Arama

Prof. Dr. Ahmet Ağırakça
Mart 1, 2024
İlimler Tarihine Giriş
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Dünya Medeniyet tarihinde derin izler bırakan Mısır, Mezopotamya, Grek, Çin ve Hind medeniyetlerinin etkili olduğu dönemlerden sonra, bugünkü medeniyetin temellerini atan İslam medeniyetinin etkisi diğer medeniyetlere göre farklı ve daha derin olmuştur. "İnsanın bilmediğini kendisine öğreten" ilahi bilginin dünyaya taşıyıcıları olan peygamberlerin insanlığa öğrettikleri ve verdikleri bilgiler, medeniyet tarihinin son halkası olan İslam ve dolayısıyla vahiy medeniyetini oluşturmuştur. Artık vahyin ardının kesilmesi ve Hz. Peygamber'den sonra başka bir yol göstericinin gelmeyeceği gerçeği bilindiğinden insanlar bu bilginin ışığında dünya hayatının sonuna kadar yaşayacakları hayatlarını daha rahat ve daha güzel geçirmek için sahip oldukları medeniyetlerini geliştirmiş ve her gün bunun üzerine yeni bir halka daha eklemeye çalışmışlardır.

İslam medeniyeti bir vahiy medeniyeti olarak Medine'de yani şehir'de Peygamber şehrinde ortaya çıkmıştır. Şehirler medeniyetin merkezleridir. Medine, Şam, Bağdat, Kahire, Kurtuba ve İstanbul İslam medeniyetinin başkentleri olarak medeniyetimizin merkezleri olup ilim adamlarımızın hocaları konumundadır. İlim adamlarımızın El-Medinetu'l-Fadile ve se-Siyasetu'l-mediniyye gibi kullandığı terimler bunun önemli yansımalarıdır.

Şehirler ilmi, ilim de medeniyeti ortaya çıkarır. Ancak medeniyet sadece fiziki anlamdaki bilgiden ibaret değildir. Medeniyet bir hayat tasavvuru olup vahyin ışığında insani değerlerin ortaya çıkmasıdır. Bilgi, sabır, tevekkül, takva, yüce ahlak, adalet, merhamet şefkat dürüstlük ve disiplinli çalışma medeniyetin kendisidir. Fizik, kimya, matematik, tıp ve astronomi alanında insanlığa kazandırılan bilgiler medeniyetin dışa vuran fiziki yanıdır. Ama sıraladığımız yüce değerler ise medeniyetin kendisi ve ruhudur. Her medeniyetin de kendisine has bir tasavvuru, bir dünya görüşü ve hayat felsefesi olduğu malumdur. Değerler sistemindeki sabit ve değişken değerler de her medeniyetin tasavvurunu gösterir. Değişken değerler beşeri duyguların bir tezahürü ve insanın ürettiği ürünlerdir. Ama sabit değerler ise sürekli olan ve kıyamete kadar önemleri ve yücelikleri devam edecek değerlerdir.

İslam'ın ilk dönem fetihlerden sonra Önasya ve Kuzey Afrika'ya yayılması yeni kültürlerle tanışmasını sağlamıştı. İslam'ın özündeki "ilmi teşvik" ile bu bölgelerdeki ilmi düzeyler birleşince muazzam bir ilmi inkişaf başladı.

İslâm Medeniyeti önceleri tefsir, hadis, hukuk (fıkıh), kelam, felsefe ve mantık ilimleri ile başlangıç yaptıysa da daha sonra dil, edebiyat, matematik, astronomi, astroloji, fizik, kimya, sosyoloji, müzik, sanat, mimarlık, tıp ve eczacılık alanlarında o gün için ulaşılabilecek en üst noktaya ulaşmış ve bugün teknoloji alanında artık dünya medeniyeti nasıl zirvesinde ise, o gün de İslam medeniyeti bütün bu ilimlerde zirvesine ulaşmıştı.

Medeniyetin temeli olan kitap yazımını kolaylaştırmak için daha ilk dönemlerde Bağdad'ta 178/794 tarihinde ilk kağıt fabrikası kurulup ilim adamlarının önemli bir ihtiyacı karşılanmıştı.

Beytü'l-hikme içinde ve dışında yetişen ilim adamlarının en meşhur olanlarından Huneyn İbn Ishak başta olmak üzere Sabit İbn Kurre, Muhammed İbn Musa el-Harezmi, el-Battanî, Ebu Bekr er-Razî, Ebu'l-Vefa el-Buzcanî, İbn Sina, el-Birûnî ve sayamayacağımız kadar çok ilim adamı bütün dünyayı aydınlatacak ilmi çalışmalarını gerçekleştirmiş ve Avrupa aydınlanma çağına zemin hazırlamışlardı.

El-Me'mun kurduğu Beytu'l-hikme gibi önemli bir kurum aracılığıyla ilim adamlarının çalışmalarını kolaylaştırdı ve devletin desteğini en güzel şekilde takdim ederek bu faaliyetleri bizzat kendisi organize etti. Onun bu gayretleri sayesinde birçok alanda önemli eserler telif edildi.

Halife'nin astronomi ilim adamlarıyla yürüttüğü çalışmalardan birisi de kıblenin olabildiğince kesin belirlenmesi için Bağdat ile Mekke arasındaki boylam farkının tespit edilmesi ve meridyendeki bir derecelik boylam uzunluğunu tam olarak tespiti amacıyla bu ilim adamlarını görevlendirmesi projesidir. Ayrıca dünyanın yarıçapını trigonometrik olarak belirleyebilmek için, deniz seviyesinden hayli yüksek konumda bulunan bir kıyıda, batışı esnasında güneşin alçalmasını kendisine eşlik eden astronomi alimi Sind İbn Ali'ye ölçtürdü. Bilgi onuncu /on altıncı yüzyılda batıda ele alınmış çalışmalarda elde edilen bir bilgi olduğu bilinmektedir.[1]

Bu bilge devlet adamı Bağdat ve Dımaşk'ta birer rasathane kurdurdu. İşte bundan dolayı el-Me'mun için, astronomi tarihinde gerçek anlamda gözlemevi kuran ilk devlet adamıdır dememiz mümkündür.

Avrupa Rönesans'ının ortaya çıkmasında ve Avrupa'da bir ilmi hayatın gelişmesinde büyük rol oynayan İslam medeniyeti ve kültürü son derece özgün bir medeniyet iken bunun eski Grek medeniyetinin devamı şeklinde görülmesi ciddi ve insaflı Batılı ilim adamları tarafından hiçbir zaman bilimsel kabul edilmemiştir.

Avrupa medeniyetinin temelinde İslam medeniyetinin yattığı düşüncesinin ilimler tarihinde yerini aldığı bilinmektedir. George Sarton'un "Introduction to the History of Science" isimli eseri bunun önemli kanıtlarından biridir.

Müslüman ilim adamlarının "İlmu'l-Mikat" yahut " İlmu'l-Mevâkit " adını verdikleri Astronomi alanındaki bu kaçınılmaz çalışmaların getirdiği ilk adımlarından biri olarak İbrahim İbn Habib el-Fezârî ve oğlu Muhammed'i ve Ali İbn İsa el-Usturlâbi vb. astronomi âlimlerini görmekteyiz.[2]

Bu alanda Sabit İbn Kurra, Cabir İbn Hayan, Fârâbî, Ebu'l-Vefa el-Cüzcani, İbnü'l-Heysem ve İbn Sina ve Endülüslü matematikçi ve astronom Cabir İbn Eflah el-İşbili el-Endülisî'nin el-Macesti'deki yanlışlıkları düzeltmek üzere yazdığı " Kitabu'l-hey'e fi ıslah el-Mecisti" adlı eseri bu alandaki önemli çalışmalardandır.

Ebu'l-Abbas Ahmed İbn Muhammed El-Fergani'nin,"Cevami'ilmi'n-nucûm ve'l-harekât es-semaviyye " veya Usul ilmi'n-nucûm ve Kâmil fi'l-usturlab ve fi san'ati'l-usturlab adındaki eserleri, daha sonraları Kepler ve Galileo'yu etkileyen Harranlı Muhammed İbn Cabir el-Battanî' ve eseri" El-Cami' fi hisabi'n-nucûm"u zikretmek gerekir. Ebu'l-Hüseyin Abdurrahman İbn Ömer es-Sufî'nin " Kitabu suvari'l-kevakibi's-sabite " adlı eseri sabit yıldızlar hakkında telif edilen İslam dünyasının önemli yapıtlarındandır.[3]

Hicri dördüncü ve beşinci asırda yaşayan Ebu'r-Reyhan Muhammed İbn Ahmed el-Birûnî ( 362-453/ 973-1061 ) matematik, geometri, fizik, kimya, tıp, eczacılık, tarih, coğrafya, filoloji, etnoloji, botanik, mineroloji, dinler ve mezhepler tarihi alanında deruniliğe sahip olan bir ilim adamı olup yaşadığı çağ "Biruni asrı" diye anılmaktadır. Hatta bütün çağların en büyük ilim adamlarından biri olduğu ifade edilmiştir.[4] Onun "Kitabu't-tefhim li evâili sinâati't-tencim" ve bir astroloji, coğrafya, jeodezi, meteoroloji, kronoloji, trigonometri konularında ototrite olan "el-Kanunu'l-Mes'udî " adındaki eserleri önemli bir eserler olarak ilimler tarihindeki yerini almıştır.[5] Diğer taraftan Mısır bölgesinde yaşayan aynı zamanda büyük bir fizik âlimi olan İbnü'l Heysem'in (965-1039) "Kitabu'l-azlâl" adlı eseri güneş ve ay tutulmalarını konu edindiği gibi gezegenlerin hareketlerine ait teorisi ışık geçirmeyen yüzeylere dayanır.

Bundan başka İbnü'l-Heysem'in " Kitab fi hey'eti'l-âlem " adında astronomi ile ilgili bir eseri olup İbranice, İspanyolca ve Latince'ye tercüme edilmiş ve gezegenlerin hareketleri hakkında ileri sürdüğü bilgi teorisi batı dünyasını ve batı dünyasının astronomlarını asırlarca etkileyen bir teori olarak yaşamıştır.

İslam dünyasında yetişmiş bulunan Abdurrahman el-Hazinî'nin" Ez-Zic el-mu'teber es-Senceri " adlı eseri ile Endülüs astronomi bilginlerinden Mesleme el-Macrîtî (Madrit'li) (338-398/ 950-1007)nin "Kitabu'l-Muamelât " ve " İhtisar ta'dîli'l-kevâkib min zîci'l-Bettâni " adlı eserleri.[6]

Diğer taraftan çeşitli gökbilim aletleri icad eden ez-Zerkalî güneşin sabit yıldızlara göre hareketlerini tespit etmesi, Güneşin evc noktasının hareketini ilk defa tespit ederek güneşin yılda 12 dakika kadar batıdan doğuya doğru dönüşünde bir meyil dönüşünü tamamladığını"el-Amil bi's-Sahifeti'z-Zîciyye", "et-Tedbîr fi'l-Felek" ve "el-Medhal ile ilmi'n-nucûm " adlı eserlerinde kaydetmektedir. Ez-Zerkalî, Tulaytula'nın su saatlerini yaptı ve birçok astronomi cedvelleri çizdi. Bundan yaklaşık iki yüz yıl sonra yapılan Alfonso cedvelleri Zerkali'nin yaptığı cedvellerin tekrarından başka bir şey değildi. Zerkali'nin bu astronomi cedvelleri 1450 yılında Latinceye tercüme edilmiştir.[7]

Osmanlı döneminde Batı dünyasındaki astronomi gelişmelerinden kısa bir müddet önce III.Murad devrinde İstanbul/Tophane sırtlarındaki rasathanede araştırmalar yapmakla bilinen Takiyuddin Muhammed İbn Ahmed İbn el-Maruf İbn el-Emir Nasuriddin el-Menguberti bazı rasatlar yaparak bir astronomi cedveli (Zic) hazırlamıştır. Devrin büyük ilim adamı Hoca Sa'deddin Efendi'nin de destek ve teşvikleriyle 1575 yılında İstanbul/Tophane'de bir rasathane kurdu. O günkü dünya rasathanelerinin en büyükleri arasında kabul edilir. Ancak bazı ilkel düşünceli kimselerin çeşitli nedenlerle Sa'deddin Efendi'yi yıpratmak için bu rasathaneye karşı bir tavır takınmış ve 1577 yılında bir kuyruklu yıldızın gözükmesi, 1578 yılında da bir salgın hastalığın ortaya çıkması ile söz konusu düşünce yoksunu kimselerin aleyhteki faaliyetleri neticesinde bunların müsesbibi kabul edilen bu ilim yuvası rasathane, 1581 yılında Sultan III.Murad'ın isteği üzerine yıktırılmıştır. Maalesef bu ilkel düşünceleri devrin Şeyhu'l-İslam'ı Kadızade Ahmed Şemseddin Efendi'nin de desteklediği ve O'nun da rasathanenin yıkılmasına fetva verdiği acı bir gerçektir. Hâlbuki Takiyuddin son derece pratik usuller kullanarak çok kısa zamanda üç gözlem noktası metodunu kullanarak güneş parametrelerinin hesaplanmasında yeni buluşlar yapmıştır. Takiyuddin "Sidretu'l-Münteha" adlı eserinde sabit yıldızların boylamlarının hesaplanmasında Ay'ın geleneksel olarak aracı kılınması usulü terk edilerek Venüs'ün aracı kılınması ve böylece daha doğru bilgilerin elde edilmesi, doğru hesapların yapılması hakkında önemli bilgiler vermektedir.

Takiyuddin'in İstanbul Rasathanesi hakkındaki haberlerin çok kısa bir süre içerisinde Avrupa'ya ulaşmış ve Danimarkalı astronomi bilgini Tycho Brahe (1546-1601) tarafından öğrenilmiş olduğu büyük bir ihtimal dahilindedir. Her halükarda Takiyuddin ile Tycho Brahe'nin iki aracı arasındaki benzerlik İstanbul rasathanesindeki aletlerin Tycho Brahe tarafından taklid edildiği intibaını zihinlerde uyandırmaktadır.

Prof. Dr. Ahmet AĞIRAKÇA

[1] Geniş bilgi için bk. F. Sezgin, X, 96.

[2] C.A.Nallino, Astronomi mad.İA.; George Sarton, İntroduction to the History of Science, London 1962, I,274 vd.; H. Sutter, Mecesti, mad., İA; M. Pleesner, Batlamyus mad., Eİ2; C. Aydın-G.Aydın, Batlamyus mad., DİA.; Ptolemaios mad. Ana Britanika.

[3] Brockelmann, GAL,I,221; Suppl., I, 392

[4] G.Sarton, İntroduction, I, 707; Barthold, İslam Medeniyeti Tarihi, s. 52

[5] Katip Çelebi, Keşf, II, 134

[6] Zirikli, el-A'lâm, III, 305.

[7] Bu konuda daha geniş bilgi için bk. A,Sayılı, The Observatory in İslam, Ankara 1960, 285 vd.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN