Hat San'atının büyük isimleri-93
Yâkub Efendi, Hindistan'la bir münasebeti dolayısıyla Hindî nisbesini almış değildir. Sultan III. Ahmed, duruş ve yürüyüşüne bakarak onu hindiye benzettiği için bu lakabı vermiş. Diğer Yâkublardan tefrîkı için kendisi de bunu kullanır olmuş; hattâ imzâlarında –buradaki kıt'asında olduğu gibi– yalnız Hindi yazdığına da rastlanmaktadır.
Kendisi Niğde'nin Bor kazasında doğup İstanbul'a gelmiş, hemşehrisi Borlu Yahyâ Efendi'den hüsn-i hat öğrenmesinin yanı sıra, celî meşkınden ayrıca icâzete lâyık görülmüştür. Fakat bu tarz yazılarının hangileri olduğunu ayırt edemiyoruz.
Hindi Yâkub Efendi eski üstadların yazılarını taklîd etmekde büyük istîdâd sâhibidir. Hattâ, çağdaşı Yedikuleli Seyyid Abdullah Efendi'nin onun için: "Eğer Molla Yâkub meşk etmeğe devam etseydi, bizim gibi olmazdı. Lâkin devamsızlığı kendisine tuzak olmuştur" dediği bilinir.
Enderûn-ı Hümâyûn'dan Atik Ali Paşa Vakfı kitâbetiyle ayrılan Yâkub Efendi'nin rütbesi yükseltilerek, san'atını takdîr eden Şehid Ali Paşa'nın sadrâzamlığı esnasında (1713 – 1716) Hazîne gılmânının hat muallimliğine getirilmiş; Paşa'nın şehâdeti üzerine vazîfesi kaldırılmıştır.
Dîvanyolu'ndaki Atik Ali Paşa Câmii kitâbetine tâyîninden kısa bir müddet geçince, Enderûn'a alınmış; seyâhat merâkından dolayı Mısır, Şam ve Haleb'de dolaşıp İstanbul'a döndüğünde Sadrâzam İbrahim Paşa kendisini tekrar Enderûn'a kabul etmiştir. Bir müddet sonra, bu vazîfesinin başkalarına geçtiğini yazan Devha, onun Şeyh Hamdullah yazılarının taklîdiyle uğraştığını belirtiyor. Kendisinin yazıdaki kemâline vâkıf olanlar: "Yâkub Efendi, ehl-i hattın sâhib-i zuhûrudur" derlerdi. Eyüb Sultan'daki Yazılı Medrese'nin kapısı dâhiline yazdığı "Hû" celîsi zamânımıza gelememiştir. Cirid sâhasında da muvaffakıyet gösteren Hindi Efendi, Edirne'deki kuleyi ciridle aşıp, diğer pehlivanlarca da takdîr edilmiştir.
Son zamanlarında Saray'ın Hasbahçe'sindeki Kitabhâne-i Cedîde'ye hat muallimi olarak tâyin edilen Yâkub Hindi, hicrî 1196 yılının iki bayram arasında (1782'nin 9 Eylül – 17 Kasım arası) vefât edip Karacaahmed kabristanının Harmanlık sâhasına defnolundu, lâkin medfeninin bugün neresi olduğu belirlenememektedir.
Yâkub Efendi'nin yetiştirdikleri arasında Burdurlu Osman ve Eyyûbî Mustafa (ö. 1759) isimli ikisi tesbît olunabilmiştir; fakat bunların eserlerine rastlanmıyor.
Yâkub Hindi, hadîslerden mürekkeb bir murakkaadan alınan ve burada yer alan kıt'asını Boğaziçi'nin Çubuklu semtinde yazdığını kaydediyor. Hayat hikâyesinde de belirtildiği üzere, seyâhate düşkün biz zât olan hattatımız, anlaşılan, yaz aylarında sayfiye muhîtlerini de dolaşmaktan zevk alıyordu! Mesleklerinin yanı sıra, İstanbul'un mesîre yerlerine san'atlarıyla ilgili techîzâtı yanlarında götürerek, yazı ile ilgili meşgalelerini buralarda sürdüren başka hattatlar da vardır.
Görünüşü îtibâriyle Şeyh Hamdullah yolunu andıran bu kıt'anın tezhîbi zamânına âiddir. Ebrî dış pervazı ise bu san'atın unutulmaz ismi Hatib Mehmed Efendi'nin (ö. 1773) fırçasından dökülen bir şâheserdir. Pervazın üstüne basılmış olan hicrî 1202 (1787) târihli mühürden anlaşıldığına göre bu murakkaa, Seyyid Hacı Mustafa Fethizâde tarafından Süleymâniye Câmii Kütübhânesi'ne vakfedilmiştir.
Prof. Uğur Derman
Resim 1: Yâkub Hindi'ye âid bir kıt'a.