Doğu Türkistan'da neler oluyor?
Doğu Türkistan, uzun yıllardır Türk dünyasının kanayan yarası... Çin'in, uyguladığı baskı ve zulmü günden güne artıyor ve buradaki Uygur Türkleri vatanlarından başka ülkelere göç etmek zorunda kalıyor. Çin zulmünün en yakın tanıklarından biri olan Münevver Özuygur ile Doğu Türkistan'daki Çin zulmünü ve İslam karşıtlığının geldiği noktayı konuştuk.
➡ Sümeyye Gedizli: Münevver Özuygur kimdir?
➡ Münevver Özuygur:
◼ Adım Münevver, baba adım Niyaz.Türkiye vatandaşlığı aldıktan sonra unutulmamak için Özuygur soyadını kullandım. Doğma büyüme Doğu Türkistanlıyım. 20 seneden beri Türkiye'de yaşıyorum, 3 çocuk annesiyim. Doğu Tükistan'ın Urumçi'ye çok yakın olan Turfan eyaletinin Toksun şehrinde dünyaya geldim ama çoğunlukla zamanım Urumçi'de ve öğrenci yıllarım Pekin'de geçti, gazeteciliği Pekin'de okudum. 1998 yılında Doğu Türkistan'dan kaçmak zorunda kaldım.
➡ Sümeyye Gedizli: İnsanlar Doğu Türkistan meselesinden ne zaman haberdar oldu?
➡ Münevver Özuygur:
◼ İnsanlar Doğu Türkistan'daki zulmü, 2016'dan sonraki kamp olaylarından öğrendi. Bu zulüm sanki 2016'da başlamış ya da 2009'daki gibi Urumçi Katliamı'nda başlamış gibi görünüyor. Aslında Doğu Türkistan'daki zulüm, 1949'da Çin Komünist Partisi'nin Doğu Türkistan'ı tamamen işgal ettikten sonra daha şiddetli bir şekilde devam etmişti. 35 milyon Doğu Türkistanlının öldürülmesi, zaten bunun şahidi olarak geçiyor. Benim babam 20 sene hapiste kaldı, kendisi bu zulmün en yakın şahitlerinden...
➡ Sümeyye Gedizli: Doğu Türkistan'daki olaylardan en çok kimler etkileniyor?
➡ Münevver Özuygur:
◼ Savaşlar ve göçlerde en çok etkilenenler kadınlar var çocuklar oluyor. Doğu Türkistan'da erkekler şehit oluyor, savaşa katılıyor ya da hapishanelere alınıyorlar ama bunun en acısını anneler, kadınlar, çocuklar çekiyor. Çocuklar annelerinden dinleyerek büyüyor.
Doğu Türkistan'da çocuklar yetim ve öksüz büyüyor
➡ Münevver Özuygur:
◼ Ben annemden yetim olarak büyümenin zorluklarını çok dinledim. Bundan ötürü Doğu Türkistan'daki bu zulüm, sadece kadınlara ve çocuklara olacak gibi geliyordu bana. Çünkü ben de yetim büyüdüğüm için babasızlık ne demek iyi biliyordum...
https://www.instagram.com/p/C6yPmDpttNI/
➡ Sümeyye Gedizli: İkna odalarına alındınız mı?
➡ Münevver Özuygur:
◼ Ben çalıştığım yerin ikna odalarında kaldım.1996 yılında başörtü taktım, o yıllarda Doğu Türkistan'da çok ünlü bir gazeteciydim. Beni gazetecilerle beraber Çin'in Askeri Müzesi'ne götürdüler. Ben şunu görmüştüm, Çin Müzesi'nde Çin'in maketi vardı, fakat o makette Doğu Türkistan yoktu. Sınıf arkadaşlarım olan Çinliler bana "bak bak! Sen bizden değilsin bak, sen burada yoksun" dediler.
➡ Sümeyye Gedizli: Şincan ne demek?
➡ Münevver Özuygur:
◼ "Şincan" demek "yeni kazanılmış topraklar" demek. "Sen burada yoksun, siz bizden değilseniz, siz yabancısınız, başka ülkeden geldiniz, pasaportunuz var mı?" diye benimle dalga geçmeye başladılar. Ben de onlara "ben sizden değilim" diye cevap verdim, o beni çok etkiledi çünkü koskoca Çin maketinin içinde Doğu Türkistan yoktu. Bu, 1994'te yaşanan olaylardan yalnızca biri.
Uygur Türklerine uygulanan Barın Katliamı nasıl gerçekleşti?
➡ Sümeyye Gedizli: Tesettüre girdiğinizde, Çin yönetimi bunu nasıl karşıladı?
➡ Münevver Özuygur:
◼ Ben başörtü taktım, başörtü taktıktan sonra başörtünün etkisi çok oldu. Pekin'de okuyan bir gazetecinin başörtü takıp da kendi kimliğini değiştirmesi onlar için çok büyük bir olaydı yani çok büyük bir mağlubiyetti. "Nasıl olur senin gibi bir gazeteci başörtü taktı, bu şekilde bizim karşımıza geçti?" Aslında ben onların karşısındayım farkında değillerdi. Günlerce ikna odalarına aldılar beni, caydırmaya çalıştılar, ailemin şeceresini çıkardılar. "Siz zaten böyle bir aileymişsiniz" diye tehdit ettiler ama hiçbir şekilde ikna olmadım. Fakat orada benimle birlikte çalışan 40 Uygur ağabeyimi işten çıkarmakla tehdit ettiler. Ondan sonra başımı sadece arkadan bağlamak zorunda kaldım. Her gün ağlıyordum her günü sabah işe giderken ayna bakarak çok ağlıyordum. "Ya Rabbim senin rızan için başörtü taktım ama Çin'in baskısıyla senin düşmanının baskısıyla ben başörtümü arkadan takmak zorunda kaldım" diye ağlıyordum, her gün ağlıyordum ve işe gidiyordum. İşten çıkarken başörtümü önden bağlıyordum.
➡ Sümeyye Gedizli: Çin zulmünden nasıl kaçtınız? Ne gibi zorluklar ile karşılaştınız?
➡ Münevver Özuygur:
◼ Başörtü baskılarından sonra kaçmak için plan yapmaya başladım. Birkaç kez başarısız kaçış girişiminde bulundum. Üçüncü girişimde ise Allah (CC) yardım etti ve 1998 yılında çok zor şartlarla ancak Pakistan'a kaçabildim. Özellikle benim gibi gazetecilerin kaçması onlar için büyük bir tehlikeydi. Ben kaçtıktan 6 ay sonra, kırmızı bültende benim adımı haberlere çıkardılar, "büyük bir terörist" diye.
◼ Ülkemden çıkarken şöyle bir olay yaşadım. Pasaportumuza damga bastılar ve "gidebilirsin" dediler. Bir arkadaşımla 15 günlüğüne, düğünü gidiyoruz diye çıktık. Valizlerin bırakıldığı ve alındığı yerde Çin polis, "yanında paran varsa çıkabilirsin" dedi "benim param yok" dedim. "Paran olmazsa çıkamazsın" dedi. Ben de "azıcık var" dedim. "Ama orada düğüne katılacağım benim geri gelmem lazım." "Paranın hepsini çıkar" dedi. Ne varsa hepsini kuruşu kuruşuna çıkarmak zorunda kaldım. Polis, "gitme" dediğinde gidemeyecektim çünkü. Kaçmadan bir ay önce Pekin - Urumçi içinde kendi evime, annemin evine bile gidemedim. Ellerine delil geçmediği için çevremdeki herkes yakalanmıştı. Çember çok hızlı bir şekilde daralmaya başlamıştı. Erkekler, "biz burada kalırız ama siz kalamazsınız" dediler, birçok kadın ve çocuğun çıkmasını sağladılar. Ben vatanımdan ayrılmayı hiç istemiyordum ama ağlaya ağlaya mecbur çıktım.