Arama

Mustafa Özcan
Eylül 11, 2021
Arap dünyasının çıkış noktası
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Çıkarların kesişmesinin sonucu Sünni dünya küresel bir ittifakın hedefinde ve cenderesinde bulunuyor. Nebil Halife isimli Maruni aydını ve yazarı bu konuyu 2014 yılında kaleme aldığı ve yayınladığı Sünniler Hedefte adlı kitabında işliyor. Nebil Halife'nin bu kitabı bize aynı konuyu işleyen başka bir kitabı hatırlatıyor. Yahudi asıllı yazar Deborah Amos tarafından 2010 yılında kaleme alınan ve 4 yıl sonra Arapça olarak da yayınlanan Eclipse of the Sunnis: Power, Exile, and Upheaval in the Middle East kitabı da aynı konuyu işliyor: Sünnilerin merkezden sökülmeleri. Yapının karmakarışık hale getirilmesi. Bu kitaplarda Sünni tehciri savaşın sonucu değil nedeni olarak gösteriliyor. Küresel bir ittifaktan bahsediliyor. Buna göre bütün Hristiyan mezhepler ve teşekkülleri ( Protestan, Katolik ve Ortodoks) Hindular, Yahudiler ve İslam azınlığı olarak Şiiler ve Nuseyriler muvazaa hattında bulunuyorlar. Sünnileri ortak hedefleri haline getirmişler. Nedeni, Sünni korkusu. Daha doğrusu 21'inci yüzyılın İslam asrı olacağını öngörmeleridir. Peki neden korkuyorlar? Nebil Halife'ye göre bunun pek çok sebebi varsa da temel sebeplerinden birisi nüfus ve toprak. Sünni dünya yeryüzündeki ağırlığını giderek artırıyor. Nüfus olarak Hristiyanlığı yakaladı ve yakalayacak makasta. 2014 verilerine göre 1 milyar 400 milyon civarında. İkincisi ise sahip oldukları topraklar. Yeryüzünün merkezini teşkil ediyor. Buralara sahip olanlar dünyaya hükmeder. Ayrıca yeraltı zenginliklerinin yüzde 61'ini kontrol ediyorlar. Bunları işleten güçlü ve yekpare bir idare dünyaya meydan okur.

Sünnilerin püskürtülmesi için şeytanlaştırılması lazımdır. Batı ile ortakları da bunu yapıyorlar. Sünnilerin şeytanlaştırılması ise ne olduğu belirsiz bazı örgütler üzerinden yapılmakta. Terörist yaftalı, markalı bu örgütler, Sünni dünyayı başı eğik haline getirme planının bir parçası. Holokost iddiaları veya gerçeğiyle Almanların başı nasıl yere eğdirilmişse Ermeni meselesi üzerinden Türkler de aynı akıbete uğratılmak istenmiştir. Bugün İran ve desteklediği örgütler neden terör yaftasından muaf tutulmaktadır? Zira Batı nezdinde işlevsel bir rolleri ve misyonları bulunmaktadır. Sünni dünyayı karıştırmak, bölmek ve parçalamak. Özellikle merkezini atıl hale getirmek. Bunun için usulsüzlüklerine ve insan hakları ihlallerine göz yumuluyor. Nasıl olsa Batı'ya bir zararları dokunmuyor hatta Batı namına hareket ediyorlar. İran onlarca tedhiş örgütünü bağrına basmasına ve oraya buraya istikrarsızlık serpmesine rağmen bu hususta hiç sorgulanmıyor. Haşd-i Şabi buna dair tipik bir örnek. Şii örgütler ve patronları İran, Batı ve kalan dünya açısından böl-yönet mühendisliğine uygun bir model. Nebil Halife azınlıklar ittifakı ile Sünni dünyasının nefesinin kısılmasının murat edildiğini ifade etmektedir. Ona göre Sünni dünyanın merkezinde 59 kadar azınlık bulunmaktadır. Bunlardan 26'sı mezhebi azınlıktır. 17'si etnik azınlıktır, 16'sı ise dil azınlığıdır.

2014 tarihinde yayınlanan ve 196 sayfa hacmindeki kitabın temel tezi şudur: 21'inci yüzyıl halis İslam asrı olacaktır. Bunu gören ötekiler zımni olarak işbirliği yapmakta ve rol dağılımına gitmektedir. Bu planda İran ve ortakları koçbaşıdır. Kimi Şiiler de bu gerçeği ikrar etmektedir. Bunlar arasında Hizbullah'ın kurucusu Suphi et Tufeyli de vardır. Keza Iraklı Şii mercilerden Hüseyin Müeyyed de bu gerçeği teyit etmektedir. Zaten gerçekler ortadadır, inkarı gayrı kabildir.

TÜRKİYE ETRAFINDA KENETLENMEK

Oyunu bozacak çare yok mu? O da birlik mihverini güçlendirmek. Kuvveden fili çıkarmak. Aktif hale getirmektir. Bunun somut yollarından birisi de Türkiye etrafında kenetlenmektir. Nebil Halife ilgili kitabında Türkiye'nin rolü hakkında şunları söylemektedir: Arap ülkeleri, İran dahil azınlıklar ittifakını hakkıyla anlamış olsa Türkiye'deki İslami eğilimli hükümetine destek verir. Zira Türkiye milliyetçi ya da laik/solcu hükümetler tarafından yönetilse azınlıklar ittifakına dahil olur.

Bu mesele tecrübe ile sabittir. Bugün CHP'nin dış politikasına baktığımızda nabzının azınlıklarla birlikte attığını görebiliyoruz. İran Devrimi patlak verdiğinde molla düşmanı kesilen CHP nasıl olmuşta zamanla bu rejimin borazanı haline gelmiştir? İbretlik bir gelişmedir. Suriye Baasçılarının ve zalim idarecilerinin payandası olmuştur. Daha önce Saddam Hüseyin karşısında nasıl davrandıklarıyla mukayese edilmelidir. Said havva'nın mühim bir tespiti vardır. Der ki, Baas partisi zamanla azınlıkların doluştuğu Truva atı haline gelmiştir. Azınlıklar ittifakının çatı partisi veya örgütü olmuştur. Böylece ordu içindeki gizli kapaklı yapılanma ile birlikte paralelinde Baas Partisi'ni ele geçirme ile toplum katmanlarındaki örgütlenmelerini ve yapılanmalarını tamamlamışlardır. Daima örgütlü azınlık örgütsüz çoğunluğa galebe çalar ve öyle de olmuştur. CHP gibi partiler hem Fransız Devrimi'nden gelen rüzgarların yansıması ile ideolojik azınlık partisi hem de bazı mezhebi azınlıklarında doluştuğu çift dikişli azınlık partisi haline gelmiştir. Odak durumuna gelmiş midir? Bu benim takdir edebileceğim bir durum değil. Potansiyel olarak bu tehlike mevcuttur.

CHP ile Baas kardeştir ve birbirine benzemektedir. Suriyeli Müslüman Kardeşler hareketi mensuplarından Zuhayir Salim İran Devrimi koptuğunda Halep'te olduğunu ve gençlerle birlikte devrimin seyrini takip ettiklerini ve Esat rejiminin bundan kaygılandığını ve kendilerini tarassut ettiğini ama çok geçmeden Hama katliamı sırasında ikilinin can ciğer kuzu sarması haline geldiklerini hatırlıyor. İlk önce Sünniler de bir reaksiyon meydana getirir mi diye ürküyor, korkuyor lakin çok geçmeden korkuya mahal olmadığını görüyor. CHP veya Türk solu da Humeyni devrimi karşısında ilk önce ikircikli sinyaller veriyor ama bugün rejimin gayri insani vasfı tamamen ortaya çıktığı halde üzerine toz kondurmuyor. Sürekli korkuluk olarak İhvan, Taliban'ı gösteriyorlar. Bir kez dahi olsa Şii mahalleden birisine işaret etmiyorlar? Acep nedendir? Gönülleri kayık olmalı.

Mısırlı yazar merhum Mustafa Mahmut 1996 yılında kaleme aldığı Kelimetü Sır (Şifre) kitabında Türkiye'nin köklerinin çağrısına uyacağını ve kendisine geri döneceğini ve kritik anda ailesinin arasına katılacağını öngörmektedir. Türkiye'nin özüne dönüşü İslam aleminin toparlanması olacak ve onu sevince gark edecektir. Kritik andaki seçimiyle denklemi sil baştan değiştirebilir.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN