Arama

Mustafa Özcan
Mart 3, 2021
İslam cumhuriyetini nasıl ıskaladık?
Sesli dinlemek için tıklayınız.

'Hilafetten cumhuriyete' başlığı veya rejim değişikliğinin bu yönde tanımı yanlış olduğu kadar aldatıcıdır da. Sapla samanın birbirine karıştırılmasıdır. Gerçeklerin örtülmesidir. Zira hilafet ile cumhuriyet birbirinin zıddı veya alternatifi değildir. Birbirinin tamamlayıcısıdır. Cumhuriyet sistemi hilafetin tanımının alt başlıklarından birisidir. Hilafet cumhurun tensibine dayalı bir rejim ve sistemdir. Hilafetin iki açılımı vardır. İlki hukuki boyutudur ki buna şeriat denilmektedir. Şeriat ilahi yasama anlamındadır. Bununla birlikte mürekkep bir anlamı da olan hilafet sadece hukuki boyuttan ibaret değildir. Bir de idari boyutu vardır ki, bu da cumhuriyettir. Bu itibarla Ebu'l Kelam Azad, Bediüzzaman ilk 30 yıllık gerçek hilafet rejimini cumhuriyet rejimi olarak tanımlamışlardır. Hilafet rejimi saltanat rejimi değildir. Böyle bir tanım yoktur ve kraliyet rejimi Hazreti Ömer'in ve Selman Farisi gibilerinin de ifadesiyle merduttur. Keza Abdurrahman Kevakibi gibi zevat da raşit halifeler rejimini demokrasi olarak tanımlamıştır. 30 yıllık model, peygamberlik yöntemi üzerine kurulu hilafet döneminde şeffaflık, hesap verilebilirliği görüyoruz. 'Esere' yani yakınları kayırmadan uzak durulduğuna şahidiz. Kimseyi kayırmıyor. Yakınlar kayırma hadiste bir sapma olarak belirtiliyor ve buna 'esere' denilmektedir. Çağdaş ifadesiyle nepotizm! İslam'da işar yani başkalarını kendine tercih etme fazileti vardır. Kendini veya yakınlarını başkalarına tercih ise 'esere' ifadesiyle anılıyor ve fazilet değil aksine bir kusurdur ve idari ve mali adaletten sapma olarak gösteriliyor. Onun dışında ilk 30 yıl modelinde yönetimin hanedanlığa yani saltanata dönüşmediğini görüyoruz. Saltanata geçilmesiyle birlikte sahabeler ve sahabe çocukları rejimin saptığını, değiştiğini ve Kisra, Kayzer tarzına büründüğünü ve komşu rejimleri ithal ettiğini öngörüyorlar. Yani saltanat rejimi hilafet rejimi değildir ve Muaviye Bin Ebi Süfyan ve oğlu Yezid ile birlikte rejim dünyada geçerli olan mer'i sisteme sapıyor. İslam ordularının Suriye ve Irak'ta yendiği Kayser ve Kisra rejimleri önce Emeviler döneminde Şam'a sonra Abbasiler döneminde Bağdat'a hakim oluyor! Bu manevi bir yenilgidir. Aliya İzzetbegoviç manevi yenilgiyi nasıl tanımlıyordu? Cephede değil, düşmanına benzemeye başladığında yenilirsin!

Böylece ilk ve birinci dalga sapmada saltanata geçilmiş oluyor. Osmanlıların sonuna kadar da saltanat dönemi devam ediyor. Dolayısıyla hilafetten cumhuriyete geçildiği tanımı kesinlikle hatalı ve doğru bir tanım değil. Aksine ilk önce idari anlamda İslami cumhuriyet rejimini Emeviler yıkmış oluyorlar. Emevilerle birlikte ısırıcı saltanat dönemi yürürlüğe giriliyor. Osmanlı'nın yıkılması bu anlamda Emevilerle başlayan saltanat düzeninin yıkılmasıdır. Osmanlı'nın yıkılmasıyla birlikte laiklik alınmamış olsaydı Asr-ı Saadetteki gibi hilafete dayalı yeniden İslam cumhuriyeti rejimine geçilmiş olacaktı. Her şey aslına avdet edecekti. İslam laiklikle birlikte dışlandığından dolayı İslam cumhuriyetine değil Fransız cumhuriyeti anlayışına geçilmiş, sapılmıştır. Bu da hadislerde cebri saltanat yada totaliter sistem şeklinde anılmaktadır. Kısaca hadis diliyle Osmanlı'nın yıkılmasıyla birlikte basit saltanattan veya hanedanlığı esas alan saltanattan tek parti veya askeri cunta yöntemiyle totaliter veya cebri saltanata geçilmiştir. Şam'da Baas rejimi Mısır'da askeri cunta böyledir. Emevilerle birlikte hilafetin idari boyutu kaldırılırken Osmanlı'nın yıkılmasıyla birlikte ikinci dalgada şer'i boyutu da ortadan kaldırılmıştır. Dolayısıyla Osmanlı sonrasında, Emevilerin yaptığına tüy dikilmiştir. Emevilerin yarım bıraktıkları süreç böylece tamamlanmıştır.

Sadece hadisler üzerinden değil vakıanın seyrini ve izini takip ettiğimizde de aynı sonuca varıyoruz ya da aynı tanım yine karşımıza çıkmaktadır. Söz gelimi laiklikle birlikte Fransız tarzı cumhuriyet modeli benimsenmiştir. Mesele bununla da sınırlı kalmamış aksine cumhuriyet rejimiyle birlikte kurumlar Rusya'dan siyaset anlayışı da İngiltere'den devşirilmiştir. Mesela tek parti rejimi (CHP) SSCB modelinden kurgulanmıştır. Leyla Umar ve birçokları vaktiyle bu gerçeğe parmak basmıştır. Türkiye Cumhuriyeti dolayısıyla hecin temeller üzerine kurulmuştur. Lakin bu temellerde maalesef reddi miras yolu ile birlikte İslam, hukuk ve siyaset zemininde dışlanmıştır. Elbette Fransız Devrimine kadar İslami rejimin bir cumhuriyet rejimi olduğu unutulmuştur. Fransız Devrimiyle birlikte İslami modele veya Asr-ı Saadetteki unutulan cumhuriyet modeline köprü kurulmaya başlanmıştır. Sözgelimi Osmanlı'da ilk cumhuriyetçilerden olan Namık Kemal İslamcı olmasına rağmen saltanatçı veya padişahçı değildir. Münevver Ayaşlı'nın da parmak bastığı gibi Sultan Abdulhamit döneminde aydınlar kendilerini cumhuriyet anlayışına, ideolojisine kaptırmışlardır. Cumhuriyeti keşfetmişler ve buna meftun olmuşlardır. Arkadan gelen Mehmet Akif ve Bediüzzaman gibiler de ruhen İslam cumhuriyetçileriydiler.

Bununla birlikte cumhuriyeti kurarken balans ayarı bozulmuş ve şer'i cumhuriyet yerine Fransız modelli laik cumhuriyet esas alınmıştır. Eksen kayması burada başlamış ve cumhuriyet gerçek zeminine yabancılaşmıştır. Saltanat kaldırılmakla birlikte tek partili bir sistem ile tek parti saltanatı ikame edilmiştir. Şer'i usul ve esaslar benimsenmek yerine, laik usul ve esaslar benimsenerek de İslam cumhuriyeti yerine Fransız cumhuriyeti tarzı kabul edilmiştir. Son anda İslam cumhuriyetini ıskaladık ve direkten döndük; İslam cumhuriyeti yerine Fransız cumhuriyeti tarzını benimsedik.

Tarihin bu yönünün tashih edilmesi lazımdır. Cumhuriyet laiklik olmadan yaşayamaz demek yutturmacadır ve bunu diyenler raşit halifeler dönemini görmezlikten gelmekte ve Emevi saltanatına ve anlayışına müzahir olmaktadırlar.

Saltanat Emevilerin bir devamı, İslam'dan kopuk cumhuriyet ise Fransız modelinin bir uzantısıdır. Kavramları yerli yerinde kullanırsak gerçekleri yakalarız.

Laiklik kabul edilmeseydi saltanatın yıkılmasıyla İslam cumhuriyetine geçmiş olacaktır. Belki de ikinci Asr-ı Saadet dönemine! Bir de meseleye bu yönüyle bakalım. Fransız tarzı cumhuriyet, saltanatın tashihi yerine yeni tahrif çığırı olmuştur.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN