Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Ağustos 16, 2021
“İnsan eli”nin sebep olduğu felaketler ne ola ki?...
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Cuma günkü yazımızda son günlerde sağnak haline dönüşen felaketlerden bahsetmiş, musibet ve bela kavramlarına değinmiş ve yaşadığımız yangınlar ve selleri ele almıştık. Maalesef felaketlerin sağnağa dönüştüğü günlerimiz hala devam ediyor. Zira selin ve karşı konulması imkansız bir güçle akan suların yıkıcı etkisine maruz kalan beldelerimizdeki ağır bilançoyu hazmetmeye çalışırken bu kez bir yangın söndürme uçağının, yaşanan kaza sonucu düştüğü haberini aldık. Sekiz can kaybına yol açan bu uçak kazası da ayrı bir üzüntü kaynağımız oldu son günlerde…

Müminler, olan-biten her şeyin, Yüce Yaradan'ın emri, hükmü ve bilgisine bağlı olarak gerçekleştiğine inanırlar. Bu inançla bizler "Dalından düşen bir yaprağın bile Allah'ın bilgisi dahilinde gerçekleştiğine" (En'âm, 59) iman ederiz. Dolayısıyla başımıza gelen bu hadiselerin, bizlerden ve yaşadıklarımızdan haberdâr olan bir Hâkim-i Mutlak'ın takdiri neticesinde gerçekleştiğine inanarak teselli buluruz. Felakete maruz kalanların "Veren de O, alan da… Elden bir şey gelmiyor." Diyerek, yaşadığı olumsuzluklara rıza göstermeleri bir çaresizlik değil, O'ndan gelene razı olmak ve aslında kendisine bir teselli vermektir, aynı zamanda… Bu, –asla birilerinin iddia ettikleri gibi- "kadercilik" anlayışının yol açtığı "yanlış" bir tutum değil, bilakis kadere iman ile birlikte ulaşılan "doğru" bir inanç noktasıdır. Eskilerin, levhalaştırıp duvarlara astıkları anlamlı bir mesaj taşıyan güzel bir sözü vardır: "Men âmene bil-kader. Emine minel-keder." Dilimizdeki ifadeyle: "Kadere iman eden, bütün kederlerden emin olur." vecizesi, anlatmaya çalıştığımızın tâ kendisidir, kanaatindeyiz…

Bu hakikati ifade ettikten sonra, bir süreden beridir yaşadığımız olaylardan dolayı bizlere ciddi manada uyarı mesajları vereceğini düşündüğümüz bir ayet-i kerimeyi paylaşmak ve üzerinde durarak bazı çıkarımlarda bulunmak istiyoruz. Burada Kur'an-ı Kerim'in çağları aşan mesajlarından birinin ne kadar da ter ü tâze bilgiler ve uyarılar ihtiva ettiğini bir kez daha göreceğimiz kanaatindeyiz.

KARADA VE DENİZLERDEKİ BOZULMADA İNSANIN ROLÜ NEDİR?

Bundan önceki yazımızda, Kur'an-ı Kerim'de adına "Sünnetullah" denilen ve Allah Teâlâ'nın ezelden var edip kâinatın işleyiş sistemine koyduğu birtakım tabiat kanunlarının varlığından söz etmiştik. Bir başka ayette ise "Yüce Yaradan'ın her şeyi bir ölçü, bir plan ve program dahilinde yarattığı" ifade edilmektedir (Bkz. Kamer, 49). O halde, diyebiliriz ki, varlık âlemindeki her şey; yerler ve gökler, kıtalar ve denizler; içindeki bütün canlılarla birlikte bir nizam ve intizam içinde yaratılmış ve yaşatılmıştır. Bu yaratma ve yaşatma halen devam etmektedir ve bu durum, kıyamet sabahına dek bu minval üzere süregidecektir. Modern bilim ve teknolojinin, "Eko-sistem" olarak adlandırdığı şeyin aslında Kur'an'da bahsedilen (Örnek olarak bkz. Rahman suresi,8-9) bu sistemin tâ kendisi olduğunda şüphe yoktur; ve işte Allah Teâlâ, ayetlerde bir çok yerde vurgulandığı üzere akıl ve sorumluluk sahibi insandan bu sistemi bozmadan muhafaza etmesini istemektedir, vesselâm…

Bu sistemi yoktan var ederek kuran ve sonsuz kudretiyle kusursuz bir şekilde ezelden ebede kadar işleyişini sağlayan Allah Teâlâ, Kur'an-ı Kerim'de insanları sorumlu tuttuğu bozulmalardan/olumsuzluklardan söz ederek bazı hususlara dikkat çekmektedir. Dilerseniz bu önemli sebep ve sonuçları ihtiva eden ayeti aktaralım öncelikle…

"İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah –belki hatalarından geri dönerler diye- işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor." (Rûm, 41)

Ayetteki ifade bütünlüğünü oluşturan her bir unsurun tahlili bize önemli bilgiler verecektir kanaatindeyiz. Bunlar; "karada ve denizde"; "insanların kendi elleriyle yapıp ettikleri sebebiyle"; "fesadın ortaya çıkması" ve "belki hatalarından dönerler diye" ifadelerdir.

İlk olarak ele alacağımız "karada ve denizde" ifadesinden, "karasıyla deniziyle her yerde" anlamının kastedilmiş olduğunu, hatta bütün bir evrende insan faaliyetlerine muhatap olan her alanın bu kapsama dahil olduğunu düşünebiliriz. Böylece aslında insanın, bozulma/olumsuz hale getirme hususunda ne kadar büyük bir rol üstlendiğine de dikkat çekilmektedir. Nitekim bugün dünyamız, en büyük bozulmayı, adına "Küresel Isınma" denilen hadiseyle yaşamaktadır. Öyle ki, bu durum, dünyamızda var olan muhteşem eko-sistemi tehdit ederek, bitki ve hayvan türlerinin yok olmasına; aşırı sıcaklıklara, yangınlara, susuzluk ve kuraklıklara, sellere ve su baskınlarına sebep teşkil edecek meteorolojik afetlerin en önemli kaynağını oluşturmaktadır. Dolayısıyla, nasıl ki, fabrikaların zehirli atıkları ve ilaçlamada kullanılan zehirli maddeler sebebiyle artık tarım yapılan topraklarımızın da zehirli hale gelmesi; kısa bir süre önce başımıza dert açan, görüntüsüyle hepimizi ürküten müsilaj belasıyla denizlerimizin kirlenmesi acı birer hakikat ise zararlı gazların oluşturduğu sera etkisi de karaları ve denizleriyle tüm dünyamızı olumsuz yönde etkileyecek tam bir "fesat" odağıdır bizler için…

Ayette geçen "insanların kendi elleriyle yapıp ettikleri sebebiyle"; ifadesinden, dünya hayatının önemli bir parçası olan eko-sistemde yaşanan olumsuzlukların asla Allah'ın var ettiği sistemden kaynaklanmadığını, bunun insanların kendi elleriyle yapıp ettikleri işler ve tasarruflardan dolayı gerçekleştiğini anlayabilmekteyiz. Peki, yapılan-edilen nedir ki, karada ve denizde ya da daha geniş ifadesiyle tüm evrende bir "Fesât" ortaya çıkarmaktadır?

Bu sorunun cevabını; ve aynı zamanda Kur'an'ın diliyle ve öğretimiyle söz konusu "fesad"ın ne manaya geldiğini yarınki yazımızda ele almak üzere sağlık ve afiyetler dileğiyle…

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN