Arama

Mustafa Özcan
Ocak 16, 2020
İslam aleminin temel ve türev gücü

Batılılar bölgede azınlıklar ve Müslümanlar azınlıklardan da Şiiler üzerine bir gelecek kurguladılar. Kısaca çoğunluğu atıl bırakmak için siyasi bir mühendislik yürüttüler. Arap Baharı'ndan sonra İran'ın bölgede zemin kazanmasının temelinde bu yatmaktadır. Batılılar azınlık olarak ve bu vasıfları dolayısıyla Şiilere ve özelinde İran'a ön açtılar ve zemin kazandırdılar. Bazı İran yanlılarının 'ne iştir! Hep dört ayak üzerine düşüyoruz, Batı'yı da iğfal ettik galiba' demeleri avuntudan veya kendini kandırmaktan ibaret. Lakin bu anlayış zamanla pervasızlığa dayanarak yanlış hesaplar içine düşmelerine yol açtı ve bunun sonucunda Kasım Süleymani Amerikan idaresi tarafından öldürüldü. Yanlış hesap yine Bağdat'tan dönüyor!

Süleymani'yi kaybettiler lakin bunun üzerinden sokağı iğfal ve maniple edebildiler. Bağdat'ta Amerikalılarla Tahran'da İngilizlerle sürtüşerek sokağı geri kazanmak istediler. Lakin teknik açıklar dolayısıyla bunu yapabilmeleri de zora girdi. Kısaca Ukrayna uçağını kazara vurmasalardı her şey yoluna girebilirdi. Bu nedenle uçan kuşa özür borçları var. Süngüleri düştü. Gerilim sürecinde iki taraf da propaganda savaşında öre çıkabilecek malzemeler edinmişti. Ne yazık ki, evdeki hesap çarşıya uymadı ve ABD-İran muvazaası faş oldu. Bununla birlikte Hizbullah'ın kurucu Başkanı Suphi Tufeyli'nin dediği gibi yol kazaları iki aktör arasında güçlü çıkarlara dayalı zımni ortaklığı ortadan kaldıramayacak kadar pek ve sağlamdır. Rafsancani'nin bir söylemi vardı: Amacım bölgenin lideri ile dünyanın liderini barıştırmak. Kastettiği İran ile ABD idi. Yani Şah dönemine geri dönmek, Büyük şeytanın bölgesel siyasi acentası veya jandarması haline gelmek. Ya da bunu aleniyete dökmek. Arap Baharı'ndan sonra bölgede sahne almasını ve yayılmasını ABD istemiştir. Daha doğrusu ABD önce İran'a sonra da Rusya'ya ön vermiştir. Obama Suriye konusunda Rusya ile farklı taraflarda olmadıklarını ve Soğuk Savaş atmosferini aştıklarını söylemiştir (http://www.aljazeera.com.tr/ gorus/obamanin-dis-politika-karnesi ). Obama Putin'e Suriye'ye girmesi için destek vermiştir. Bu Suriye'de Amerikan misyonunun bir parçasıdır. Bir telefon konuşmasında Obama Putin'e onay vermiştir. ABD'nin eski Şam Büyükelçisi Robert Ford'un da itiraf ettiği gibi Obama Suriyeli muhalifleri sadece oyalamıştır. İsrail'in çıkarları da Obama'yı muhalifleri destekleme noktasında frenlemiştir. Bazen muhaliflerin yanında görünerek rejim nezdinde kıymetini yükseltmişlerdir. Nitekim, o vakitlerde Washington'da İsrail'i temsil eden Büyükelçi İtimar Rabinovich Esat'ın kalması lehinde Beyaz Saray nezdinde girişimlerde ve telkinlerde bulunmuştur. Bütün amillerin bir araya gelmesiyle birlikte Esat iktidarda kalmıştır.

Kritik dönemde iktidarı bırakıp gitmek istemiş ise de İran Esat'ı kalması yönünde ikna etmiştir (www.independentarabia.com/node/85481/) Böylece Suriye'de azınlıkların temsilcisi olarak Esat rejimi dört koldan ( İran, Rusya, İsrail ile ABD) iktidarda bırakılmıştır. Hizbullah'ın kurucu Lideri Suphi Tufeyli Batılların İran'ı tercihini tali ve dikotomik güç olmalarına bağlıyor. Dikotomik yapı zıtlaştırıcı etki demektir. Nitekim, Ebu'l Hasan en Nedevi bunu bir kitabında izah etmiş ve bu uğurda müstakil bir eser kaleme almıştır. İki Zıt Tablo başlığıyla Türkçeye çevrilen kitabında Ebu'l Hasan en Nedevi tarihte ve anlayışta Sünnilik ile Şiiliğin iki zıt kutbu temsil ettiğini örnekleriyle anlatmıştır.

Ali Şeriati de 'Hangi Şia?' isimli kitabında yeraltı faaliyetleriyle anılan Şiilerin Safevilerle birlikte yüzeye, yer üstüne çıktıklarını ve ümmeti bölmekle meşgul olduklarını ifade etmektedir. Osmanlı'yı arkadan vurmuşlar günümüzde de Arap Baharının ardından ümmeti bölerek parçalayarak yollarına devam etmektedirler.

Amerikalı tarihçi Marshall 'Hodgson islam'ın serüveni' kitabındaki analizini, Suphi Tufeyli tamamlamakta ve ikmal etmektedir. Her iki analizi bir araya getirdiğinizde gerçek ortaya çıkmaktadır. İki analizin senteziyle gerçeğe agah olmak kolay hale gelmiştir. Arka planda da Ali Şeriati'nin yazdıklarını akıldan çıkarmamak gerekir. Amerikalı tarihçi Marshall Hodgson ümmetin ve Müslümanların ana akım fikrinin ve ana akımının Sünnilik olduğuna parmak basmaktadır. Bu ana akımı siyasi sahnede sevk ve idare eden Türkler olmuştur. Kısaca Türkler İslam ümmetinin siyasi aktörüdür. Göz bebeğidir. 10 asırdır da böyledir. Kasım Süleymani ise İslam ümmetini ancak İran'ın yönetebileceğini söylemiştir. Bu zulüm ile abat olunacağını sanmaktır. Türkler de olsa kimse zulüm ile abat olamaz. İran Devriminden sonra İranlılar zulüm ile yolsuzluğu ve bir de aykırı fikriyatı birleştirmişlerdir. Suphi Tufeyli ise İran'ın dinen azınlığı temsil ettiğini ve temel bir güç değil tali ve türev/feri bir güç olduğunu ifade etmektedir. Temel güce karşı başarılı olmak için de yabancılara ve ecnebilere dayanmak zorundadır. Bu da onun siyasi meşruiyetini aşındırmakta, kemirmektedir. Ali Şeriati'nin ifadesiyle bugünkü İran Şii-Şuubi kırması, karmasıdır ve yanlışlar kümesi ve yumağıdır yani bu terkibin iki kanadı da yanlıştır. Kasım Süleymani'nin heveslendiği gibi İslam dünyasının başat aktörü İran değildir, tarih de tanığıdır. Keza Şiilik de İslam dünyasının ana akımı veya fikri değildir. Ana akıma Suphi Tufeyli sevad-ı am demektedir ki, genellikle ehli sünnet ifadesine eş tutulan kavramlardan birisi veya eş anlamlısıdır. Sevad-ı am denildiği gibi sevad-ı a'zam terkibiyle de ifade edilir. Şiiler de genellikle fıkıh ve kelam kitaplarında Sünnileri kastettiklerinde 'amme' ifadesini kullanırlar. Kısaca Sünnilik İslam aleminin temel gücüdür ve siyasi aktörü de Türklerdir. Süleyman Kasımı her ikisini de yanlış değerlendirmiştir. Kudüs Gücü komutanının ölmesi temelsiz rüyalarını da soldurmuştur. Amerikan kılıcını kuşanan onun kılıcıyla bertaraf olur.

Suphi Tufeyli, Kasım Süleymani'nin öldürülmesiyle birlikte ezik milletlerin üzerindeki baskının kalkacağını ve kurtuluşunun (ferec) başlangıcını teşkil edeceğini ifade etmektedir. Suphi Tufeyli İran ile yaşadıklarından da yola çıkarak bugünkü Şiilik anlayışının İslam'dan, Ehl-i Beyt ve Hazreti Ali'den fersah fersah uzak olduğunu ve hile ve aldatmaya ve zulme dayandığını ifade etmektedir. Siyaseten ahlaksız, kaypak ve Allah korkusundan uzak olduklarını ifade etmektedir. Suphi Tufeyli İran'ın velinimeti olan ABD'ye söyleyecek bir çift hatta tek bir sözünün bile olmadığını sadece ABD tarafından şımartılması neticesinde güç sarhoşu haline geldiğini ve tehevvüre kapıldığını ifade etmektedir. Haşd-i Şabi'yi ABD ile birlikte kurduklarını da ifade etmektedir. Suphi Tufeyli, İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevat Zarif ile bir araya gelen Mike Pompeo'nun bu mahrem ilişkiye dair sözlerini kayda geçirmektedir: "Bölgede gücünüzün pekişmesine, nüfuzunuzun yayılmasına dair bir çekincemiz bulunmamaktadır…" Bu ifadeden sonra kendi yorumuna geçen Tufeyli şunlar söylemektedir:" İran'ın bölgeye sarkması ve yayılması kesinlikle Batının emellerini gölgelememektedir. Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen ve kimi Afrika ülkelerinde olduğu gibi İran'ın nüfuzunun yayılması Batılıların gözleri önünde cereyan etmiştir. Biz de Amerikalıların yerinde olsaydık bölgenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını ve medeniyet potansiyelini dikkate alarak; Amerikalıların yaptığını yapar, onlar gibi davranırdık. Zira devin uyanması onların fiyakalarını bozacaktır. Biz de bölgede geleceği olmayana köksüzlere yatırım yapardık. Şiiler ve İranlılar bölgenin geleceğinde söz sahibi olamayacaklardır. Potansiyelleri buna yetmez. İranlılar ve Şiiler bölgede temel değil ancak türev (canibi) bir güç olabilirler. Merkezi değil tali bir pozisyonu temsil ederler. Şiilik bölgede tali bir pozisyondadır ve fikri de geçerli ve makbul değildir.. Kimse bu fikriyatı savunamaz. Şiilikte öyle yönler vardır ki bu yönlerin ne İslam, ne Ehl-i Beyt ne de İmam Ali ile bir ilişkisi vardır. Bu fikirler eklektiktir ve bölgeye yabancı dinlerin bir katkısı veya tortusudur. Buna ilaveten bizim nüfusumuz ve sayımız oldukça mütevazidir, bu cılız yapıyla bölgenin geleceğini tayin edemez ve buna dair söz sahibi olamayız. Bölgenin geleceğini sevad- ı am yani büyük karaltı şekillendirecektir ki bugün onlar Sünniler olarak anılmaktadırlar. Geleceğin aktörü Sünniliktir Şiilik ise sadece engelleyicidir. Tali gücün etkin olması ve güçlenmesi halinde ümmete yarar getirmeyecek bilakis zarar verecektir. Bu nedenle de Şiileri etkinleştirmek, konsolide etmek ve siyasi olarak üste çıkarmak ABD'nin yararınadır ve bunu yapmaktadır…"

Muhabirin (Sawsana Mehanna) bunları hangi sıfatla veya aidiyetle söylediğini sorması üzerine ne Şii ne de Sünni olduğunu zira her iki kesimin de kendi yollarını veya gerçek yollarını kaybettiklerini ifade etmektedir. İki bölük veya tayfadan da uzak durarak Kur'an'ı Kerim'e yöneldiğini ve ona tabi olduğunu söylemektedir. Sünnilerin sahabe Şiilerin de ehl-i beyt ile bir bağlantılarının kalmadığını savunmaktadır.

1979 yılından beri en büyük asparagas ve palavranın direniş edebiyatı olduğunu aksine Hizbullah'ın sınırda İsrail'e beklediğini ve onun işlevini görecek başka bir gücün de kalmadığını söylemektedir. İsrail ile Hizbullah arasında danışıklı döğüş yapıldığını ama Kasım Süleymani'nin bir hesap hatasına kurban gittiğini ifade etmektedir. Kasım Süleymani ABD'nin açtığı çığırda ve zeminde cihangirlik düşleri kurarken toprağa düşmüştür. .

Sonuçta, İran mihverini ve eksenini yoldan çıkmış bir güruh olarak tanımlamaktadır. Tufeyli'nin en unutamadığı şey Hamaney ile Nasrallah'ın vaktiyle arkasından iş çevirmeleri. Bunu iş ahlaklarına bağlıyor!

Sonuç itibarıyla, Batılılar Kürtleri milliyetçilikle İranlıları mezhepçilikle ümmete karşı kışkırtıyorlar.

Bununla birlikte eğer Batı sonuçta Rusya ve Çin ile rekabet ve mücadele etmek istiyorsa ve bu vadide ortaklık arıyorlarsa bunun adresi Şiilik veya İran değildir. Elbette Çin ile Rusya ile mücadele ederken aradan beklemediği yeni bir rakibin çıkmasından da ürküyor. Korkunun eceyle faydası yok. Kimliksiz bir İslam dünyasının kendisine faydası olmayacağı gibi başka kimseye de yararı olamaz!

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN