Arama

İnsanın ruhundan yükselen şiddetli mana: Ebediyet

Cenab-ı Hakk'ın kainata halife olarak tayin ettiği insan, çekirdeğinde maddenin, mananın, ruhun ve bunun gibi binbir esasın filizlendiği varlıktır. Sadece kısacık dünya hayatına hizmet edecek manevi cihazlar ile değil, ebedi bir yaşama da vazife görecek duygularla mücehhezdir. Diğer canlıların fevkinde hassalara sahip insanın ruhunda en şiddetli arzusu ebediyettir.

➤ İnsanın kendisi bekayı istediği gibi vücudundaki maddi ve manevi cihazatları dahi ebedi olmayı, daimi olmayı arzular. Küçük bir kaza, bir hormonun azalması veya artması gibi cüzi hadiselerin dünyadaki hayatının bitmesine sebep olacağının farkında olan insan için ebediyet, bütün nimetlerin fevkinde bir nimettir.

"İman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanları, içinde ebedî kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Allah bunu hak bir söz olarak vaad etti. Söz bakımından Allah'tan daha doğru kim olabilir!"

Nisa Suresi, 122. ayet-i kerime

↪ Tefsiri: Ayet-i kerimede iman yolunu seçen, şeytana değil, Rahmân'a kulak veren, imanını ibadetlerle iyi ve güzel işlerle güçlendiren kimselerin dünyada ve âhirette elde edecekleri meyvelerden, güzel sonuçlardan söz edilmekte, bunların başında gelen cennet ve ebedî saadet vaadinin Allah'a ait bulunduğu ve hiçbir kimsenin sözüne O'nun kadar sadık olamayacağı vurgulanmaktadır.

Tefsirin devamı için tıklayın

İnsanların sahip olduğu en önemli nimet; sağlık ve boş zaman

➤ İnsanın yapısına ebedi olma arzusunu yerleştiren Cenab-ı Hak, kullarının her türlü ihtiyacını karşıladığı gibi beka arzusuna da vaadleri ve lütufları ile cevap vermiştir. Kur'an-ı Kerim'de pek çok ayet-i kerimede insanın ihtiyacını karşılayacak ebedi nimetlerden bahsedilmiştir.

"Mutlu olanlara gelince onlar da cennettedirler. Rabbinin dilediği hariç, gökler ve yer durdukça onlar da orada kesintisiz bir lutuf olarak ebedî kalacaklardır."
Hud Suresi, 108. ayet-i kerime

↪ Tefsiri: Ayet-i kerimede mutluların yani müminlerin cennet nimetleriyle ödüllendirilecekleri ifade edilmiştir. 107. âyette geçen "gökler ve yer durdukça" şeklinde çevirilen ifadeyi müfessirler iki şekilde yorumlamışlardır: a) Bu cümle Arap dilinde mecazi anlamda sonsuzluğu ifade etmek için kullanılır. Buna göre âyet bedbahtların cehennemde ebedî olarak kalacaklarını göstermektedir. b) "Âhiretteki gökler ve yer durdukça" demektir. Âhiret sonsuz olduğuna göre bedbahtlar da cehennemde sonsuz olarak kalacaklardır.

Tefsirin devamı için tıklayın

Allah Teala'nın insanlığa lütfu: Nimet

➤ İnsanoğlunun herhangi bir şey talep ettiğinde aynı zamanda o nimetin ebedi olmasını ister. Zahiren açık bir şekilde okunmasa da tahayyül ettiğinde her insanın farkedeceği bu esas, o nimeti değerli kılan ilk husustur.

Piramitlerin inşa edilmesi, Firavunların mumyalanması, harikulade kalelerin, saray gibi yapıların inşa edilmesi insanın bu ebedi yaşama arzusunun birer tezahürü olarak karşımıza çıkmaktadır.

Piramitler nasıl inşa edildi ?

➤Toplumların tarih boyunca birbirleriyle mücadele etmesinin temelinde de ebedi yaşama arzusu yatmaktadır.

➤ Tarihteki büyük savaşların ardındaki en baş etken bu psikolojik düşüncenin varlığıdır. Birbirini düşman olarak gören imparatorluklar var olmak uğruna devletlerini tehlikeye atmışlardır. Bunun neticesinde pek çok devlet, tarih sahnesinden silinmiştir.

Tarihin seyrini değiştiren savaş: Dandanakan

➤ İnsanın bedenen sonsuzluğu mümkün olmayınca ebedilik fikrini, eserler, isimler ve başka somut tarihsel maddelerle ortaya koymuşlardır. Tarihte ölümsüz abidelerin ortaya çıkması, insanda mevcut olan bu duygunun eseridir.

"Dil bekası, Hak fenâsı istedi mülk-ü tenim,
Bir devâsız derde düştüm, ah ki Lokman bîhaber."

"Benim kalbim bütün kuvvetiyle beka istediği halde, Allah'ın hikmeti cesedimin harabiyetini gerektiriyor.
Hekîm-i Lokman'ın da çaresini bulamadığı, dermansız bir derde düştüm."

Niyazi-i Mısri

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN