Arama

Mustafa Özcan
Aralık 12, 2021
Erenler Erenler’e kavuştu

Sakarya'nın sevilen simalarından ve irşat adamı ve manevi rehberlerinden Ahmet Tomor Hoca Hakk'ın rahmetine kavuştu. Ertesinde 12 Aralık (2021) tarihinde İmam-ı A'zam Camii'nde kalabalık bir cemaat tarafından kılınan cenaze namazının akabinde Erenler kabristanlığına defnedildi. Sakarya'da bir dönem öğretim üyeliği yapan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş da vefatı üzerine bir taziye yayınladı. 3 hafta kadar önce koronavirüs şüphesiyle Kocaeli'de özel bir hastaneye kaldırılan 88 yaşındaki Ahmet Tomor sağlık durumu ağırlaşınca yoğun bakım servisine alınmıştı.

Vefatını ilk duyuran biraderim İbrahim Özcan oldu. Ardından aynı acı haberi Bekir Uysal Hocamız da paylaştı. Pazar günü cenaze namazının kılındığı sıralarda veya sonrasında İstanbul'da Bahçelievler'de semtimizin imam ve kurralarından Sakarya'dan hemşerimiz Abdulkadir Yürür Hoca ile Mimar Sinan Camii çay bahçesinde buluştuk ve Ahmet Tomor Hocayı yad ettik. Hoca kurra olduğundan bir grupla birlikte ardından hatim indirme etkinliğine katılmıştı. O da benim gibi hocaya saygı ve hürmet beslemekle birlikte hiç tanışmamış ve kelam etmemişti. Bire bir görüşmese de Sakaryalı herkes onu biliyor ve saygı duyuyordu.

Sakarya'nın tenha olduğu dönemlerde özellikle de Salko ile Yeni Cami arasındaki güzergahta hep karşılaşırdık. Uzaktan kendisine tazimde bulunurdum ama bunu bir kez olsun yakından denemedim. O gölge gibi Sakarya'yı turlayan karaltısını rahatsız etmek istemezdim. O içine gömülü bulunduğu dünyasına, izinsiz girerek dağıtmak istemezdim. Uzaktan duruşuyla, ölçülü hareketleriyle size saygı telkin ederdi. Vardı ama yoktu sanki. Bedenen olmasa bile ruhen tanıştığımıza eminim. Lakin hoca da ben de çekingen tiplerdik. Tanışmamız birilerinin tanıştırmasına bağlı idi. Öyle bir kimse hiç çıkmadı. Yine de hocayı gıyaben değil vicahen tanırım. Simasıyla hep karşılaşırdık. Lakin bir kez olsun oturup sohbet etmedik. Onun ötesinde bir kez olsun ortak mekanlarda buluşamadık. Hoca bizim takıldığımız yerlere takılmazdı. Hep yalnız gezerdi. Sakarya'nın gölgesi idi ama başka kimsenin gölgesine girmezdi. Orhan Camii'nin eski hocalarından Sabri Hoca ve Hamza Tekin hocalar da onun kadar olmasa da yine de varlıklarını pek belli etmeyen, gizleyen hocalardandır. Son yıllarda; en az 20 yıldır Salko cemaati ve Sakarya kendisine sahip çıktı. Sakarya'nın ortak paydası ve bölenlerinden birisi idi. Benlik taşımadığı için paylaşılan bir insandı. Lakin yine de etrafı kalabalıklarla örülü değildi. Ama rabbani bir adam görmek isteyenler özlemlerini onda giderirlerdi. Görüneyim ve öne çıkayım diye bir derdi yoktu. Hasbiliği hasbi sevenlerine köprü olmuştur. Sakarya'da gölge gibi dolaşır, kendi halinde gezinirdi. 1980'li yıllarda seyyar satıcılık yapardı. Sonra Aziziye Camii yakınlarında manav dükkanı açtı ve oğlu ile birlikte işletti. Belki de randıman tutturamadığı için o işlerden el etek çekti. Zaten ona göre değildi. Siyaktan anlamış olmalısınız; münzevi bir adamdı. Vaazları da dahil bütün işlerini fahri olarak yürütürdü.

Hoca vaktiyle Hicaz'a gitmiş ve kurumsal çerçevede olmadan Medine-i Münevvere'de tahsil görmüş, İslami ilimler öğrenmişti. Orada resmi değil geleneksel usule göre okuduğunu söyleyebiliriz. Çevreden duyumlarıma göre Medine-i Münevvere'de Erzurumlu Mustafa Necati Hocada okumuş. Mustafa Necati Hoca adeta Medine'nin manevi kutbu idi. Medine'deki son Osmanlı diye tanımlayabiliriz. Osmanlı bakiyesi idi. Mekke'de ise başka bir kutup vardı; Necati Öztürk Hoca. Medine'de Mustafa Necati, Mekke'de Necati Öztürk! Küçük dükkanı hacıların ve umre ziyaretçilerinin buluşma noktalarından birisiydi. Hac levazımat ve eşyası satılan küçük dükkanın arkasında zula bir mekan vardı, yaranın buluşma yeriydi. Burada buluşan ruhlar coşardı. Ahmet Tomor Hoca bu havayı solumuş olmalı. Bazen Ali Ulvi Kurucu ve öğretmen olan kardeşi ve sair Medine eşrafı buluşur ve hacıların meraklı suallerine cevaplar yetiştirirlerdi. Mustafa Necati Hoca hasbi bir hoca idi ve hattatlığı da vardı. Vehhabiliğin merkezinde Vehhabilikle mücadele ederdi. Oraya hasbe'l kader gelmiş talebeleri gücü nispetinde Şam'a veya başka ilim merkezlerine yönlendirirdi. Ya da hiç olmazsa kendisi okutur ve zehirlerini alırdı.

O Vehhabilere karşı Vehhabiler de ona karşı amansızdı. Hatırlı kişiler sayesinde zannederim Medine-i Münevvere'de tutunabildi.

Ahmet Tomor Hoca da onun talebeleri arasında idi. İslamı öğrenmek, yaşamak ve yaşatmak maksadıyla unvan peşinde koşmadan hasbi olarak Medine'ye gitmiş ve bir süre orada başta Mustafa Necati olmak üzere hocalardan dersler almıştır. Ahmet Tomor Hoca ile psikolojik berzahı ve sınırı aşamadığımızdan gerisini öğrenemedim. O manevi izleri takip eden bir adamdı. Bu izleri kaybetmemek için gönlünü afakta dağıtmazdı. Mübarek mekanlarda ne kadar kaldı kimlerle görüştü o kadarını bilemiyorum. Ama Salko bizi böğründe buluşturdu. Keşke ölümlü dünyada daha fazla görüşebilseydik ve kelam da edebilseydik! Kelam etmesek de daima ikinci kişilerle konuşmalarının misafiri oldum. Ağzımla olmasa bile kulaklarımla tanışmış olduk.

Sanırım hilafı söylense de Adapazarı'nda ders halkaları tertip etmedi ve dolayısıyla öğrencileri olmadı. Takipçileri ve sevenleri vardı. O mev'ize tarzında sohbetleri ve irşat halkaları oluşturmayı seviyordu. Hasbi olarak onu takip edenler de konuşmalarını çoğaltıyor ve nasihatname nevinden eserlerini basıyor ve dağıtıyorlardı. Bir kısım eserlerini İngilizce olarak da neşretmişler. Hoca çevresinde bu suretle istemeden de olsa sevenlerinden müteşekkil hasbi bir halka oluşturmuştu. Son anlarına kadar Salko Camii'nde vaazlarına devam etti. Genellikle manevi ağırlıklı sohbetler veriyordu.

Ahmet Tomor Hoca ile ilgilenen zümreler arasında merhum ağabeyimiz, dostumuz Salahaddin Ünsel'in mahdumları rahmetli Kadir Ünsel ile birlikte -Allah uzun ömürler versin- Şaban Ünsel de bulunuyordu. Benim de çok sevdiğim cami olan Salko şimdi daha da bir sessizliğe bürünmüş olmalı. Ali Taşçeken abinin kiracısı limoncu Adem abi de Salko'nun değişmez simalarından birisiydi. Üç tekerlekli arabasıyla limon satarak geçimini temin ederdi. Vefatından evvel son buluşmamız olmalı hal hatır sormuş ve gözleri dolmuştu. Kocaman cüssesinin içinde ipek gibi bir gönül taşıyordu. Son zamanlarında yağmur bulutları gibi gözyaşları sicim olup taşıyordu. Dokunaklı bir söz işittiğinde göz yaşları harekete geçiriyordu.

Ahmet Tomor Hoca Salko Camii cemaatinden Arnavut asıllı bir mümindi.

Salko Camii ve cemaatinin ve tüm dostlarının başı sağ olsun. Son göçenleri veya önden gidenleri özellikle de Adem abi ile Ahmet Tomor Hocayı yad etmeyi unutmasınlar. Son neslin Allah'ı hatırlatan erenlerinden birisiydi. Sonsuz yolculuğunun ilk durağı olarak Erenler'e defnedildi. Erenler Erenler'e kavuştu.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN