Zekeriya Erdim
20.11.2020
Zekeriya Erdim
İstişare ve işbirliği kültürü
Tüm Yazıları

İstişare ve işbirliği kültürü

Geçtiğimiz günlerde, Cumhurbaşkanımız; önce eğitimde, sonra ekonomide ve hukukta yeni bir "reform seferberliği" başlatılacağını söyledi. Genelde kamuoyu, özelde piyasalar; bu açıklamalardan olumlu yönde etkilendi.

Süreç yönetimi konusunda, önemli bir "dipnot" vardı. İlgili tüm kişilerle, kurumlarla, çevrelerle "istişare ve işbirliği" içinde karar alınıp uygulanacağı açıklandı.

"Eğitim reformu" konusunda kimseden ses seda çıkmadı ama "ekonomi reformu" ve "hukuk reformu" konusunda ilgili kişiler ve kurumlar hemen harekete geçtiler. Siyasi partiler, destek mesajları verdi; Bakanlar, hem birbirleriyle hem de meselenin muhataplarıyla istişare ve iş birliği içine girdiler.

Konu, TOBB tarafından organize edilen "ekonomi şurası" açılışında; bir kez daha, yüksek perdeden dile getirildi. Artık, "hazırlık döneminin geride bırakılacağı ve şahlanış dönemine girileceği" belirtildi.

Böyle devam ederse; büyük bir ihtimalle, Türkiye yeni bir "birlikte yönetme" dönemine girecek. Millet ve memleket meselelerinin çözümü konusunda; daha etkili metotlar ve usuller geliştirilecek.

Belki bu niyete ve gayrete "katkı" olur ümidiyle; bir noktaya dikkat çekmek istiyoruz. İstişare etmenin, iş birliği yapmanın rahmetini ve bereketini; kültür ve medeniyet değerlerimizin aydınlığında, yeniden hatırlatma gereği duyuyoruz.

KADİM GELENEĞİMİZ

Türk-İslam tarihinin hemen her safhasında; "danışma" kültürü, anlayışı, işleyişi vardı. Aile, kabile ve devlet yöneticileri; yetki ve sorumlulukları, kademeli olarak, paydaşlarla paylaşıyorlardı.

Halk arasında "aksakal, ata, hoca, akil adam" gibi isimlerle ve sıfatlarla anılan "bilge" kişiler; karanlık bölgeleri aydınlatan ışıklar olmuştu. Reislerin, başkanların, hanların, hakanların "istişare ve iş birliği" zeminini oluşturan "toy, divan, meclis" gibi organlar; "ortak akıl" gücünü kullanmak ve "ortak irade" teşekkülünü sağlamak için kurulmuştu.

Zamanla, yerleşik "gelenek" haline gelen "milli" anlayış ve işleyiş; Kur'an ve Sünnet öğretisiyle birleşip bütünleşerek, "dini" kimlik de kazanmış oldu. Yaparak, yaşayarak öğrenilip asırlar ve nesiller boyu devam ettirilen "örf ve âdet" değerleri; vahyin aydınlığında, yeniden yoğruldu.

Atalardan miras kalan anlayışla; "bin bildiğin varsa bile, bir bilmeze danış" diyorduk. Çünkü biz; "danışanın dağları aşacağını, danışmayanın düz yolda şaşacağını" tecrübe ederek öğrenmiştik ve biliyorduk.

Ayrıca "bir elin nesi var, iki elin sesi var" ilkesi ortak kabulümüz; "birlikten kuvvet doğar" fikri, kesin kanaatimizdi. "Yalnız taşın duvar olmayacağını ve tek duvarla kale kurulmayacağını" biliyorduk; sadece çocuğun, gencin, yetişkinin, yaşlının değil ihtiyaç halinde "yuvarlananın bile yumuş tutacağı (iş göreceği)" öngörüsü, kadim kültür ve medeniyet öğretimizdi.

Âlemlerin Rabbi olan Allah; vahiyle yol gösterilip desteklenen Peygamber(sav)'e dahi, "işlerinde onlarla istişare et" demişti. Müminleri tarif edip tanımlarken; "onlar, işlerini aralarında istişare ederek yürütürler" diye belirtmişti.

Rahmet ve merhamet elçisi Hz. Muhammed(sav); "Allah, istişareyi benim ümmetime bir rahmet kıldı. Onlardan her kim istişare ederse, doğru yoldan mahrum kalmaz. Her kim de istişareyi terk ederse, hatadan kurtulmaz" diyordu. Şahitlerin, kayıtlara geçmiş şahitliklerine göre; kendisi de ashabı ile çokça istişare ediyordu.

Adaletiyle maruf Hz. Ömer(ra), istişare ederek akılları ve fikirleri birleştirmeyi; "ipliğin sicime, sicimin urgana dönüşmesi" diye tarif etmiş. İlmin kapısı olma sıfatıyla meşhur Hz. Ali(ra) ise, istişarenin rahmetine ve bereketine vurgu yaparak; "Doğruyu ve gerçeği ortaya çıkarmak, geniş görüş ve derin düşünce kazanmak, hata yapmaktan kaçınmak, kınanmaktan sakınmak, pişman olmaktan kurtulmak, kalpleri kazanmak" diye özetlemiş.

KUTLU GELECEĞİMİZ

Geçmişle gelecek arasında sağlam "köprüler" kuran kişiler ve kurumlar, ülkeler ve toplumlar; hayat yolunda, daha hızlı ve güvenli yürürler. Önceki zamanlarda yürünmüş yolları ve yürümüş yolcuları iyi bilenler; sonraki zamanlarda yürünecek yolları ve yürüyecek yolcuları da daha kolay bulurlar.

İlim ve irfan ehli Mevlana; "Aklın varsa, bir başka akılla dost ol" diyor. Bilge adam Lokman Hekim; "İşleri denenmiş (tecrübeli) kişilere danışmanın, onlara pahalıya mal olmuş doğru görüşleri bedavaya almak" olduğunu söylüyor.

İmam Cafer-i Sadık'a göre; "Akıldan daha iyi mal, cehaletten daha büyük musibet, istişareden daha sağlam dayanak yoktur". Selçuklu sultanlarının akıl hocası Nizamülmülk'e göre ise; "İstişare etmeden icraat yapanlar, bencil ve zayıf görüşlü olur".

Şemseddin Nuri, güzel bir benzetmeyle; "İstişare, arıdan bal almak demektir. Bal, şifadır; istişare, dertlere devadır. Bunun şahidi ise, bütün bir tarihtir" demiş. İmam Şafi, istişare edilecek kişilerin ehil ve güvenilir olmaları gerektiğini belirterek; "Dünyaya dalmış, ahireti unutmuş kimselerle istişare etmeyiniz. Çünkü onlar, dünyaya olan hırslarından gönülleri karardığı için, hayrı ve şerri seçemezler" diye ikaz etmiş.

Devlet ve millet olarak, kutlu bir geleceğin altyapısını oluşturmak için; istişare ve iş birliği geleneğimizi, yeniden "ihya" edelim. Evlerimizde yediden yetmiş yediye aile bireylerinin, okullarımızda öğretmenlerin ve öğrencilerin, iş yerlerimizde memurların ve işçilerin, sivil toplum kuruluşlarımızda üyelerin ve taraftarların, hayatın bütün alanlarında ve konularında tüm paydaşların yahut muhatapların akıllarını, fikirlerini, güçlerini, imkânlarını birleştirip bütünleştirerek; geleceğimizi, büyük bir toplumsal enerji katkısı ve katılımı ile "inşa" edelim.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Zekeriya Erdim

Zekeriya Erdim Diğer Yazıları