Arama

Mustafa Özcan
Haziran 2, 2021
Online İntifada
Sesli dinlemek için tıklayınız.

İsrail daima tek yanlılığı tercih eden bir ülkedir. 1979 yılında Camp David'de 1991 yılında Madrid'de 2002 yılında Beyrut Arap Planı karşısında hep böyle tekilci davranmıştır. Tek yanlılığını götürme gücü sınırlı olmansa rağmen bunu tercihi ve bunda ısrarı gurur kibir ve ahmaklık sarmalını göstermektedir. Bazen örtülü veya zımni olarak ABD'nin olurunu almasına rağmen bazen onu da aşan tasarruflarda bulunmaktadır. Muhammed Hasaneyn Heykel gibilerine göre İsrail esasında ABD'nin aparatlarından ve araçlarındandır. Kimilerine göre ise devin beynine musallat olmuş bir urdur. Iraklı önemli mütefekkirlerden Numan Abdurrezzak es Semarrai Tehalüfu'l Yahud mea'l Akviya (İsrail'in Güçlülerle İttifak) kitabında İsrail'in bu yöndeki pragmatik yaklaşımını anlatmaktadır. İsrail daima güçlülerle ittifak arayışındadır. İsrail bu sayede var olabilmiştir. Önce İngilizlerin ipine sarılmış, tutunmuş şimdi de Amerikalıların ipine takılmıştır. 2021 yılında Çinlilerle de flört etmekte lakin bu Jeo Biden idaresi tarafından istiskal ile karşılanmş ve kırmızı çizgi olarak vazedilmiştir. Faslı muhaddislerden Ebu'l Feyz Ahmed Bin Muhammed Bin Sıddik el Gumari, 'Mutabakatü'l İhtiraat el Asriyye Lima Ahbare Bihi Seyyidü'l Beriyye/ Çağdaş Keşiflerin peygamberimizin Gelecekle İlgili Verdiği Haberlerle Mutabakatı' adlı eserinde Yahudiler ancak Allah'ın ipine ve insanların ipine tutunarak var olurlar, payidar olurlar ayetini tefsir ederken Yahudilerin İngilizlerin ipine tutunarak devletlerini kurabildiklerini ifade etmektedir. İngilizlerden sonra hamileri ABD olmuştur ve Harry Truman'dan itibaren Amerikan himayesine girmişlerdir. Denildiği gibi devin başındaki cüceyi temsil ederler. Zaman zaman Netanyahu gibiler velinimetlerine bile kafa tutarlar. Bu açıdan Jimmy Carter bir defasında İsrail'i İsrail'de eleştirmek serbest ama ABD'de eleştirmek bedel ister, gerektirir demiştir. Bazen cüretkarlıkta çok ileriye gidiyorlar söz gelimi Amerikalı casus Jonathan Pollard İsrail lehine casusluk yapmaktan dolayı tutuklanmış ve 30 yıl süre cezaevinde kaldıktan sonra salıverilmiş ve İsrail'e gönderilmiştir.

Burada iki İslam alimi Numan Abdurrezzak Semarrai ile Ahmet Sıddik el Gumari'nin tespitlerinin aynı vadiye döküldüğünü görebiliyoruz. İsrail istismarcıdır ancak beşer eliyle ayakta kalabilir o da bunu güçlülerle ittifak üzerinden temin etmektedir.

Haziran 2021 itibarıyla İsrail'de yeni atamalar yapılmıştır. Yahudi Ajansı Müdürü İsaac Herzog selefi Reuven Rivlin yerine kahiri-i ekseriyetle seçilerek İsrail'in yeni cumhurbaşkanı olmuştur. Yine Mossad'ın başına yeni bir isim atanmıştır. Eski Başkan Yossi Cohen yerine Netanyahu ayarında ve onun gölgesi gibi olan David Barnea atanmıştır. Atanır atanmaz suikast rejimine devam edeceğine vurguda bulunmuştur. Suikastlar ve sabotajlar dizisini sürdüreceğini ifade etmiş ve bu yönüyle de selefi Cohen'e şükranlarını sunmuştur. Dikkat çekici olan buradaki üsluptur ve üslup nobran, kanun tanımaz ve kışkırtıcıdır. Tarih boyunca suikastlara yabancı sayılmazlar. 1948 yılında tanık veya ayak bağı olmasın diye Yahudi tedhişçiler İsveç asıllı BM gözlemcisi General Folke Bernadotte'i suikastla öldürmüşlerdi.

Bunu ulu orta arsızca söyleyebiliyorlar. Elbette hedeflerindeki ülke İran. Daha doğrusu İran'ın nükleer kurumları ve faaliyetleridir. Bir de elbette Filistinlilerdir. Filistinlileri BAE, Tunus gibi ülkelerde tasfiye ediyorlar. Bu anlamda daima gizli operasyonlar yürütüyor ve düzenliyorlar. Netanyahu Jeo Biden iktidarına da kafa tuttu ve tek yanll olarak İran'a saldırılarını sürdüreceklerini söyledi. Bu söyledikleri blöf mü gerçek mi elbette zaman gösterecek. Ama şimdiye kadar yaptıkları yapacaklarının teminatıdır. ABD'de Trump'tan Biden'a idare ve tarzı değişse de İsrail'de değişen bir şey yok. Saldırgan politikalara aynen devam. Gelen giden onları ırgalamıyor.

Bununla birlikte İsrail kamuoyu savaşını kaybediyor. Savaşın merkez üssü kamuoyu savaşı olup bunu kazanmak da sosyal medya üzerinden şekilleniyor. Geoge Walkter Bush bunu gönülleri ve zihinleri kazanmak şeklinde tarif ederdi. Şimdi ise İsrail gönülleri ve zihinleri kaybediyor. Sadece dünya kamuoyunu değil Amerika'daki Yahudi kamuoyunu da kaybediyor. Zira her zaman kendisini haklı görüyor. Herkesi Yahudi veya İsrail aleyhtarı olmakla suçluyor. Turgut Özal'ın tabiriyle İsrail çoktandır kantarın topuzunu kaçırdı. Dostlarının nezdinde bile saldırganlığını ve yatışmaz yapısını tescilledi. Dünyanın huzurunu bozuyor. Peşinen kendi yanında olmayınca ya da hakkın ve haklının yanında olunca uluslar arası kurumları da karalıyor. UNESCO, HRW (İnsan Hakları İzleme Örgütü) ve Uluslararası Ceza Mahkemesini (UCM) İsrail aleyhtarlığıyla suçlamaktadır. İsrail'e göre Filistinlilerin mukaddesatına sahip çıkması ve savunması bile suç. Sözgelimi Mescid-i Aksa ismini hiç kullanmayarak daima burasına kendilerine mal etmek için Tapınak Dağı (Temple Mount) diyorlar. Ne tarih ne de statüko tanıyorlar.

Hiç zahmet çekmesinler bu saldırganlık ve bu üslupla varabilecekleri bir yer lok.

11 günlük Aksa ve Gazze muharebesinde Filistinliler İsrail'e karşı birçok alanda üstünlüklerini perçinlediler. Bunlardan birisi fedakarlık boyutundadır. İsrail halkı dehlizlere ve siperlere inerken Filistin halkı İsrail'in ateş gücünü sinelerinde karşıladılar.

Filistinlilerin üstün olduklar ikinci alan ise manevi alan ve ahlaki alandır. Saldırıya başlatan değil savuşturan taraf olmuşlardır. İsrail hem saldırganlığıyla kalmış hem de kuyruğunu kısmak zorunda kılmıştır.

Filistinlilerin üstün geldikleri üçüncü alan ise enformatik alan ya da propaganda alanıdır. Filistinliler burada da güçlerini haklılıklarından almışlar ve haklı davalarından aldıkları güç ile seferber olmuşlardır. Propaganda savaşını da kazanmışlardır.

1987 yılındaki Birinci İntifada sırasında da böyle olmuştu. Filistinliler taşlarla İsrail'i ve ordusunu yıldırmışlar ve rezil etmişlerdi. O zaman da iletişim alanında seferber olmuşlardı. Bu İsrail'e şaşkınlık vermişti. Çıkardıkları muhtelif bültenlerle gün be gün İntifadanın seyrini ve çetelesini tutuyorlar ve güncesini çıkarıyor ve dünya ile paylaşıyorlardı. En yakın ve en uzak olanlara bile ulaşıyorlardı. Hiç temasım olmamasına rağmen o dönemde bültenleri bana kadar ulaşıyordu ve bültenleri üzerinden Filistin davasını an be an takip edebiliyorduk. Şimdi ise sosyal medya hesapları üzerinden aynı seferberlik hali yaşanıyor. Elbette İsrail yanlısı olan Facebook ve Youtube ve Twitter gibi hesaplar gidişattan pek memnun gözükmüyorlar. Filistinlilerin kendi araçlarını kullanarak üstün gelmeleri karşısında yüzleri kızarıyor. Zaman zaman muayyen hesaplara sınırlamalar getirebiliyorlar.

İsrail'in sosyal medya muharebelerinde hezimetine dair içeriden birçok itiraf geliyor. Bu itiraflardan birisi de İsrail'de radikallerin gazetesi J. Salem Post gazetesinden Emily Y. Schrader adlı yazarın "Jews, Israel Under Attack in the Online Intifada" başlıklı ve benzeri yazılardır. Yazarı online intifada olarak değerlendirdiği olgu ile ilgili Filistinlilerin davaları etrafında kenetlenmelerinin İsrail'i savunma pozisyonuna düşürdüğünü ve daha doğrusu savunmasız bıraktığını ve özellikle de sosyal medya saldırısı altında bıraktığını itiraf ediyor. Filistinliler güçlerini haklılıktan alıyorlar. İsrail hakka boyun eğmedikçe oyunun kuralı değişmeyecektir.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN