Arama

Mehmet Hakan Kekeç
Ekim 7, 2022
Muhammedîler bize neden galiptir?
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Bu yazımda, Saltık-nâme adlı, Sarı Saltık'in menkıbelerini anlatan meşhur destani metinde gördüğüm bir soru ve cevabını konu edineceğim.

Soruyu soran bir rahiptir. Şöyle der: Muhammedîler bize niçin galiptir? Ardından cevabı yine kendisi verir: Çünkü Peygamberlerinin sözünü tutarlar.

13 ve 14.yy'da, Anadolu Türklüğünün muazzam başarılarının sırrı, Peygamber sözünü tutma şeklinde özetlenir Saltık-nâme'de. Ben bunu burada 3 maddede anlatacağım: "Aşırılıklardan arınmak", "Her daim vakti ve zamanında gerekeni yapmak" ve "Boş sözlerden uzak durmak."

***

Osman Nuri Topbaş, "Faziletler Medeniyeti" kitabında 'sırat-ı mustakim üzre olmak' (istikamet) meselesine geldiğinde şu ifadeleri kullanır:

"Cenâb-ı Hak, Peygamber Efendimiz'e ve O'nun şahsında biz ümmetine şöyle buyurmuştur: '(Ey Habîbim!) Emrolunduğun gibi istikâmet üzere ol! Sen'inle beraber tevbe eden (mü'min)'ler de emrolundukları gibi istikâmet üzere olsunlar! Ve sakın (bu hususta) aşırılığa kaçmayın!..' (Hûd, 112)

Resûl-i Ekrem bu âyet-i kerîmeye işâretle: 'Beni Hûd Sûresi ihtiyarlattı...' buyurmuştur. (Tirmizî, Tefsîr, 56/3297; Kurtubî, IX, 107)

Abdullâh bin Abbâs (ra) bu âyetle alâkalı olarak şöyle demiştir: 'Kur'ân-ı Kerîm'de Resûlullâh için bu âyet-i kerîmeden daha şiddetli bir hitap vâkî olmamıştır.'

***

Sırat-ı mustakim üzere olmak, icmâl-i mahiyette aşırılıklardan arınmak demektir. Geçen günlerde Hakk'a uğurladığımız Ömer Tuğrul İnançer Efendi (ks), aşırılıklardan arınma meselesine geldiğinde Resûl-i Ekrem'in (sav) şu hadisini hatırlatırdı: "Her şeyin ortası hayırlıdır."

Aşırılıklardan arınmak demek, Cenâb-ı Hakk'ın ayetlerine boyun eğmek -ve duayla ihsanı talep etmek- demektir (Sünnetullah). Kulluk bilinci bunu gerektirir. "(Resûlüm!) De ki: (Kulluk ve) yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?" (Furkan 77)

Efendimiz'e (sav) ihsan edilen mirâc mucizesinin evveli olan esrâ (gece yürüyüşü) anlatıldığında, Kur'an'ı Kerim'de geçen ifadeyi nazar-ı dikkatinize sunarım: "Bir gece, kendisine bazı âyetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Harâm'dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten her şeyi işitmekte ve görmektedir." (İsrâ 1)

Anlıyoruz ki, sırat-ı mustakim üzre olmak, sünnetullaha / yasalara / emrolunana boyun eğmek noktasında icmâl oluyor. Bu noktaya, kitab-ı aziz Kur'an'ı Kerim, Arı'dan emsal verir: "Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver..." (Nahl)

Bu parantezi Yûnus ile kapatalım: "Görmez misin sen aruyı her bir çiçekden bal ider / Sinegile pervânenün yuvasında bal olmaya"

***

Sünnetullah'a uymak, Allah'ın ayetlerine boyun eğmek, aşırılıklardan kaçınarak, her daim tıpkı vahye mazhar olmuş bir bal arısı gibi yapılması gerekeni yapmaktır. Ki buna ibnü'l-vakt olmak demiştir sûfiler. Yani vaktin çocuğu olmak.

Ebu Osman el-Mekkî (ks): "Tasavvuf kulun her vakitte, o vakitte yapılması evlâ olan hususla meşgul olmasıdır."

Ebu Hafs el-Haddâd (ks): "Vakitlerin âdâbını gözeten, erlerin ulaştığı mertebeye ulaşır."

İbnü'l-vakt'e dağlar dahi boyun eğmiştir. Dağlar dahi gerektiğinde gerektiğini tam vaktinda yapmaktadırlar: "Dağları görürsün, onları hareketsiz sanırsın. Hâlbuki onlar bulutların geçişi gibi hareket ederler. Bunu, her şeyi sağlam ve yerli yerince yapan Allah yapmıştır. Şüphesiz O, yapıp ettiklerinizden hakkıyla haberdardır." (Neml 27)

Fahreddin er-Râzî, Asr Suresi'ni sermayesi eriyen bir buz satıcısı gördüğünde anladığını söylüyordu. Ne diyor Asr Suresi: "Asr'a (zamana) and olsun ki insan ziyandadır." Yani vaktin geçip gittiği bir pazardır burası. Geç kalmayın.

"Aşkın pazarında canlar satılır / Satarım canımı alan bulunmaz" (Yûnus)

Sünnetullaha uymakta, yapıp ettiklerimizin Hakk nazarında bir kiymetinin olup olmadığı konusunda -en azından- bir tahminde bulunmakta; vakitle ilişkimizi müsbet tutmanın ve onu iyi değerlendirmenin ehemmiyeti zannederim ki anlaşılıyor.

***

Müslümanların boş söz (Kasas 55), gıybet (Hucurat 12) ve faydasız işlerden (Muminun 3) yüz çevirmeleri istenir... "Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul ve yalnız Rabbine yönel!.." (İnşirâh 7-8)

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Hafsa Vâlidemiz'e (RANHA) şu tavsiyede bulunuyor: "Yâ Hafsa! Çok konuşmaktan sakın. Allâh'ın zikri dışındaki çok konuşmalar kalbi öldürür. Fakat Allâh'ı çokça zikret! Çünkü bu kalbi diriltir." (Ali el-Müttakî, I, 439 / 1896)

Sırat-ı mustakim üzre olmak, Sünnetullaha boyun eğmek ve vahye uygun yaşamak meselesinde; aşırılıklardan kaçınma ile birlikte her daim vaktinde gerekeni yapmak ve boş sözlerden (gıybetten) uzak durmak gerektiği sanırım artık net olarak su üzerinde duruyor.

Yûnus da artık kocadığını, sözlerinin mânâ yüküne -muhal olandan arınarak- ulaştığını söylemiyor muydu: "Âşık Yûnus sözlerin muhal diyü söylemez / Ma'nî yüzin gösterür bu şâirler kocası"

O, Velayetname-i Hacı Bektaş-ı Velî'ye göre, tıpkı vahyedilen arı gibi, malayani hiçbir iş ve boş sözle uğraşmadan, tam 40 yıl boyunca (40, bu ve benzeri metinlerde kesret anlamına gelir) bir tane eğri olmayacak şekilde odun taşıdı. İşte bu, Yûnus'un hikmetli sözünün sırrıdır. Hikmet, havada uçmak değil, yerde savrulmadan yürümektir.

"Rahmân'ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir..."

(Furkan 63)

***

Yûnus'un, Osmanlı Kuruluş Sürecinde hatırlattığı hakikatlere, verdiği sırlar ve nasihatlere, dönemin zihniyet inşası için dikkatle kulak kesilmek gerekiyor.

Kafire galebe çalan Muhammedîler bal yapan arıdan hakikat nazarında farksızdılar. Gaziler, bu şuurla hareket ediyor ve talim-ibadet-gaza dışında tekkelerde birbirlerine adeta bir ibadet olarak gördükleri Gazavatnameler ile Cengnameleri okuyorlardı.

Başa dönelim ve yeniden Saltık-nâme ile bitirelim: "Rahip sorar: 'Muhammedîler bize niçin galiptir?' Bilen olmayınca cevabı kendi verir: 'Peygamberlerinin sözünü tutarlar.'"

Mehmet Hakan Kekeç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN