Arama

Mustafa Özcan
Ağustos 8, 2019
Arap Baharı Kanada’da yaşıyor

Tunus Çağrısı Partisi (Nida Tunus) Başkanı ve Cumhurbaşkanı el-Baci Kaid es-Sibsi'nin vefatıyla birlikte Tunus, cumhurbaşkanlığı seçimini öne çekti. 17 Kasım'da yapılması öngörülen seçimler, Sibsi'nin ölümüyle birlikte 15 Eylül'e öne çekilmek durumunda kaldı, ardından da 6 Ekim'de parlamento seçimleri yapılacak. Sibsi'nin vefatıyla birlikte cumhurbaşkanlığı ile parlamento seçim tarihlerinde sarkma ve takdim tehir oldu.

Sibsi'nin ölümü ve cumhurbaşkanlığı seçimleriyle birlikte Nahda hareketi en azından taktik açısından 2011 yılından beri benimsediği bir siyasi tutuma veda ediyor. Gannuşi ve arkadaşları, Nahda hareketinin ikinci adamı olarak Abdulfettah Moro'yu cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday gösterdi. Bu garip bir durum. Oysa ki kimileri mezarındaki Burgiba'dan intikam almak için Gannuşi'nin son günlerini Kartaca sarayında cumhurbaşkanı olarak geçirmek istediğini söylüyordu. Anlaşılan Nahda hareketinin siyasi zekası bunu söyleyenlerden daha fazla. Moro kararı gençleri ve tabanı teskin etmek, rahatlatmak için alınmış taktik bir adım olabilir. Zira Raşit Gannuşi'nin adaylığı bekleniyordu. Gannuşi''nin feragat etmesi ve yerine Moro'yu uygun görmesi bu tensibin taktik olduğu kanaatini pekiştiriyor. Nedeni şu: Abdulfettah Moro uygun bir seçim veya aday değil. Ilımlı olmasına karşılık ciddiyetten yoksun. 1987-1990 sonrasında Nahda üyelerinin dışarıya sürgüne gittiği yıllarda geride kalmış ve bu dönemle ve tutumlarıyla alakalı geride istifhamlar bırakmıştır. Nahda'nın vatan toprağına dönüşünden sonra ise hal harekatı ve söylemiyle birlikte polemik konusu olmuştur. Türkiye'de söz gelimi Burhan Kuzu veya benzeri örneklerle karşılaştırılabilir. Nahda hareketi seçime asılmak isteseydi Gannuşi'yi ileri sürerdi. Esasında Moro'nun öne sürülmesi zeki bir taktik. Zira hem seçilecek bir adayı öne sürmüyor hem de kendi adlarına ortaya çıkabilecek adayların önünü kesiyor. Söz gelimi, Nahda'nın eski ağır toplarından ve 2011 sonrası başbakanlarından Hammadi Cibali de adaylığını ilan etti. Nahda Hareketi Gannuşi'yi aday olarak koysaydı belki de kazanırdı. Lakin bu uygun olmayan bir ortamda risk almak olurdu. Moro gibi birisini aday göstermeseydi de ortam Hammadi Cibali'ye kalacaktı. Cibali başbakanlık döneminde 'altıncı halifeliği ihya edeceklerini' söyleyerek laik kesimlerin şimşeklerini üzerine çekmişti. Belki de bu söylemiyle özlem içindeki taban kesiminde bazılarının duygularını okşamış veya tatmin etmiş olabilir lakin sonuçta Tunus rahat bir ülke değil hatta diken üzerinde bulunuyor. Tunus'u tanıyanlar hala ülkenin derin devlet tarafından yönetildiğini söylüyorlar. İster vehim ister gerçek böyle bir durum var.

Burada dikkat çekilmesi gereken bir husus daha var. O da şudur: Hammadi Cibali bağımsız olarak adaylığını deklare etmesiyle birlikte 2012 yılında Mısır'daki durumu çağrıştıran bir adım atmıştır. Mısır'da Müslüman Kardeşler önce aday çıkarmayacaklarını ilan etmiş ama bu ilan Abdulmünim Ebu'l Futuh tarafından ihlal edilmiştir. Adaylığını ilan ederek İhvan teşkilatıyla yollarını ayırmıştır. Kontrolsüz adayların ortaya çıkması ihtimaline hatta vakıasına karşı İhvan resmi adayını ilan etmiş ve bu suretle Mürsi ismi öne çıkmıştır. Mısır'da yanlış süreç böyle başlamıştır. Bu da Arap Baharı'nın selameti açısından ilk ve büyük gedik olmuş ve hayırlı süreci akamete uğratmıştır. Kazanımların kaybedilmesine, geri gitmesine neden olmuştur. Mürsi'nin bilahare Sisi tarafından devrilmesi bölgedeki İhvan kimlikli hareketler için çıta, eşik vazifesi görmüş ve Tunus'ta da Nahda hareketi Sibsi'nin parantezine girmiştir. Müslüman Kardeşler bu gibi kritik anlarda tabanını kontrol edemiyor ve disiplin bozuluyor. Buna bazen darbe dönemlerinde altını tutamamak deniliyor. Alt düzey rütbeli askerler üst düzeye darbe için bastırıyorlar. Mısır'dan önce 1950'li yıllarda Suriye'de seçim süreçlerinde İhvan arasında benzeri disiplinsizlik halleri yaşanmıştır.

İslam tarihinde de böyle örnekler yok değil. Söz gelimi, Hazreti Peygamberin vefatından sonraki günlerde Ensar'ın ileri gelenlerinden Saad bin Übade Beni Sakife Kuruluğunda kuraldışı bir çıkış yapmış ve sonucunda bu çıkışı dışlanmasına sebebiyet vermiş ve tek başına kalmış ve bir nevi ihtiyari sürgün yeri olan Şam taraflarında vefat etmiştir. Hammadi Cibali'nin hareketine itirazları yerinde olabilir ama hareketiyle ilişiği kesildikten sonra seçimlerde hareketine veya tabanına dayanmak istemesi hafif tabiriyle etik dışı olsa gerek.

Peki! Yeni dönemde Nahda hareketinin hedefi ne? Denildiğine göre Nahda bu yeni süreçte üç başkanlıktan birisini elde etmeye çalışacak. Yine başbakanlık ile cumhurbaşkanlığı makamı derin yapıların karşı çıkmayacakları isimler olacak. Nahda ise bu defa sadece meclis başkanlığını garanti etmek istiyor. Bu anlamda Moro, eski cumhurbaşkanı Münsif Marzuki, Hammadi Cibali gibi isimler 15 Eylül'de yapılması beklenen seçimlerde sadece dekor görevi görecekler. Derin devletin adayı olarak görülen, öne çıkan ve parti bağlantısı bulunmayan Savunma Bakanı Abdulkerim ez Zebidi'ye kesin olarak bir sonraki cumhurbaşkanı gözüyle bakılıyor. Hatta şimdiden ez Zebidi ismini yeni cumhurbaşkanı olarak telaffuz edenler var. Bu kadar aday enflasyonu karşısında ciddi bir makamı temsil eden Abdulkerim ez Zebidi'nin ipi göğüslemesi işten bile değil. Bu süreçte zayıflayan Nida Tunus partisine karşılık Nahda Hareketinin tek avantajı istikrarı korumak ve onun ötesinde meclis başkanlığını uhdesi altına almak olacaktır. Moro bundan önce meclis başkan yardımcısı görevinde bulunuyordu.

Parlamento seçimlerinde başkentten aday olan Gannuşi bu hareketiyle ikinci bir çıkış yapıyor. Bizde sahiller ve kıyılar büyük ölçüde CHP'nin olduğu gibi Tunus'ta da dağlık bölgeler Nahda hareketinin etkisi altında. Denize paralel bölgeler veya sahiller ise 'laik partilerin' payına düşüyor. Gannuşi başkentten aday olarak bu denklemi esnetmeye ve sahillerde de ispatı vücut etmeye çalışacak. Siyasi olarak sahillere de açılmaya teşebbüs ediyor.

Tunus'ta siyasi yapı henüz kırılgan olduğundan dolayı hariçteki Nahda dostları hareketin cumhurbaşkanlığı seçimlerine asılmaktan uzak durması gerektiğini telkin ediyorlar. Bunlardan birisi Kuveytli düşünür Abdullah Fehd Nefisi. Keza Ürdünlü Yazar Zaetra da Nahda açısından süreçte iki yanlışın sarmal halde bulunduğunu söylüyor. Birincisi, Nahda bu süreçte cumhurbaşkanlığına aday göstermemeliydi. İkincisi ise gösterdiği isim Abdulfettah Moro yanlış bir isim. Belki de göz ardı ettiği husus şu: Nahda hareketi bilerek bu yanlış ismi aday gösterdi. Böylece bir taşla çift kuş vurmuş oldu. Hem aday göstermekten kaçınmamış olacak hem de yersiz bir ortamda seçimleri kazanmamış olacak.

El Cezire'den Faysal Kasım ise sosyal medya hesaplarında Tunus'ta Arap Baharından geriye bir şey kalmadığını; Bin Ali'nin gittiği yeni Bin Ali tiplerinin geldiği bir ülke olduğunu söylüyor. Sibsi Burgiba'yı temsil ediyordu devlet adayı olarak gösterilen Abdulkerim ez Zebidi ise kim bilir Burgiba'nın halefi olan Bin Ali'yi temsil ediyor olmalıdır. Neticede, Arap Baharına rağmen 'iki devriklerin (Burgiba ve halefi Bin Ali)' rejimleri sektirmeden devam ediyor.

Faysal Kasım başka bir bilgi daha paylaşarak şöyle diyor: Arap Baharı'nı patlatan Muhammed Buazizi'nin ailesi bütün fertleriyle Kanada'ya yerleşti. Belki de Arap Baharı Arap diyarında kendisine yer, vatan bulamadığından muvakkat olarak Kanada'ya yerleşti ve orada yaşıyor.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN