Üçüncü Charles mı, Birinci Hüseyin mi?

İngiliz yazar Robert Jobson 'Prens Charles 70'inde: Geleceğimizin Kralı (Prince Charles at 70: Our Future King)' başlıklı eserinde bize Üçüncü Charles ile ilgili ilginç bir portre çiziyor. Charles ile ilgili kitabında Prens Charles'ın öncelikle İsrail işgali altında yaşayan Filistinlilerin zorlu hayatları ve sıkıntılarıyla alakalı derin bir empati yaptığını ve sempati duyduğunu kaydediyor. Yine eski prens/yeni Kral Üçüncü Charles'ın Batılı ülkelerde İslami kıyafete getirilen kısıtlamalardan rahatsız olduğuna parmak basıyor. İngiltere'de yaşayan dostlarımızdan Zuheyr Salim de 'bakış açısı/nokta-i nazar' başlıklı köşesinde Kral Üçüncü Charles'ın cülus veya yemin töreninde Allah'ın (CC) yasalarını muhafaza edeceğine söz verdiğini aktarıyor. Bu, İslami literatürde Allah'ın (CC) şeriatına bağlı kalacağına ifade etmek ile eş değerdir. Veya ahkamını koruyacağı anlamına geliyor. Allah'ın (CC) yasaları sadece zahiri yasalar değil. Zuheyr Salim Beyin de ifade ettiği gibi insanın genlerine işlemiş, nakşedilmiş geniş yasalar vardır. Kur'an buna afak ve enfüs dairesi demektedir. Nitekim ayetlerin dili de bunu gösteriyor: Biz ayetlerimizi hem afakta, hem kendi nefislerinde onlara göstereceğiz; ta ki, şüphesiz onun hak olduğuna kani olsunlar, kendilerine taayyün etsin. Her şeyin üzerinde Rabbinin şahit olması yetmez mi?

Üçüncü Charles'ın sıfatlarından birisi de dinin hamisi ve Anglikan Kilisesi'nin en yüksek gözeticisi olmasıdır.

Bununla birlikte Prens Charles, daima Şark Ortodoks Kilisesi ile İslam'a özel bir ilgi duymuştur. 30 yıl evvel Prens Charles dinin ya da Anglikan Kilisesi'nin hamisi olmaktansa dinlerin hamisi olmayı istemiştir. Böylece ülkesindeki dini çeşitliği de görev alanına yansıtmak istiyordu. Bununla birlikte Prens Charles'ın vaktiyle sergilediği bu tutum bir kaşık suda fırtına koparmış ve muhafazakar kanattan şiddetli tepki çekmiştir. Halbuki Prens geleneksel rolü değiştirmek yerine genişletmek istiyordu. Lakin denemeyle bu yolun kapalı olduğunu görmüştür. Nihayetinde Kral Üçüncü Charles bünyesinde farklı bir Anglikan inancı veya yaklaşımı barındırıyor.

Kral Üçüncü Charles, René Guénon'un yolunda

Charles, Müslüman olduktan sonra Abdulvahid Yahya ismini alan Fransız asıllı metafizikçi ve gelenekçi akımın kurucusu René Guénon'dan etkilenmiştir. René Guénon uzun yıllar Kahire'de sufilerin izinden giderek münzevi bir hayat sürmüştür. Abdrulvahid Yahya Kahire'de modernizme ağır eleştiriler getirmiş ve metafizik alemi yeniden kurgulamaya ve keşfetmeye çabalamıştır. Hayatını seküler bir dünyada metafizik değerleri yeniden keşfetmeye adamıştır. René Guénon İslam'a sarılmış ya da Müslüman olmuş ama modernizme getirdiği ağır eleştiriler ve gelenek konusunda kendisini gayri Müslim zümreler izlemiştir. Belki de bunların en tanınmışlarından birisi Prens Charles olmuştur. René Guénon'ın temsil ettiği Batini ilgi ve eğilimlerin dışında Prens Charles İslami konulara daima ilgili olmuştur. İslamfobyanın derinleştiği bir dünyada Prens/Kral Üçüncü Charles akıntıya karşı kürek çekmektedir.

1993 yılında yaptığı bir konuşmada 'Müslüman, Hıristiyan ve Yahudiler olarak dünyalarımız arasında bizi birleştiren hususlar, ayıranlardan daha fazladır' demiştir. Nerede olursa olsun zorlu şartlar arasında yaşayan Müslümanlara ve acılarına sempati duymuştur. Prens Charles yoksul ve düşük gelirli vasatlardan akıp gelen ve bilhassa İslam dünyasından gelen gençlere meslek edindirmek için 2007 yılında 'Mosaic' diye bir kurum ihdas etmiştir. Oxford İslami Araştırmalar Merkezi kurmuş ve burada 1993 yılında İslam ve Batı başlıklı bir sunum yapmıştır. Kraliyet uzmanları, kral olduktan sonra da Charles'ın İslam'ın geçmişi, günceli ve geleceğiyle ilgilenmeyi esirgemeyeceğini ve Müslümanların Batı medeniyetine katkılarını unutmadığını ifade etmektedir. 1993 yılında yaptığı konuşmasında onuncu yüzyılda Kurtuba'nın Batı'nın en medeni şehri olduğuna parmak basmıştır. Halifenin veya Kurtuba Emirinin kütüphanesinde 400 bin eser bulunmakta ve bu sayı Avrupa'daki bütün kitapların sayısı aşmaktadır. Charles Batı'da İslam ile ilgili bir yanlış anlama varsa bunun Müslümanlara değil batılılara raci olduğunu ifade etmektedir. Ona göre bu Müslümanların davranışlarından değil Batılıların cehaletlerinden kaynaklanmaktadır.

2006 yılında Ezher bünyesinde Mısır'da yaptığı konuşmasında şunları söylemiştir "Biz Batı'da elde ettiğimiz seviyeyi ve geldiğimiz noktayı Müslüman alimlere borçluyuz. Zira Avrupa'nın klasik ilim hazineleri karanlık asırlarda Müslümanlar tarafından korunmuştur." Charles'a göre bugün de İslam'ın ve Müslümanların Batı'ya katacakları çok şeyi bulunmaktadır. Prens Charles İslam'ın gönlünde veya merkezinde kevnin ve kainatın birliğini muhafaza misyonu saklı olduğuna inanmaktadır. Tevhit dini kainatın vahdetini perçinlemekte ve temsil etmektedir. Ortak yaşam konusunda Hıristiyanlığın hilafına hala İslam'ın bizlere yol gösterdiğine inanmaktadır. İslam'ın şeytanlaştırıldığı bir asırda Prens Charles İslam'ın değerini iyi bilmekte ve Batı'nın İslam'a muhtaç olduğunu vurgulamaktadır. İnsanlar Prens Charles'ın şahsında ve farkıyla, Avrupa'da populizm dalgalarının dışında hakkı ikrar eden ve İslam'a farklı bakan birisini bulacaktır.

Elbette siyasete gömülü vasatta Kral Üçüncü Charles'ın İslam'a olan ilgisinin gerçek sınırlarını tayin edecek durumda değiliz. Bununla birlikte Şeyh Nazım'ın peşinden giderek ona 'Kral Birinci Hüseyin' diyenler de çıkabilir. Hazreti Hüseyin kral değildi gasp edilen yetkilerle donatılan ve mukayyet ve meşruti olmayan krallığı durdurmak veya ihkak-ı hak için yola çıkmıştır. Ömrü vefa etmese de çıktığı yol sağlam ve doğru yol idi.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Mustafa Özcan

Mustafa Özcan Diğer Yazıları