Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Aralık 10, 2021
Tarihte ve günümüzde ticari ahlakta yaşanan aşınmalar…
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Bir süredir, genel anlamda artan emtia fiyatları, piyasaya mal arzındaki kısıntılar, altın ve dövizdeki beklenmedik artışlar, ülkemiz insanını ciddi manada meşgul ediyor, bir yönüyle bu unsurlardan herhangi birine bağımlı olanları ise son derece tedirgin kılıyor ve üzüyor…

Kocaman bir köye dönüşen dünyada yaşanan herhangi bir gelişmenin, bir şekilde tüm insanlığı etkilediği bir dünyada yaşıyoruz. Önemli bir devletin aldığı faiz artırımı kararının ya da değerlendirme kuruluşlarından birinin öngördüğü kredi notlarının bile diğer ülkeleri küresel anlamda tesiri altına alması hayret verici bir durum olarak bizzat tahakkuk ediyor ve asla engellenemiyor. Kanaatimizce para, mal, emtia, finans… Herhalde bu yüzyılın bir musibet unsuru olarak hafızalarda yer edecek… Zira virüs pandemisi, can kaybına sebep olmanın yanında ciddi şekilde insanların ve ülkelerin mal varlıklarını da eksilere doğru çekmeye devam ediyor.

Son zamanlarda özellikle ülkemizde yaşanan enflasyon, gözle görünür fiyat artışlarına dönüşmüş durumda… Ancak konuya bir başka cepheden bakıldığında birilerinin veya birtakım ticari kuruluşların bilerek ve sistemli bir şekilde "stokçuluk/istifçilik/karaborsacılık" şeklinde ifade edebileceğimiz ve aslında "ihtikâr" kavramıyla dînen haram, vicdanen yanlış diyebileceğimiz bir davranış biçimini tercih ettikleri gözlenmektedir.

Din ve devlet büyüklerinin konuya dair uyarılarının basında yer aldığı şu günlerde olup biteni yorumlama ve siz değerli okuyucularımızı bilgilendirme adına, öncelikle Kur'an-ı Kerim'e müracaat ederek tarihi açıdan bir bakış açısıyla meseleye bakmak ve Hz. Peygamberin (sav) konuya dair görüşlerinden de istifade ederek konuyu ele almak arzusundayız. Bu maksatla önce ticaretin tarihine ve İslam'ın ticarete bakışına dair kısa birtakım bilgiler aktarmak istiyoruz.

İNSANLIK VE TİCARET

Dünya tarihine bakıldığında, insanoğlunun kadim zamanlardan beri ticarete ilgi duyduğu ortaya çıkmaktadır. İnsanlar geliştirdiği çeşitli yöntemlerle ticaret yapmışlar, ihtiyaç duydukları eşya ve maddeleri önceleri takas yoluyla, sonradan ise para niteliğindeki çeşitli unsurlar aracılığıyla elde etmişlerdir.

Allah Teâlâ'nın insanlık tarihi boyunca gönderdiği kutlu elçilerin sonuncusu Hz. Muhammed (sav)'in, doğduğu ve yaşadığı Mekke şehrinin, Arap Yarımadası'nın merkezinde ve bilinen bir ticaret merkezi olması dikkate değerdir. Bu şehrin, yılın farklı zamanlarında panayırların kurulduğu ve ticarî hayatın canlı bir şekilde yaşandığı bir belde olduğu görülmektedir. Çünkü ziraat ve hayvancılığın çok fazla imkan dahilinde olmadığı bölge halkı için, ticaret en önemli geçim kaynaklarından biri olmak durumundaydı.

Sevgili Peygamberimizin, (sav) amcasının yanında ticarete atılması, genç yaşta şehirler/ülkeler arası ticari faaliyetlerde başarılar elde etmesi, kısa zamanda "doğru sözlü" bir tâcir olarak bilinmesine vesile olmuş ve artık "Muhammedü'l-Emin" olarak anılmaya başlamıştı…

Son Nebi'nin (sav) "peygamberlik" vazifesinden önce ticaret hayatının içinde aktif biri olarak bulunması ve Allah Teâlâ'nın ona meslek olarak ticareti takdir buyurması, yine üzerinde düşünülmeye değer bir konudur. Acaba, kendisinden sonra başka bir peygamberin gelmeyeceği Hz. Muhammed'in (sav) mesleğinin ticaret olması, kendisinden sonra gelecek mümin nesillere ve müslüman toplumlara bir mesaj mı taşımaktadır?..

Sorunun cevabını okuyucunun takdir ve düşüncesine bırakarak, Resul-i Ekrem (sav) Efendimizin peygamber olarak görevlendirilmesinden sonraki dönemde de kendisi ve ailesinin ihtiyaçları için bizzat alışveriş yapmaya devam ettiğini görmekteyiz. Asıl dikkat çekici husus, Kur'an-ı Kerim, ticaret erbabı insanlardan oluşan Mekkelilere hem geçmiş ümmetlerden hem de bizzat kendilerinin yaşadıklarından örnekler vererek karşılıklı rızaya dayanan dürüst alış-verişleri telkin etmesi, insanlara karşı dürüstlüğün Allah'a karşı samimiyetle ilişkili olduğuna vurgu yapılmasıydı…

"Ey insanlar, mallarınızı aranızda haksız yollarla yemeyin. Ancak kendi rızanızla yaptığınız ticaret bunun dışındadır." (Nisa, 29) buyruğu açık ve net bir biçimde haksız yollara başvurmayı yasaklayan, buna mukabil karşılıklı rıza ile ticareti tavsiye eden nitelikteydi…

Ölçü ve tartıyı tam ve doğru yapmayı emreden pek çok ayet yanında Hz. Peygamberin "helal kazanç" konusundaki uyarı, tavsiye ve telkinleri son derece zengin bir birikim şeklinde hadis kaynaklarında yer almaktadır. Konu öylesine önemsenmiştir ki, sırf alış-veriş ve hak-hukuk konularında müstakil başlıklara sahip olan nice hadis kaynakları vardır…

Öte yandan, Kur'an-ı Kerim tarihte yaşamış bazı toplumlardan ve kimi peygamberlerden bahsederek ölçü-tartı hususundaki özensizliklerini anlatmış, bu ayetlerle müminlerin karakterlerini inşa sürecinde önemli rehberlikler yapmış, sarsıcı uyarılarda bulunmuştur. Biz bugünkü yazımızda Hz. Şuayb'dan bahsedecek ve günümüzdeki olaylarla ne denli benzeştiğini sizin de takdirlerinize arz edeceğiz…

HZ. ŞUAYB, MEDYEN VE GÜNÜMÜZDE YAŞANANLAR

Hazreti Şuayb aleyhisselâm, Medyen ve Eyke şehirlerinin halkına gönderilmiş bir peygamberdi. O da diğer peygamberler gibi inkârcı ve putperest halkına, önce Allah'tan başka tanrı olmadığını anlattı ve herkesi O'na kulluk etmeye çağırdı. Ancak Medyen halkı putperestliğinin yanında toplumsal ahlâk, özellikle ticaret ahlâkı bakımından da bozulmuştu. Aslında Medyen halkı bolluk içinde, müreffeh bir hayat yaşamaktaydılar. Dolayısıyla onların böyle ahlâk dışı davranışlara sapmaları yoksulluktan kaynaklanmadığı bir hakikatti…

Gerçekleştirdikleri alış-verişlerde dürüst davranmaları için Medyen halkını uyaran Hz. Şuayb'ın (as) nasihatleri, insanoğlunun ticari faaliyetlerinde hakkı olmayanı alma eğiliminde bulunduğunu, bu konuda bilerek ve isteyerek hatalar yaptığını, ölçüde-tartıda haram kılınmış olan birtakım işlere bulaştığını çağrıştırmaktadır. Konuyla ilgili şu ayetler, kadim zamanlardan beri, insanın bencilce davranışlarının ticarette de kendisini gösterdiğine anlamlı birer örnektir.

"Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. Onlara şöyle dedi: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, O'ndan başka tanrınız yoktur. Ölçüyü, tartıyı eksik tutmayın. Ben sizi maddî bakımdan iyi bir durumda görüyorum; ama doğrusu hakkınızda kuşatıcı bir azap gününden de korkuyorum.

Ey kavmim! Ölçüyü, tartıyı adaletle tam yapın; insanların mallarının değerini düşürmeyin, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.

Eğer müminseniz Allah'ın sizin için ayırdığı (meşrû) kazanç sizin için daha hayırlıdır; ve (bilin ki) ben sizin üzerinizde bir bekçi değilim." (Hûd, 84-86)

İlgili ayetlerin adeta günümüzü resmettiğini söylemek mümkün… Zira çarşıda-pazarda bizzat şahit olduğumuz eksik tartan tartı kullananlar; kötüyü iyi olarak gösterip satış yapanlar, gramaj hilesiyle mal satanlar ve sair durumlar, Hz. Şuayb'ı endişelendirdiği gibi bizi de endişelendiriyor. Zira ayetin tefsirinde aktarılan bilgiler bu endişemizi büyütecek nitelikte…

Hz. Şuayb (as) bu konu üzerinde çok durmuş; ölçüyü, tartıyı eksik tutmamalarını, adaletle ve düzgün ölçüp tartmalarını, kendi çıkarları uğruna insanların mallarının değerini düşürmemelerini ve yeryüzünde fesat çıkararak ülke düzenini bozmamalarını emretmişti. Böylece o, hak dinin tevhid ve adalet ilkelerini toplumda yerleştirmeye çalışmıştı. Özellikle dürüstlük ilkesi üzerinde durmuş ve bir kimsenin, diğer insanlarla ilişkilerinde dürüst olmadıkça Allah'a karşı da dürüst olamayacağını anlatmıştı.

"Allah'ın sizin için ayırdığı ve bıraktığı (meşrû) kazanç" diye tercüme edilen "bakıyyetullah" kelimesinin bir anlamı da "Allah'ın size rahmeti, Allah'ın size verdiği rızık ve kısmet, Allah'ın hayır ve bereketi ve Allah'ın size acıması"dır. Dolayısıyla bu ifade, Allah'ın helâlinden verdiği nimetin kalıcı, çeşitli yolsuzluklarla elde edilen malın ise geçici olduğuna işaret etmekteydi. Çünkü helâlinden kazanılıp özellikle meşrû yerlere harcanan malın âhiretteki sevabı da ebedîdir (bkz. Meryem, 76). Oysa yolsuzlukla elde edilen mal toplumda kin ve nefret duygularını kamçılamakta; anarşiye, kan dökülmesine yol açmakta ve sonuçta malın da canın da kaybına sebep olmaktadır. Maalesef günümüzde yaşananlar bu benzerlikle tecelli etmektedir…

Toplumun sinir uçlarıyla oynayanlara devlet tarafından fırsat verilmemesinin ve yeni yetişen neslin başta ticaret olmak üzere her alanda helal-haram hassasiyetiyle yetiştirilmesinin ne denli önemli olduğu açıktır. Umarız her bir sorumluluk sahibi, görevinin bilincinde olup gereğini yerine getirir. Aksi takdirde şu anki halimiz de geleceğimiz de –Allah korusun- kayıplar yaşayacağımız zaman dilimlerine dönüşebilir.

Cumanın feyzi ve bereketi hepinizin üzerine olsun. Sağlık ve esenlik dileklerimle.

Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN