif Murteza el Askeri'nin yaklaşımları benzerdir. Zira onlarda hakikat değil din veya mezheplerinin sahasını koruma güdüsü ağır basmaktadır. Komplolara iftira sağanağı olarak bakarlar. Her komplo, gerçek olmasa da bazı komplolar gerçektir. Bu nedenle bugün İsrail ile İran entrika üssü olarak tanımlanmaktadır. İrangate skandalında ortaklıkları vardır.

Komplo konusundaki tarihi rol modellerinden birisi Şas Bir Kays'tır. Onun hikayesi günümüze ibret dilimleri hatta demetleri sunmaktadır. Şas Bin Kays, Medine'de yaşayan Beni Kaynuka Yahudilerinin ileri gelen alimlerinden birisidir. Medine'deki Yahudi klanları İslam'ın gelmesiyle birlikte eski imtiyazlı konumlarını kaybetmişlerdir. Bu tanınmış üç kabile şunlardan ibarettir: Beni Kaynuka ile birlikte Beni Nadir ve Beni Kurayza. Eski konumlarını geri kazanabilmek için Ensar ile Muhacirler arasında fitne kazanı kaynatmak isterler. Henüz cahiliyetin sosyal yaraları yenidir ve tam olarak kapanmamıştır, kaynamamıştır. Yaraları kaşıdıkça altından İslami değerler ile örtülmüş olan cahiliyet duyguları kabarabilir. Cahiliyet azalmakla birlikte içten içe yaşayan bir süreçtir. Bilahare Sasanilik de böyle olmuştur. Siyaseten ölmüş ama şuubiye damarı ya da ulusalcı kalıpta örtülü olarak yaşamaya devam etmiştir.

Şas Bin Kays İslam düşmanlığında bütün rekorları kırmış bir adamdır. Sanki Medine'de erken dönemde bir İslamifobya dalgası yaşanmaktadır. Bu düşmanlık da onu tertip ve komploya itmiştir. Müslümanlar karşısında büyük kıskançlık ve ötesinde hınç duymakta ve hıncını çıkarmanın yollarını aramaktadır. Özellikle de Yahudilerin eski müttefiki olan Evs ve Hazreçlilerin Müslüman olması onun kanına dokunuyordu. Onları dostane bir şekilde bir mecliste otururken gördü ve kan beynine sıçradı. İslam kardeşliği onları ülfetle sarıp sarmalamıştı. İslam üzerinde birlik ve beraberlikleri gayz ve kinini artırdı. Cahiliyetteki düşmanlıkları gitmiş, İslam sayesinde dostluk atmosferine kavuşmuşlardı. Bu tablo üzerine şöyle söyleyecektir: Bu beldelerin Beni Kayla'sı (Ensar ya da Evs ve Hazrec çocukları) buluştuğunda… Karar onların eline geçtiğinde, bizim onlarla birlikte olmamızda ne çıkar ve maslahatımız olabilir?

Bu düşünceden sonra yanında bulunan Yahudi bir gence talimat verir. Onlara yönel ve onlarla birlikte otur. Sonra aralarında nizam günü olan Buas gününden bahset ve o gün hakkında söyledikleri şiirlerden örnekler getir. Genç bunu maharetle yapar ve bunun üzerine Evs ve Hazrec kabilelerinden 'silaha silaha' çağrıları yükselir. Aralarında cahiliyet hamiyeti ateş alır. Bunu duyan Hazreti Peygamber (SAV) muhacirlerden oluşan arkadaşlarıyla birlikte olay mahalline intikal eder. Savaşa tutuşmak üzere oldukları Harre bölgesine gelir. Savaşa dönüşmek üzere olan gerilimi yatıştırır, teskin eder. Şöyle söyler: Ey Müslümanlar topluluğu! Allah Allah! Aranızda olduğum halde cahiliyet davasını mı körüklüyor ve hortlatıyorsunuz?

Daha sonra Beni Kaynuka, pazarlarına gelen bir Müslüman kadına sarkıntılık ederler, sataşırlar ya da taciz ederler. Bunun üzerine galeyana gelen Müslümanlar, "Medine Vesikası"nı bozarlar ve Yahudilerin Medine'den iclasına karar verirler yani çıkarılmalarını kararlaştırırlar. Onlar da Şam tarafına göçerler. Bugün o kavganın rövanşı yaşanmaktadır.

Her zaman amaçları Müslümanlar arasına cahiliyet çomağı sokmaktır. Dün Medine'de bugün ise Filistin'de. Dün Arap Yarımadasında bugün ise küresel düzeyde!

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN