Arama

Mustafa Özcan
Temmuz 30, 2019
Ebu Rigal geri döndü

Ebu Rigal aslında Kâbe'yi yıkmaya gelen Ebrehe ordusunun yerel kılavuzudur. Araplar onun ismini nesilden nesle aktararak, lanetle anarlar. İhanette darb-ı mesel olmuştur. Bundan dolayı esasında öncü hainlere ve kılavuzlara mecazen Ebu Rigal denilmektedir. Günümüzde Lawrance ve ona çanak tutan Araplar da bu türdendir. Keza Batılı güçleri ülkelerine davet edenler bu yeni Ebu Rigal müsveddeleridir. Bu anlamda Kral Fahd, Kral Abdullah baba oğul Selman'lar bu tarzı temsil ederler. Keza Kral Zayid ile Zayid oğulları yeni Ebu Rigal tiplemeleridirler. Bu tiplemelerin en yenilerinden birisi İngilizce de blogger olarak anılan sosyal paylaşımcı Suudi Arabistanlı Muhammed el Suud isimli kişidir. İsrail hariciyesinin davetlisi olarak muvazaa ile Kudüs'e gitti ve orada Mescid-i Aksa'yı ziyaret etme teşebbüsünde bulundu. Yangına körükle gitti.

Kepazelik bu noktada ortaya çıktı. Araplar arasında nefreti kızıştırmak isteyen İsrail her gün korumalar ya da yerleşimciler vasıtasıyla Mescid-i Aksa'yı işgal ederken ve hürmetini kırarken, davet ettiği misafirlere hiç koruma tahsis etmedi! Linç edilseydi amacına daha fazla ulaşırdı. Bu tamamen İsrail'in hinliği ve kötü niyetiyle alakalı bir durum ve tutumdur. Zira Muhammed el Suud burada Filistinlilerce istenilen davetli değildir. İsrail lehine Arap-Filistinli dayanışmasını kırmaktadır. Bundan dolayı saldırıya açık bulunmaktaydı. Bu açıdan korucu tayin edilmemesi manidar. Nitekim 1951 yılında dönemin Ürdün Kralı Birinci Abdullah Mescid-i Aksa'da veya havzasında Filistinli fedailer tarafından öldürülmüştür. Daha sonra da 2003 yılında Mescid-i Aksa cemaati Mısır Dışişleri Bakanı Ahmet Mahir'i Mescid-i Aksa'dan kovmuş ve aleyhte tezahüratta bulunmuşlardı. Üstelik çevrede Ahmet Mahir'i koruyacak yeteri kadar koruma da bulunuyordu.

Muhammed el Suud'un ziyareti çok kışkırtıcı olmuştur. Zira Ürdün, Irak gibi ülkelerden gelen diğer davetliler pantolon ve gömlekten oluşan 'normal' kıyafetler tercih etmişlerdi. Muhammed el Suud ise parmağım kör gözüne misali ziyaretini Suudi Arabistan'ın resmi kıyafetleriyle birlikte gerçekleştirdi. Bu daha da dikkat çekici, kışkırtıcı hatta meydan okuyucu olmuştur. Elbette bu nedenle de beklendiği gibi sözlü ve fiili sataşmalara maruz kalmıştır. Burada üç hata birden yapılmıştır. Bunlardan ilki, İsrail amigosu gibi davranan Muhammed el Suud'a aittir. Kışkırtıcı bir biçimde Mescid-i Aksa'yı ziyaret etmiştir. İkincisi, İsrail Araplar arasında nefret iklimini kışkırtmak için koruma vermemiş ve Muhammed el Suud'u açık hedef haline getirmiştir. Üçüncüsü ise tükürüklerle saldıran Filistinli grubun yaptığı maksadı aşan eylemdir. Velhasıl bütün yönleriyle çirkin bir manzara yaşanmıştır. Ebrehe gibi yeni Ebu Rigal ziyaretinden sadece İsrail karlı çıkmıştır.

İsrail amigosu Muhammed el Suud ise yeni bir Ebu Rigal tipidir. İsrail Başbakanı Netanyahu Ebu Rigal tiplemelerinden oluşan 5 gazeteciyi makamında kabul ederek onlarla görüşmüştür. Onlara ilginç şeyler söylemiştir. Bunlardan birisi mevcut rejimler açısından İsrail'in işlevselliğidir. Netanyahu konuklarına İsrail'in büyük bir bölgesel güç olduğunu ve Ortadoğu'nun çökmesini engellediğini söylemiştir. Bunun devamını da getiriyor. Diyor ki biz olmasaydık bölgeyi ya Şii eksenli İran ele geçirir ya da Sünni eksenli DAEŞ kontrol ederdi. Sormak gerekir bunun hiç üçüncü şıkkı yok mu? Bu ifadesinden anladığımıza göre İsrail bizim kurtarıcımız oluyor. Deccal da kendisini kurtarıcı makamında görüyor. Netanyahu da Yahudilerin yeni kutsal ineği olan İsrail'i böyle tasvir ediyor. Esasında fason örgüt DAEŞ meselesini abartmakta İran, İsrail, Suriye rejimi ile birlikte Rusya ve ABD de ortak. Bu kadar abarttıkları yapı kartondan kuleler gibi nasıl devrildi? Netanyahu da DAEŞ'i sütre ve paravan yaparak gerçek manada Müslümanların kenetlenmesini engellemeye çalışıyor. Sahtesini göstererek gerçeğiyle savaşıyorlar.

Nitekim 2011 yılından itibaren Esat rejiminin çökmesini engelleyen İsrail olmuştur. Esat'ın kasası Rami Mahluf da ,'Suriye rejimi düşerse İsrail istikrar yüzü görmez' demiştir. Böylece dayıoğlu İsrail'in istikrarını Esat rejiminin istikrarına bağlamıştır (https://www.france24.com/ar/20110511-syria-assad-regime-sanctions-rami-makhlouf-new-york-times-interview). Hem Mahluf'un hem de Esat'ın kalmasını sağlayan İsrail'in bir bildiği olmalı. Faysal Kasım'ın deyimiyle İsrail sağ gösterip sol vurmuştur. Kısaca muhalifleri destekliyormuş gibi yaparak Esat rejimine çalışmış, desteklemiş ve ona zaman ve müttefik kazandırmıştır. Esasen mevcut Arap rejimlerini ayakta tutan ABD ile ortağı İsrail'dir. Trump, 'desteğimiz olmasa Körfez krallıkları bir iki hafta dayanamaz' demiştir. Bunda mübalağa payı olsa da genel olarak doğru kabul edilebilir. Keza Suriye'de de Esat'ın kalmasında etkili olan faktörlerden birisi İran desteği kadar bu rejime İsrail'in de arka çıkmış olmasıdır. Esat İran ile İsrail gergefinde hayat alanı bulmuştur. Bir de buna dünya ülkelerinin seyirci kalmasını ekleyelim. Muhaliflerin kırılganlığı ve yeteri kadar davalarında samimi olmamaları da meseleyi akut ve kördüğüm haline getirmiştir.

Önce Suudi blogcunun uyruğunun ve kimliğinin müsadere edileceği söylenmişse de Suudi Arabistan bunu reddetmiştir. Aksi halde İsrail muhibbanı Enver Işki gibilerinin de kimliklerine el konulmalıdır. Tzipi Livni ile görüşen Türki Faysal'ın durumu da gözden geçirilmelidir. Demek ki Suudi Arabistan Muhammed el Suud'un bu gezisinden haberdardır ve herhangi bir çekincesi bulunmamaktadır. Muhammed el Suud belki de Suudi Arabistan için bir deney balonu ve ya da mayın eşeği. Suudi Arabistan İsrail ile ilişkilerini normalleştirerek Haremeyn'den sonra kutsal mekanlara nezaret etme noktasında Kudüs'te Ürdün'ün yerini almak ve tutunma noktası edinmek istemektedir (foothold).

Bununla birlikte Makdisliler veya Aksa öncüleri normalleştirme çabasını karşı eylemleriyle püskürttüklerini düşünüyorlar. 'Telaffuz el mutabbiin/ normalleşme yanlılarını püskürtmek' ibaresini ve ifadesini kullanıyorlar. Kudüs'ün normalleşme taraftarlarını kusması ifadesi bize Medine-i Münevvere ile ilgili hadisleri hatırlatmaktadır. Kalayın demirin pasını temizlediği gibi Medine de, pasını ve kirini temizler.

Ramazan gibi manevi iklimler ile Medine, Kudüs gibi manevi mekânlar da ortamı temizler, ortam temizlemesinde bulunur. Temiz temize hastır. Bunun tek istisnası 'iza kesure el hubs' yani kirin ve pasın zamanla galip hükmüne gelmesi ve geçmesidir. Deccal'ın çıkması da manevi kötülüğün ve habasetin yayılmasına, artmasına bağlanmıştır. Bugün maalesef kiri pası temizleyen iklim olan Medine veya Mekke'den gelenler Kudüs'ün de manevi iklimini kirletiyorlar. İsrail'e ilaveten onlar da manevi havayı gölgeliyorlar.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN