Allah Teala'nın insanlığa lütfu: Nimet
Hak Teala'nın insanlara karşı bir lütfu olan nimet temelde bolluk, rahmet ve bereket gibi manalara gelir. Maddi ve manevi olmak üzere ikiye ayrılan nimet kavramı, insanlık için bir bereket vesilesi olduğu gibi aynı zamanda ahiret yolculuğu için önemli bir imtihandır. Kur'an-ı Kerim'de geçen ayetler ile nimet kavramını ele aldık.
Hak Teala'nın bir lütfu: Nimet
◾ Bolluk manasına gelen nimet, Hak Teala'nın insanlara verdiği bir güzelliktir. Aynı zamanda bir imtihan vesilesi olan nimet Allah Teala'nın kulları için bir rahmet vesilesidir.
◾ Efendimiz (SAV) "İki nimet vardır ki, insanların çoğu bu nimetleri kullanmakta aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit." buyuruyor. Bu hadis-i şerif esasında bize fark etmediğimiz ve yaşantımızın içerisinde bulunan nimet kavramını hatırlatması bakımından epey mühim bir yer tutar.
(Buhari, Rikak 1)
"İsrâiloğulları'na sor: Onlara nice apaçık âyet verdik! Kim Allah'ın nimetini kendisine geldikten sonra değiştirirse bilsin ki Allah cezalandırmada çok şiddetlidir."
Bakara Suresi - 211. Ayet
Bakara Suresi - 211. Ayeti dinlemek ve mealini okumak için tıklayın
Bakara Suresi - 211. Ayet Tefsiri
🔸 İsrâiloğulları'ndan maksat Hz. Peygamber dönemindeki Medine yahudileri, sorunun konusu ise geçmişte yahudilerin yaptıklarıyla ilgilidir. Burada Hz. Peygamber'e hitaben, "İsrâiloğulları'na sor" buyurulmasından, yahudi din tarihinin müslümanlar için bir ibret ve ders kaynağı olarak değerlendirildiği anlaşılmaktadır. Bir önceki âyette inanmayan veya inandıkları halde günah işlemekten çekinmeyenler ya da Allah'ı ve melekleri apaçık görmedikçe inanmayacaklarını söyleyenler hakkında uyarılar yer almıştı.
"Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O'nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız."
Âl-i İmran Suresi - 103. Ayet
Âl-i İmran Suresi - 103. Ayeti dinlemek ve mealini okumak için tıklayın
Âl-i İmran Suresi - 103. Ayet Tefsiri
🔸 Müfessirlere göre "Allah'ın ipi"nden maksat, Kur'an ve İslâm'dır. "Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı yapışmak", hep birlikte İslâm dinine inanmayı, onu kabul etmeyi ve gereklerini yerine getirmeyi ifade eder. Hz. Peygamber Kur'an'ı, "Allah'ın gökyüzünden yeryüzüne sarkıtılmış ipidir" diye tarif etmiştir (Müsned, III, 14, 17; İbn Kesîr, II, 73). Allah'a karşı gereği gibi saygılı olmak ve müslüman olarak ölebilmek için Allah'ın ipine toptan yapışarak tevhid inancında birleşmek, ayrılıktan uzak durmak ve hayatın sonuna kadar imanı korumak gerekir. İslâm dini inançta ve amelde birliğe büyük önem verir.
"İçinizden bazıları vardır ki, pek ağırdan alır. Eğer başınıza bir felâket gelirse, "Allah yüzüme baktı da onlarla beraber bulunmadım" der."
Nisâ Suresi - 72. Ayet
Nisâ Suresi - 72. Ayeti dinlemek ve mealini okumak için tıklayın
Nisâ Suresi - 72. Ayet Tefsiri
🔸 Müminler savaşa çağrıldığında ağırdan alanların, mağlûbiyet olursa "Allah yüzüme baktı da onlarla beraber bulunmadım" diye içten içe sevinenlerin, zafer ve ganimet elde edilirse "Keşke onlarla beraber olsaydım..." diye dövünenlerin kimler olduğu sorusuna iki cevap verilmiştir. Bir kısım tefsirciye göre bunlar, müslümanlarla beraber yaşayıp durdukları halde henüz gönüllerinde iman, gereği gibi yerleşip güçlenmemiş, hayatıyla imanı arasında tam bir paralellik hâsıl olmamış müminlerdir.
"Allah'ın üzerinizdeki nimetini, sizden aldığı sağlam ahdini hatırlayın; o zaman, "İşittik ve itaat ettik" demiştiniz. Allah'tan korkun; şüphesiz Allah kalplerin içindekini bilmektedir."
Mâide Suresi - 7. Ayet
Mâide Suresi - 7. Ayeti dinlemek ve mealini okumak için tıklayın
Mâide Suresi - 7. Ayet Tefsiri
🔸 Mîsâk "yeminle pekiştirilerek verilen sağlam söz" demektir. Yüce Allah sûrenin ilk âyetinde müminlere hitap ederek akidlerini yerine getirmelerini emretmişti. Burada da onlara lutfettiği güç, şeref, ilim, din ve vatan gibi nimetlerini hatırlatarak onlardan verdikleri sözü yerine getirmelerini istemektedir. Buradaki "söz"den maksat, insanların yaratılmasından önce "elest bezmi" denilen mâna âlemindeki mecliste bütün ruhların Allah'a verdikleri söz olabileceği gibi (bu konuda bilgi için bk. A'râf 7/172), müminlerin, Hz. Peygamber'e iman ederken veya Akabe ve Hudeybiye'de biat ederken Allah ve resulüne verdikleri söz de olabilir.