Kitabın ve İslam’ın direği! / Şam fitnesi: Şam müjdesi
Şam ile alakalı olarak müjdeli haberlerin ete kemiğe büründüğü gelişmeleri beklerken fitne dönemiyle karşılaştık. Bu da zihinlerimizi ve gönüllerimizi allak bullak etmiştir. Bu açıdan Şam ile ilgili haberleri tafsil etmek gerekiyor. Şam'la ilgili haberlerin iki yönü ve yüzü var yani tek yönlü haberler değil. Aslında ilgili haberler, bazen aynı anda hem müjde hem de fitne uyarısını barındırıyor.
Bazıları müjdeli haberleri mutlak kabul etmiştir, halbuki öyle değildir. Tortusu ve darısı da vardır. Günümüzde müjdeli gelişmelere fitne dönemi öncülük ettiğinden kimileri Şam müjdesini veya çağrısını reddetme eğilimine girmiştir. Yakınlarda okuduğum Suriyeli davetçilerden Muhammed Salih el Müneccid'e ait Tuba Lişşam/Şam Müjdesi/Şam Çağrısı kitabı müjdeler buketini yansıtıyor. Kitabında müjde haberleri ağır basıyor ve pek fitne haberlerine yer vermiyor.
Lakin kendisi de Selman Avda gibi fiilen fitne dönemini hapishanede geçiren isimlerden birisidir. Şam fitnesini özünde yaşayanlardan olmuştur. Lakin kitabında müjde haberleri fitne haberlerine baskın çıkmış. Muhammed Salih el Müneccid Şam konusunda müjde haberlerini öne çıkarırken Mısırlı yazar Abdurrahman Ebu Zikra aksine fitne haberlerini öne çıkarıyor ve bununla müjde haberleri üzerine gölge düşürüyor.
Yaşananlar ışığında müjdeleri filtreliyor. Fitneyle müjdeyi karıştırıyor. 'Suriye Devriminin Başarısızlığının Fikri Kökenleri' adlı iki makalesinde müjdeli haberlerin aslı esası olmadığı yaklaşımını benimsiyor (https://arabi21.com/ story/1366647/-2-2) Bu mesele çok yönlü bir mesele. Tarafları arasında Emeviler, Ebu Hureyre ve damadı Said ibni'l Müseyyib, Şiiler ve Yahudiler de vardır. Şam ile ilgili çıkarı olan herkes bu işin içindedir. Şiiler ve Yahudiler Şam hadislerinin Emeviler tarafından uydurulduğunu ve yazımı için Zühri gibilerine havale edildiğini ileri sürüyorlar.
Şiilerin derdi ise Şam'ın hasım kanadın otağı olmasıdır. Emeviler İbnü'z Zübeyr döneminde Kabe'ye ulaşımın kesintiye uğraması karşısında kitleleri Şam'a yönlendirmek için ilgili hadisleri kullanmışlar! Hacıları ve kitleleri rakip kanada, tarafa kaptırmak istememişler! Şam ile Kudüs konusunda hadis uydurduklarını ve bu meyanda Ebu Hureyre gibilerinden yardım aldıklarını ileri sürmektedirler.
Şam'la alakalı olarak hadisleri birkaç kısma ayırmak mümkündür. Şam'ın faziletiyle ilgili genel hadisler. Burada İsra Suresinin başı da esasında Kudüs'ün ve geniş hinterlandı olarak Şam'ın faziletine ve bereketine temas ettiği söylenebilir. Lakin burada kimi Yahudiler ve oryantalistler İsra Suresi'nde bahsedilen Mescid-i Aksa'nın Cirane Vadisi'nde olduğunu ileri sürüyorlar.
Dolayısıyla İslam nokta-ı nazarından Şam'la ilgili bütün faziletleri reddediyorlar. Bu oryantalizm değil mühendislik olsa gerek. Dolayısıyla burada Şam'ın faziletlerine dair hadis uydurmadan öte Şam ve Kudüs konusunda Yahudilerin ve Şiilerin de tarafı oldukları çok yönlü bir komplodan bahsetmek mümkündür.
Bu da Müslümanların Şam'a olan manevi ilgilerini ve bağlarını körlemek, kesmek ve yok etmeyi amaçlamaktadır. Şam'ın faziletine dair umum hadislerin dışında bir de bir dönemi esas alan konjonktürel anlamda müjdeli hadisler de vardır. Mekansal veya yatay anlamda müjdeler bellidir. Şam bir de dönemsel veya dikey olarak müjdelere sahne olmuştur.
Bu da ahir zaman dilimidir. Yahudi ve Hıristiyanlara göre de diriliş yurdu veya "ardu'l menşer" ve "mahşer Şam"dır. Müslümanların telakkisi de bu yöndedir. Lakin burada müjdeli hadisler ile fitne hadisleri iç içe geçtiğinden konuyu tetkik edenlerin nezdinde mesele iltibas ve kafa karışıklığına neden olmuştur. Abdurrahman Ebu Zikra Şam'la ilgili hadisleri iyi tasnif edebilse ve fitne dönemi ile müjde dönemini ayırt edebilseydi toptan bir yaklaşımı benimsemez ve Şam konusunda tarihin sonunu ilan etmezdi. Şam'la ilgili müjdeler fitne haberleriyle iç içe geçmiştir. Dolayısıyla zihnen tasnif yapmadan fitne haberlerini müjde haberi olarak okumak elbette ki insanı çıkmaza sokacaktır.
Konuyla ilgili nebevi vurgulardan birisi şudur: Abdullah bin Amr bin el-Âs (r.a) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (SAV) şöyle buyurdu:"Kitabın direğinin yastığımın altından çekildiğini görür gibi oldum. Gözümle onu takip edince onun yükselen bir nur olduğunu, onun Şam'a bırakıldığını gördüm. Dikkat edin şüphesiz iman – fitneler çağında Şam'da olacaktır." (Hakim'in rivayeti esas alınmıştır. Taberani) Gülün dikeni gibi müjdelerin manevi bedeli de fitnelerdir. Fitnelerin arkası kesildiğinde Şam yeryüzün göz bebeklerinden birisi olacaktır. İbn-i Teymiye ise kitabın direği ifadesinin yanında İslam'ın direği rivayetinin de varit olduğuna parmak basmaktadır. Burada hadis Şam ehlinin veya bölgenin kitabın veya İslam'ın taşıyıcıları olduğunu haber vermektedir.
Şam fitnesi bittiğinde altından saklı müjdeler zuhur edecektir. Bu fitne döneminin de 12 yıl kadar süreceğine dair rivayetler vardır (https://factjo.com/Articles.aspx?Id=159 ). Kimileri bu rivayeti Said ibni'l Müseyyib'e dayandırmaktadır. Kısaca Şam müjdeleri fitnelere bulanmış halde varit olmuştur ve bunlar arasında ayrım gözetemeyenler toptancı bir yaklaşımla tablonun bir yüzünü ret ve inkar etmektedirler. Hadis Huzeyfe bin Yeman tarikiyle gelseydi eminim ki o fitne vurgusunu öne çıkarırdı. Müjde vurgusu öne çıktığından fitne tanımı gölgede kalmış bu da birilerini yanıltmıştır. Somut olarak söylemek gerekirse: Düheyma fitnesi bittiğinde müjdeler asrı başlayacaktır.
Şimdi Şam müjdesinin kişisel düzeyde mağdurlarından olan Muhammed Salih el Münencid gibiler müjdelerin ete kemiğe bürüneceği günleri gözlüyorlar.
İnşaallah talihleri yaver gider.
Mustafa Özcan
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.