Arama

İsmail Güleç
Ocak 3, 2024
Gâhi vatan gurbetlenir

Yeni bir yıla girdik. Bilmiyorum siz kendinizi nasıl hissediyorsunuz ama sosyal medyada yazılanları, paylaşılanları gördükçe kendimi garip ve kimsesiz hissetmeye başladım. Son yıllarda hissetmeye başladığım bu duygu bende artık iyice galip oldu ve Diyarbakırlı Ahmet Hâmî Efendi'nin (ö. 1747),

Ehl-i dil ârâm eder her kande kim rağbetlenir
Gâh olur gurbet vatan, gâhi vatan gurbetlenir

(Gönül ehli rağbet gördüğü zaman ve yerde rahat eder, kalır. O yüzden onlar için bazen vatanları gurbet, gurbet ettikleri yer vatanları olur.)

Beytini sıkça tekrar eder oldum.

Garip kelimesinin sözlüklerde sık geçen üç anlamı var. Biri vilayetinden ayrı düşen kimse, yabancı. Bir diğeri kimsesiz, zavallı, biçare. Üçüncüsü de tuhaf.

Ne garip! Ben üç anlamı da hissediyorum. Gördüklerim, dinlediklerim, okuduklarım karşısında bazen yabancı bir memlekette yaşıyormuş hissine kapılıyorum. Vatanım bana gurbetmiş gibi veya vatanımda gurbetteymişim gibi geliyor. Bazen olup bitenler karşısında kendimi çok aciz ve zavallı hissediyorum. Hiçbir şey gelmiyor elimden. Bazen de kendimi çok tuhaf buluyorum. Bir ben miyim kendini böyle garip hisseden?

Gurbet ender gurbet

Abdülbaki Gölpınarlı'nın (ö. 1982) ilk kez Murat Bardakçı'dan dinlediğim garib redifli güzel bir gazeli var. Ahmet Hâmî Efendi'nin yukarıda zikrettiğim beytinin de tazmin edildiği bu gazeli ülkemizde yaşanan olaylardan sonra çok daha iyi anlamaya başladım.

Hâlimi bu kadar veciz bir şekilde ifadeden âciz olduğum için gazeli nesre aktararak nakledeyim.

Gurbet ender gurbet içre olmuşum cáná garib
Şimdi álemde benim ben bî-emel yektâ garîb

Ey seygili, ey dost! Gurbet içinde gurbetteyim. Bu dünyada amacı olmadan dolaşan tek garip olan benim, ben.

Hánümânım báde vermiş gird-bád-ı rüzgâr
Âşinâ yok derdime dil gavta-zen, deryá garîb

Felek rüzgârı evimi barkımı yıktı, beni evsiz barksız bıraktı. Derdimi anlayacak kimse de yok. Gönlün battığı, içinde kaybolduğu deniz de garip.

Neş'e-i ümmîd nâ-peydâ, şikeste câm-ı mey
Kalmamış yârân bu meclisde bu şeb sahbâ garîb

Ümit neşesi kaybolmuş, mey kadehleri kırılmış. Bu mecliste/dünyada bir dost bile kalmamış, bu gece içkiler bile garip.

Hatt-ı ná-fercámımı yok bir bakıp fehmeyleyen
Her görüp seyrettiğim simâ-yı bi-mânâ garîb

Yazdıklarıma göz atıp da okuyan, anlayan kimse yok. Her zaman baktığım manasız yüzler de garip.

Mâbedim kâşânelerle sanki gark-âb-ı memât
Kalmamış seng-i mezârım, mevt-i bi-pervâ garîb

Mabedim büyük evlerle birlikte ölüm denizine batmış gibi. Bir mezar taşım bile yok, korkusuz mevtalar da garip.

Şâhidim, şehdim, şühûdum sanki olmuş bir serâb
Düşdüğüm bigânelik bezmindeki feyfá garîb

Güzelim, balım/içtiğim içki, gördüklerim sanki bir seraptı. Düştüğüm kimsesizlik meclisindeki çöl de garip.

Yok dilimden anlayan bir hem-demim, bir mahremim
Sanki zât-ı pâk-i Hakkla olmuşum ra'nâ garib

Dilimi ve derdimi anlayacak bir sırdaşım, bir arkadaşım kalmadı. Hakk'ın pâk zatıyla güzelleşip garip oldum.

Gök o gök ammá ne çáre yer değil artık o yer
Ben bu yerde olmuşum bi-çáre vü bi-câ garîb

Gökyüzü aynı gökyüzü ama ne var ki artık yeryüzü o yeryüzü değil. Ben bu yeryüzünde çaresiz, yersiz yurtsuz bir garip oldum.

Nağme-i şevkutaráb olmuş cünûna müntehi
Beste çılgın, güfte mecnun, ten ni ten nen ná garîb

Şevkutarap makamında bestelenmiş nağmeler deliliğe vardı. Beste çılgın, güfte mecnun, nağmeler de garip.

Dil kurum sá'yiyle oldu defter-i diván-ı dil
Nazmı nesrinden beter her suret-i inşá garîb

Dil, kendini bir şey zannederek gönül divan defterini doldurdu. Şiiri nesrinden beter yazılan her yazı biçimi de garip.

Söyleyenler anlamazlar dinleyen fehmeylemez
Hásılı her söz hümá-pervázdır hemtá garib

Konuşanlar bir şey bilmiyor, dinleyenler de söylenenleri anlamıyor. Özetle sözler hüma kuşu gibi yükseklerde uçuyor, benzeri de garip.

Hál- i zár-ı bi-karár-ı derd-i bi-dermánımı
Sanki vaktiyle demiş bir áşık-ı şeydá garib

Dermanı olmayan derdimden dolayı yerimde duramayıp ağlayıp sızladığım halimi bir zamanlar yaşamış çılgın bir aşık garip bir şekilde söylemiş.

'Gáh olur gurbet vatan, gáhi vatan gurbetlenir'
İşte şimdi oldu Bákî háliya dünyâ garîb

Bazen vatan gurbet olur, bazen de gurbet vatan olur. Ey Abdülbakî, bu devirde dünya garip oldu.

Gönlüm ister gitmeyi cáná bu mátemháneden
Korkarım ki gittiğim yer de olur ammâ garib

Ey dost! Gönlüm bu matem yurdundan, dert ve üzüntü evinden gitmeyi istiyor. Ancak gideceğim yerin de böyle garip olmasından korkuyorum.

Vatanımızda kendimizi yabancı, zavallı ve tuhaf hissetmeyeceğimiz yıl ve yıllar diliyorum.

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN